01 Ağustos 2024 05:39

Savaş politikaları ve büyüyen tehdit!

Hamas lideri İsmail Haniye'nin öldürülmesi Batı Şeria'da protesto edildi

Fotoğraf: AA

Paylaş

İsrail, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’yi, İran cumhurbaşkanının “yemin töreni”ne katılmak için gittiği Tahran’da öldürdü. İsrail, Lübnan’ın Başkenti Beyrut’u bombaladı. İsrail’in Filistin’in Han-Yunus bölgesine yaptığı saldırıda öldürdükleriyle birlikte katledilen Filistinlilerin sayısı 40 bini aştı. İsrail, Türkiye’yi Irak’ın durumuna düşürmekle tehdit etti. İsrail Başbakanı Netanyahu, Amerikan Kongresinde ayakta alkışlandı. ABD’nin başkanlık adayları sırasıyla Netanyahu ile görüşerek ‘Yahudi lobisi’nin desteğini almak için yarıştılar. ABD ve İngiltere, Almanya ve Fransa başta olmak üzere Avrupa’nın çok sayıdaki ülkesinin yönetimleri, İsrail ve Ukrayna’ya desteği sürdürüyorlar. Zelensky’i ABD, AB ve NATO toplantılarının palyaçosu yapan bu ülkelerin yöneticileri, Rusya’yı savaş aracıyla emperyalist rekabet alanında güçten düşürme politikasında ısrarlılar. Toplamında yüz milyarlarca dolarlık savaş harcamaları yapılıyor ve on binlerce insanın öldürülmesinin, yüz binlercesinin yaralanmasının yanı sıra kentler, yerleşim alanları yakılıp yıkılıyor.

Bunlar ve onlarcası sıralanabilecek benzeri haber başlıklarıyla savaş politikalarındaki yoğunlaşma üzerine yorumlar, bölgemizde daha yaygın ve yıkıcı güç ve etkisi daha büyük savaş(lar)ın uzak geleceğin sorunu olarak görülmemesi gerektiğini gösteriyor. Netanyahu’nun ABD’den dönüşü sonrasında Haniye’nin hem de Tahran’da öldürülmesini, İsrail’in, savaşı yayma politikasıyla bağlı görmek için komploculuk gerekmiyor. Beyrut’un bombalanması ve Lübnan’ın savaş sahasına dahil edilmesi için başvurulan provokasyonlar, Suriye’deki bazı askeri bölgelere İran ile bağlantılı olduğu iddiasıyla sık sık yapılan saldırılar, İsrail’in, arkasına ABD başta olmak üzere Batılı emperyalistlerin gücünü alarak sürdürdüğü yayılmacı politikasının ve Amerikan emperyalizminin ön saldırı gücü olarak üstlendiği rolün ürünüdür. Siyonist yönetim savaş makinesi olarak çalışmaktadır ve bölge ülkeleri arasındaki ilişkileri gerginleştirici politika izlemekten geri durmamaktadır. Ortadoğu’nun uluslararası alanda başlıca gerginlik, çatışma ve savaş alanlarından biri olmaya devam etmesinde, emperyalistler arası rekabet ve paylaşım kavgaları denli siyonizmin yayılmacı-savaşçı politikalarının da payı vardır.

Savaş politikalarındaki yoğunlaşma ve Ortadoğu başta olmak üzere Afganistan’dan Libya’ya, Suriye’den Yemen ve Somali’ye geniş bölgelerin çatışma sahası olmaya devam etmesinde, ABD emperyalizmi, Afganistan, Irak, Libya ve Suriye politikalarıyla özel bir rol oynadı. Buna Rusya’nın Ukrayna’da giriştiği saldırı ve süren savaş eklendi. Nükleer silah kullanma tehditleriyle birlikte kitlesel imha silahlarına yapılan büyük yatırımlarla savaş tehditi giderek artıyor. Bizim ülkemizde de burjuva devlet iktidarı, bir yandan bütçe kaynaklarının yetersizliği gerekçesiyle halk kitlelerine açlık ve yaksulluk koşullarını dayatırken, diğer yandan aralarında silah, enerji ve teknoloji alanında yoğunlaşan şirketlerin de olduğu tekellere vergi affı-teşvik vb. adlar altında milyarlar aktarmakta; Kürt sorunu gerekçeli militarist ve yayılmacı politikalarda yoğunlaşmayı sürdürmektedir. Bir taraftan ülke kaynakları; kıyılar, koylar, limanlar, madenler, ormanlık alanlar uluslararası sermaye ve tekellerle birlikte yağmalanırken, diğer taraftan halkın “ümiği sıkılarak” savaş malzemesine yatırım ve harcama, büyük meblağlarla sürdürülmektedir.

Uluslararası alanda, bölgede ve ülkede yaşanan bu gelişmelerden, halihazırda ve olası daha yıkıcı savaşlar durumunda en büyük zararı her bir ülkenin ve genel olarak da tüm ülkelerin halklarına vermektedir ve verecektir. Yaşam koşulları daha da kötüleşmekte, kitlesel kıyımlar, yaralanmalar ve sakat kalmalarla birlikte maddi ve manevi yıkıcı etkiler mevcut ve sonraki kuşakları da kapsamak üzere uzun yıllar devam etmektedir. Afganistan, Irak, Suriye, Ukrayna, Libya örneklerinde görüldüğü üzere milyonlarca insan yaşam alanlarından kopmakta, sığınmacı-mülteci yığınağı, farklı ulusal kökenlerden insanları birbirleriyle karşıt konumlara itmekte; benzer sorunlar yaşamalarına rağmen, sermaye politikaları ve politikacılarının entrikaları sonucu birbirleriyle kardeşleşmek yerine, çatışmalara sürüklenebilmektedirler.

İşçi sınıfı başta olmak üzere sömürülen ve ezilen halk kitleleri, tüm bu yıkıcı-tahrip edici gelişme ve etkilere karşı itirazları yükseltmezlerse, emperyalistlerle iş birlikçilerinin bölgemizi ve dünyayı kana boğacak politikalarda yoğunlaşmalarına karşı mücadeleyi genişletmez, bölge ve uluslararası alanda yaygınlaştırmazlarsa, sürdürülen işgal ve savaşların son bulması ve savaş politikalarına yatırılan yüz milyarların halk yararına kullanımı için güç birliğiyle direnmezlerse, daha büyük yıkımlarla yüz yüze gelmek kaçınılmazlaşır. Tehdit giderek büyümektedir. Halklar bekleyerek tehditleri savuşturamazlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa