01 Ağustos 2024 04:52

Herkeste bir merak

Fenerbahçe

Fotoğraf: AA

Paylaş

Hem Mourinho’nun hem de futbolcuların dile getirdiği gibi hiç de kolay geçmedi Lugano maçı.

Tamam, sezon başı ve takım yaklaşık 10 gün önce tam kadro olarak çalışmaya başlayabildi. Bu, fiziksel yetersizliği ve buna bağlı olarak rakibi baskı altına almaktan uzak oyun anlayışını açıklamakta kabul edilebilir bir mazeret.

Fakat sarı-lacivertli ekibin en azından topa sahip olduğu zamanlarda bolca paslaşarak oyunun kontrolünü elinde tutması, rakibini yorması ve olgun ataklar gerçekleştirmesi beklenirdi. Takımın teknik kapasitesi bunun için yeterli. Ortalama fiziksel gücün henüz düşük seviyede olduğu zamanlarda kondisyonu idareli kullanıp işin teknik kısmını öne çıkaran bir anlayışıyla oynamayı bilmek gerekir. Yani kora kor mücadeleden olabildiğince kaçınıp bol paslaşmayla rakibi yorarak…

Takım, fiziksel güç açısından henüz istenen seviyeye ulaşmamışken, topa sahip olunan zamanlarda manasız bir telaşla sürekli olarak dikine atak geliştirmeye çalışmak tuhaf bir stratejiydi.

Bu ataklarda kaptırılan toplar, deparla geriye dönme zorunluluğu yarattığı için (Çünkü Lugano kendi sahasında kaptığı toplarla çok hızlı karşı atağa geçebilen bir takım) oyuncular daha da erken yoruldu.

Lugano gibi kontratak planıyla oynayan takımlara karşı topu kaptırmak çok tehlikeli. Bu nedenle atakları bir şekilde şutla sonlandırmak şart. Böylece oyuncular geriye doğru depar atma zorunluluğundan kurtulup dinlenmek için zaman bulur.

Fakat Fenerbahçe’nin, Mourinho’nun ısrar edeceği izlenimi verdiği kadrosuyla yeterli fizik güce ulaştığı zamanlarda da baskılı bir oyun oynayabilmesi zor. Zira Dzeko 38, Tadic 36, Krunic ise 31 yaşında. Bu oyunculardan genç oyuncularınkine eş değer kesintisiz bir pres performansı beklemek haksızlık olur.

Bu üç oyuncuyu baskılı oyuna zorlamak, verimlerini düşürmek anlamına gelir. Rakibe baskı yaparken yorulan oyuncular doğaldır ki topla buluştuklarında istediklerini yapmakta zorlanır.

Kısacası, Mourinho’nun şu anki favori kadrosunun, sürekli baskı yaparak rakibini kendi alanına hapsetmesi, boğması ve hataya zorlaması pek mümkün görünmüyor.

O nedenle sarı-lacivertli ekip mecburen daha kontrollü, daha sete dönük ve sabırlı bir anlayışla mücadele etmeyi tercih edecek…

Öte yandan günümüzün futbolunda, rakibe oyun kurma ve atak geliştirme fırsatı vermeden ikili üçlü baskı ve sıkıştırmalarla topu bir an önce rakipten alabilmek çok önemli. Bu açıdan top kapma işini en iyi yapabilen orta alan oyuncuları Fred ile İsmail’in oynar durumda olması büyük önem taşıyor…

Lugano gibi kapasitesi belli bir takım bile özellikle ilk yarıda bol pas yaparak tehlikeli ataklar gerçekleştirecek boşluklar yaratmayı başardı. Onların eksiği de rakip ceza sahasının civarına geldikten sonra gereken beceri. Oralara gelince adeta ne yapacaklarını şaşırıyor ve gol pozisyonu yaratmakta sıkıntı yaşıyorlar.

Mourinho maçtan önce Kadıköy’ün atmosferini ve seyircinin coşkusunu merak ettiğini söylemişti. Ayrıca her fırsatta seyirci desteğinin önemini de vurguluyor Portekizli teknik direktör.

Oyun esnasında Krunic’e gösterilen tepkiden sonra seyirciye bakışı değişmiş olabilir. Bizim seyircimiz skorcudur, sabırsızdır ve saygısızdır.

Mourinho, her maçı kazanmalarının imkan dahilinde olmadığını söyleyedursun, seyirci böyle laflardan hiç hoşlanmaz ve her maçın kazanılmasını ister. Bu gerçekleşmezse de anında protestoya başlar…

Mourinho, stat atmosferi ve seyirci coşkusu ile ilgili merakını gidermiş olmalı. Ama bilmeli ki herkes de Mourinho farkını ne zaman göreceğini merak ediyor.

Şu ana kadar geçtiğimiz senelerden pek de farklı bir Fenerbahçe göremedik. Hatta değişikliğe dair küçük bir işaret bile yok şimdilik…

Bakalım Lille ile oynanacak maçlar kafalardaki soru işaretlerini giderebilecek mi?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa