Erdoğan memleketi Rize’ye gidince artık hemşehrilerine hava atmak için mi bilinmez bir devlet başkanının söylememesi gereken şeyleri söyledi. Belki de onun için yirmi seneden (Davos’u saymazsak ki oradaki performansı da çok iyi değildi ama krizi fırsata çevirmeyi bildiler) bu yana bir tartışma programına katılmadı. Önündeki yazıyı okumadan da konuşmadı (Mealen yaptığı konuşmalarının hemen hemen hepsinde de Rize’deki gibi söylenmemesi gerekenleri söyledi).

“Ermenistan’a, Libya’ya nasıl girdiysek İsrail’e de gireriz” diyor.

Ermenistan’a siz mi girdiniz? Ermenistan’la savaş mı yaptık? Ermenistan’a savaş ilan etmediyseniz nasıl savaştınız? Nasıl girdiniz? Bu söyledikleriniz doğru ise savaş suçu sayılır. Libya için de öyle.

İsrail’e gireriz lafının da çok inandırıcı olmadığı açık. Girmeden önce bir ticari, diplomatik ilişkileri kesin.

Memleketin çoğunluğu Erdoğan’ın bu sözlerini de öncekiler gibi ciddiye almıyor. Ama ben en çok bu sözleri söylerken Rize’de onu dinleyen ve alkışlayanların ne düşündüğünü merak ediyorum. Ne kadarı inanmadığı halde onaylıyor? Ne kadarı inanıyor? Ne kadarı “Bu kadar da olmaz” diyor?

Erdoğan hemşerilerine bir de müjde verdi. Yeni, büyük bir cami yapmak. Çünkü bir önceki büyük cami kaymıştı. Şaşırdık mı? Tipik AKP işi. Bilime, inşaat mühendisliğine, yer bilimine aldırmadan denizi doldurarak üstüne futbol sahası, havaalanı, cami yap sonra hepsi denize doğru kaysın. Yol yap yolları sel alsın. Sonra aynı şekilde bir daha yap. Bir daha yap. Her seferinde inşaatçı yandaşlar kazansın.

CHP’li, DEM Parti’li belediyelerin borçlarını kaynağında kesme hikayesi de tam AKP’lik iş. Önce belediyelerin paralarını har vurup harman savur, yandaşlara aktar, büyük borçlar içine sok, sonra seçimlerde kaybedince, bir sonraki seçimlerde CHP, DEM ya da başka bir parti kazanmasın diye hak ettikleri İller Bankası ödemelerine el koy. CHP’yi cezalandıracağım diye halkı cezalandır. Halkın belediye hizmetlerinden yararlanmasını önle. Tam halk düşmanı bir politika.

AKP’nin halk düşmanı politikaları vergi konusunda da ortaya çıkıyor. Gazetemizin manşetinde duyurduğu gibi, şirketlerden vergi alma halktan toplanan vergilerin her sene yenilerini ekle. Halk yoksulluk içinde hayatta kalmaya çalışırken yeni yandaş dolar milyarderleri yarat.

Her halk layık olduğu gibi yönetilir derler ama hiçbir halk böyle yönetimlere layık değil. Bin Ali, Mübarek nasıl yıllarca iktidarda kalabiliyor diye düşünürdüm. Bizim de başımıza geldi. Öğrendik. Ama bu tür yönetimlerin de bir sonu olduğunu biliyoruz. Gördük.

Artık AKP-MHP vd. iktidarının gitme zamanı geldi. Dört sene daha bekleyemeyiz. İki sene sonra milletvekillerinin emeklilik hakkı olacak, iki sene sonra ekonomi düzelecek ondan sonra seçim isteyeceğiz, seçim olacak gibi hikayeleri bırakalım. Halk yerine kendini düşünen milletvekillerini de gönderelim. Bu iktidarla ekonomi iki sene sonra da düzelmez, beklemeyelim.

Bu iktidar artık gitmelidir. Tek adam yönetimi son bulmalıdır. Gerçekten bağımsız ve gerçekten demokratik bir halk iktidarı bizi kurtarabilir. Bunun için mücadele edelim. Boş vaatlere kanmayalım.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Türk-İş ve Hak-İş’in üç genel başkan yardımcısı, 600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşme görüşmeleri için önümüzdeki hafta Çalışma Bakanlığına sunmak üzere zam talebini belirledi. Ancak zam oranı açıklanmadı. Pazarlığı yapılacak rakamdan haberi olmayan işçiler tepkili: “Neyi kimden gizliyorsunuz, taslağı açıklayın.”

22 bin 131 TL Türk-İş'in belirlediği açlık sınırı

72 bin TL Türk-İş'in belirlediği yoksulluk sınırı

30 bin TL kamu işçisinin ortalama ücreti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et