Köpek gibi yürüme günü: Führer, beyin, tıp
Fotoğraf: Zeki Gül
İnsan biyolojisini tanımlarken hapsolduğumuz otoriter rejimlerin, faşist dönemlerin etkisi giderek kırılıyor.
Auschwitz vb. kamplarda yapılan korkunç deneylerle insan anatomisinin kitabının yazıldığını hatta günümüz tıbbının şekillendiğini hatırlamakta yarar var.
Misal, hafıza denince bebesinden dedesine herkesin aklına beyin gelirdi. Bedeni ve ruhu tek başına o yönetir diye bilirdik. Öyle öğrendik, öyle bilegeldik: 'Ein Volk, ein Reich, ein Führer' misali...
Hasılı "tek halk, tek imparatorluk, tek önder" der gibiydik: 'Tek hücreler topluluğu, tek beden, tek biyolojik önder yani beyin'...
Oysa hafıza beyinle sınırlı değil. Tek tek her bir hücremiz hatta bir bütün olarak bağırsaklarımız kendi hafızasına sahip. Buna 'metabolik hafıza' diyoruz. Bu kavram, 2000'li yılların başında diyabet araştırmaları ile kabul görmeye başladı.
Metabolik hafıza, "hücrelerin geçmişte maruz kaldıkları yüksek kan şekeri seviyeleri vb. metabolik süreçler ve çevresel koşullara verdikleri tepkilerin uzun süreli olarak hatırlanması" anlamına gelmekte.
‘Führer' izdüşümü liderler için tıp disiplini son yıllarda yıpratıcı argümanlar geliştiriyor. Bağırsaklarımız artık "İkinci beyin" olarak anılıyor. Hani düne kadar insan bedeninin kanalizasyon sistemi olarak da anılan bağırsaklarımız...
Bağırsaklarımızın da tıpkı beynimiz gibi "hatırlayıp hissedebileceğini ve karar verme sürecimizi etkileyebileceğini" kanıtladı bilim insanları.
Üstelik hafıza insan ve canlı ya da bilgisayarlar ile malul değil. Misal hafızalı plastikler ve metaller ,"şekil belleği niteliğine" sahiptirler. Bunlar, bir kez belirli bir şekle getirildikten sonra, ısı veya diğer dış etkenlerle deformasyona uğrasalar bile orijinal şekillerine geri dönebilirler. "Belirli bir sıcaklık aralığında belirli bir şekli 'hatırlama' ve bu sıcaklığa döndüğünde orijinal şekline geri dönme yeteneğine sahip olan" malzemelerdir. Tıpta koroner stentlerden ortopedik implantlar ve diş tellerine çok da işe yararlar.
Ya halkların hafızası?
Ya hayvanların?
Ya köpeklerin?
Dün onlarca mahpusun katline 'Hayata Dönüş' adını veren iktidar hafızası, bugün "ötanazi" adı altında köpeklerin öldürülmesinin yolunu açan düzenlemeye ‘Hayvanları Koruma Yasası' adını veriyor: Öldürerek korumak?
"İnsanlar her şeyden, herkesten kaçabilirler, ama hiç kimse kendi yüreğinden kaçamaz" der Pablo Neruda.
Dünyada kutlanan özel günler yani Dünya Eğlenceli Günler Takvimi'ne göre 5 Ağustos "Köpek Gibi Yürüme Günü (Work Like a Dog Day)”. Aynı zamanda "Köpek Gibi Çalışma Günü (Work Like a Dog Day)” olarak da anılmakta.
5 Ağustos'ta yüreğimizden kaçabilecek miyiz? TBMM ve çevresinde, cümle kamusal alanlarda köpekler gibi yürüme cesaretimiz var mı?
Beyni bağırsaklarının ve cümle bedenin en yukarısında bir tür olarak, köpekler gibi yürürken beyni bedenle seviyede eşitlemek o kadar zor mu?
Köpek gibi havlama günü olsaydı eğer hiç de zor olmazdı köpekler ile dayanışmada hep birlikte havlamak.
Onlar gibi yürümek önerisi sanırım rahatsız edecek okuru. Peki neden?
Cevabı kısmen yazıda mevcut.
Sağlıcakla kalın.
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29