02 Ağustos 2024 05:00

Siyonist saldırganlık ve ABD’nin rolü

Heniyye için düzenlenen cenaze töreni.

Fotoğraf: İran İslam Cumhuriyeti

Paylaş

Enver Hoca, ‘Ortadoğu Üzerine Düşünceler’ kitabında İsrail’in Ortadoğu’daki varlığı ve rolünü şöyle tanımlar: “Ortadoğu krizinin asıl nedeni İsrail devletinin varlığı değildir. Saldırgan, dinamik ve kapitalist bir devlet olarak İsrail, kendini dünya emperyalizminin köleleştirme planlarına ve özellikle de Amerikan emperyalizminin tün Ortadoğu’yu boyunduruk altında tutmak amacına bağlamıştır. Bu bakış açısıyla tek başına olmayan İsrail diğerlerine göre çok daha aktif olarak Amerikan emperyalizminin ‘koçbaşı’ olmuştur. İsrail, stratejisini izlediği ve uyguladığı Amerika’nın bir peykidir (uydusudur), genel olarak ve bazı durumlarda İsrail’in ‘kendi eylemleri’ gibi görünse bile, bu, yalnızca bir taktiktir ve kullandığı baskılar büyük siyonist sermayenin desteğine ve ABD’deki Yahudi oyuna dayanır.” (1)

İsrail’in önce Beyrut’ta Hizbullah’ın önemli isimlerinden Fuad Şükür’e ve ardından da Tahran’da İran’ın Yeni Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın yemin törenine katılan Hamas Lideri İsmail Haniye’ye düzenlediği suikastların bölgesel bir savaşı başlatıp başlatmayacağı tartışılırken ABD, Irak’ta hükümet tarafından da tanınan milis gücü Haşdi Şabi’ye karşı yeni bir saldırı gerçekleştirdi.

Haşdi Şabi’ye yönelik saldırının “ABD askerleri ve müttefiklerine yönelik bir tehdidi önlemek amacıyla” yapıldığını savunan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedant Patel, İsrail’in düzenlediği suikastlarla ilgili bir soruya da “İster İran rejimi ister başka bir taraf olsun, her yere mesajımız, durumu sakinleştirmeleri ve bölgede daha büyük bir çatışmaya yol açacak hiçbir şey yapmamalarıdır” yanıtını veriyordu.

İsrail’in Hizbullah ve Hamas yöneticilerine karşı düzenlediği suikastların hemen ardından ABD’nin bölgedeki bir diğer önemli milis güç olan Haşdi Şabi’ye saldırısı, İsrail ve ABD saldırganlığı arasındaki devamlılık ve amaç birliğini görmek için yeterlidir.

Öte yandan ABD sözcüsünün sanki savaşı bütün bölgeye yayma ve tırmandırma tehdidini yaratan saldırılar İsrail ve ABD tarafından gerçekleştirilmemiş gibi İran başta saldırıya hedef olan güçlere “Daha büyük çatışmalara yol açacak hiçbir şey yapmama” uyarısı da bu saldırganlığın arkasında ABD’nin bölgesel hegemonyasının korunması ve bu amaçla karşıt güçlere boyun eğdirme hedefi olduğunu ortaya koyuyor.

Gazze’de 40 bin kişinin katledilmesinden sorumlu olan ve işlediği savaş suçları nedeniyle BM’ye bağlı Uluslararası Adalet Divanında soykırım suçundan yargılanan Netanyahu’nun ABD Kongresinde 58 kez ayakta alkışlanması, bu savaş suçlarının azmettiricisinin adresini hiçbir tereddüde yol açmayacak biçimde gösteriyordu. Ukrayna’da olduğu gibi kendi emperyalist çıkarlarına hizmet edince askeri, siyasi ve mali yardımlarını aralıksız olarak sürdürüp Rusya’nın BM hukuku ve uluslararası güvenliği tehdit ettiği üzerinden çok yönlü yaptırımları devreye sokan ABD emperyalizmi ve savaş örgütü NATO, söz konusu Ortadoğu’daki ‘uydusu’ İsrail olunca BM kararlarına rağmen devam eden saldırı ve işgalin arkasında durmakta sakınca görmüyor. Çünkü ABD emperyalizmi için BM hukuku, uluslararası barış ve güvenliğin sadece işine geldiği zaman ve yerde geçerli oluyor.

Başkanlığı döneminde İsrail saldırganlığını açıktan destekleyen Trump’ın yanı sıra Biden ve Harris’in de Netanyahu gibi bir savaş suçlusunu ağırlamak için sıraya girmeleri, ABD yönetiminin bir süreden beri “ateşkes” ve “barış” konusundaki girişimlerinin bir aldatmacadan ibaret olduğunu gözler önüne seriyordu.

ABD emperyalizmi ve Ortadoğu’yu sıklıkla ziyaret eden Dışişleri Bakanı Blinken’in Gazze ve Filistin konusunda “ateşkes” ve “barış” yönünde sürdürdüğü girişimler, asıl olarak Filistin davasını savunur gibi görünen Arap rejimleri ve Erdoğan iktidarı gibi bölgesel iş birlikçilerini oyalamanın ve dolayısıyla İsrail’in saldırı ve işgalinin devamının bir aracı olarak işlev görüyor. ABD, bu ikiyüzlü politikasıyla Netanyahu’nun “aşırılık”larının da sorumluluğundan kurtulmayı amaçlıyor.

Kuşkusuz Hizbullah ve Hamas’ı hedef alan suikastların Netanyahu’nun kendi siyasi ömrünü uzatma ve İsrail’in iç politikasıyla ilgili bir boyutu bulunuyor. Bu saldırılar üzerinden bölgesel çatışma ve gerilimin tırmandırılması, Netanyahu’nun hem ‘barış’ yönünde üzerinde oluşan baskıları bertaraf etme ve hem de Gazze’de daha fazla saldırganlık isteyen aşırı sağcı ortaklarının sesini kesme adımı olarak anlam kazanıyor.

Ancak Çin’in İsrail-Filistin sorununun çözümünde inisiyatif almaya yönelik bir adım olarak aralarında Hamas ve El Fetih’in yer aldığı 14 Filistinli örgüt arasında bir ‘uzlaşma’ sağlamasından ve bir çözüm planı açıklamasından bir hafta sonra gerçekleştirilen saldırıların bu girişime karşı Çin’le rekabet halinde bulunan ABD ve Batılı emperyalistlerin bir yanıtı, bu güçlerin bu girişimi boşa çıkarmaya yönelik bir adımı olduğu da tartışma götürmezdir.

Enver Hoca’nın 55 yıl önce yaptığı tespit, İsrail’in bugünkü saldırılarının kimden/nereden güç aldığını ve bu saldırganlığın arkasındaki hedeflerin anlaşılması bakımından geçerliliğini koruyor. Bugün Ortadoğu’daki emperyalist sömürü ve savaş politikalarının başaktörü ABD emperyalizmine karşı mücadele edilmeden İsrail saldırganlığının engellenmesi ve İsrail-Filistin sorunu başta bölgesel sorunların barışçıl çözümünün sağlanması mümkün değildir. Bu nedenle bugün Türkiye’de Filistin davasını savunmanın yolu, kendini bu davanın en büyük savunucusu gibi göstermeye çalışan Erdoğan iktidarının yaptığı gibi “İsrail’e gireriz” hamasetinden değil, NATO’dan çıkılmasından ve ABD emperyalizmiyle bağımlılık ilişkilerine son verilmesinden geçiyor.

Enver Hoca, Ortadoğu Üzerine Düşünceler. Sf, 67-68. Evrensel Basım Yayın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa