04 Ağustos 2024 05:26

Afrika’daki Türk şirketlerin egemenliği ve devlet biçimi

Fotoğraf: TCCB, Düzenleme: Evrensel

PAZAR
Paylaş

Türkiye’nin ekonomik büyüklüğü yaklaşık 1 trilyon civarındadır. Söz konusu büyüklüğün şirketler açısından anlamı, sadece ulusal sınırlar içerisindeki üretim kapasitesi veya başka ülkelere artan ticaret hacmi değildir. Ülkenin -jeoekonomik pozisyonu doğrultusunda— küresel tedarik zincirlerindeki konumu ile kara-hava-deniz taşımacılığındaki lojistikteki hakimiyeti güçlenmektedir. Tüm bu faktörler, sermayenin belirli bir teritoryayla sınırlı kalmadan başka devlet ölçeklerinde faaliyet göstermesine de olanak tanır.

Türkiye kapitalizmini bugünkü dinamizmine kavuşturan üç yapısal aks bulunur. Birinci aks, emperyalist bloklar arasındaki gerilimlere ve rekabete adapte olmaya çalışan dış politika ile bunu tamamlayan bölgesel askeri stratejilerdir. İkinci aks, Türk menşeli üretken sermayenin uluslararasılaşmasını, başka coğrafyalara yayılışını hızlandıran ekonomi politikaları ile bunu tamamlayan ticaret anlaşmalarıdır. Üçüncü aks, ulusal sınırlar içerisindeki üretim kapasitesini ve çalışma ilişkilerini belirleyen sermaye birikim rejimidir.

Sermayenin merkezileşmesi ve yoğunlaşması doğrultusunda şekillenen, Türkiye kapitalizminin manevra alanını genişleten (veya duruma göre daraltan) bu aksların tümü eş güdümlü işler. Bu eş güdüm, Türk şirketlerin meta ve hizmet ihracatını kolaylaştırırken, üretimlerini başka ülkelere kaydırmalarına, sermaye ve teknoloji transferi yapmalarına imkan sağlar. Son yıllarda Afrika ölçeğinde sayısı giderek artan Türk şirketler bu durumun en net göstergelerindendir.

DİPLOMATİK AÇILIM

1998 yılında ilan edilen “Afrika açılım planı”, AKP iktidarı döneminde kapsamlı bir şekilde ilerletildi. 2003 yılında “Afrika ülkeleri ile ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi stratejisi” yürürlüğe kondu. 2005 yılında Afrika Birliğine (AfB) gözlemci üye olan Türkiye, 2008 yılında AfB tarafından “stratejik ortak”lığa yükseltildi. 2008 yılı “Afrika Yılı” olarak duyurulurken, aynı yılda İstanbul’da, 2014 yılında Ekvator Ginesi’nde, 2021 yılında tekrar İstanbul’da Türkiye-Afrika zirveleri düzenlendi. Afrika açılım planı, 2013 yılında revize edilerek “Afrika ortaklik politikasi”na dönüştü. Türkiye aynı yıl Afrika Kalkınma Bankasına üye oldu. “2015-2019 ortak uygulama planı”yla çeşitli alanlarda devletler arası ve devlet dışı aktörler arası projelerin beş yıllık çizelgeleri oluşturuldu. Türkiye’nin kıtadaki büyükelçilik sayısı 42’ye, ticaret müşavirliği sayısı 26’ya çıktı.

AFRİKA PAZARI

Ticari ve askeri ilişkilerin geliştirilmesini hedefleyen diplomatik açılım planları, Türkiye’den Afrika’ya mal ve hizmet ihracatını yoğunlaştırmakla kalmıyor, Türk şirketlerin Afrika pazarındaki tekelci denetimini de güçlendiriyor.

Türkiye’nin Afrika’yla dış ticareti 2003 yılında 5.4 milyar dolarken, 2023 yılı itibarıyla 40 milyar dolara çıkmıştır. İhracat ölçeği de 2.1 milyar dolardan 22 milyar dolara yükselmiştir. Kıta ile ticaret hacmi 7.5 kat, Sahra Altı Afrika ile 11.3 kat artmıştır.

DEİK verilerine göre, Türk şirketlerin Afrika’daki yatırımlarının ve pazar paylarının büyüklüğü 10 milyar dolar olup, Afrika’daki doğrudan yatırım tutarları 2003 yılında 100 milyon dolardan 2021 yılında 6.7 milyar dolara yükselmiştir.

Türkiye kapitalizminin -doğrudan yatırımlar ve sabit sermaye yatırımlarıyla birlikte- Afrika pazarına yayılmasının ve kıtanın kaynaklarını sömürmesinin arkasında, artık değerin artırılmasını ve realizasyonunu amaçlayan stratejiler ve gereksinimler bulunur. Üretken sermaye, uluslararası pazarlara yayılmak zorundadır çünkü yeni üretim ve kârlanma alanlarını yaratmaktan başka çaresi yoktur. Bunu belli sektörlerde faaliyet gösteren şirketler eşliğinde inceleyebiliriz.

TEKSTİL VE KONFEKSİYON

Türkiye’de emek ve enerji maliyetlerindeki yükselişi gerekçe gösteren tekstil şirketleri-öz kaynakları elverdiği ölçüde- üretimlerini başta Mısır, Fas ve Tunus olmak üzere Kuzey Afrika’ya kaydırıyor. Avrupa pazarına coğrafi yakınlık ve ABD ile Serbest Ticaret Anlaşması avantajının da etkisiyle Mısır öne çıkıyor. Mısır’da üretim tesisi bulunan 35 Türk şirketinin yaklaşık 2 milyar liralık yatırımı bulunuyor ve ülkenin tekstil ve konfeksiyon pazarının üçte birini yönetiyorlar. DEİK sektör temsilcilerine göre, Mısır’ın tekstil ve konfeksiyonda toplam ihracatının üçte birini Türk şirketleri gerçekleştirirken, Yeşim Tekstil, Tay Group, Eroğlu Giyim, Çalık, LcWaikiki, Diktaş gibi çok sayıda şirketin iç piyasada ciroları 1 milyar dolara ulaşmış durumda. Şirketlerin Kuzey Afrika’ya yönelişindeki temel etken, Türkiye’dekinden daha da düşük ücretlere çalıştırılan iş gücünün demografik yapısıdır.

İNŞAAT VE ULAŞTIRMA

ENR’nin “dünyanın en büyük 250 uluslararası müteahhidi listesi”nin 2023 sonuçlarına göre Türk inşaat ve müteahhitlik şirketlerinin Afrika’daki piyasa büyüklüğü 3.1 milyar dolar civarındadır. Kıtada 2000’e yakın altyapı ve üstyapı ihalesi üstlenmişlerdir. Kıtada faaliyet gösteren müteahhitlik firmalarının üstlendiği 1885 projenin piyasa değeri 87 milyar doları bulmuştur.

Ulaştırma alanında da Türk şirketler öne çıkmaktadır. Uganda hükümeti, 8 yıl önce Çinli bir şirkete verdiği 2.2 milyar dolarlık Makala-Kampala demir yolu inşası ihalesini iptal ederek Türk Yapı Merkezine vermiştir. Yapı Merkezi, Tanzanya’da 2 milyar dolarlık Darüsselam-Morogor ve Etiyopya’da 1.7 milyar dolarlık Awash- Kombolcha–Hara Gebaya ulaşım projelerini üstlenmiştir. TAV Havalimanlarının işletme ve hizmet alanlarında kıtada yaklaşık 550 milyon avroluk yatırımı bulunmaktadır. TAV, Tunus’ta 2008 yılında Monastir Havalimanı işletmesini devralırken, 2009 yılında da Tunus’ta Enfidha Havalimanını yapıp hizmete açmıştır.

DEMİR VE ÇELİK

Türkiye’den Afrika’ya yapılan sektör ihracatı ve şirketlerin Afrika’daki sektörel büyümesi devam etmektedir. DEİK’in Türkiye-Afrika İş Konseyleri koordinatör başkanı da olan, uzun süredir Afrika’da demir çelik sektöründe faaliyet gösteren Tosyalı Holdingin, Cezayir, Senegal ve Angola’da fabrikaları bulunmaktadır. Afrika ve Akdeniz bölgesinde en büyük demir çelik entegre sanayi tesisini kuran Tosyalı’nın Cezayir’deki yatırımlarının tutarı 5 milyar dolardan fazla olup, Senegal’de 200 milyon dolarlık bir çelik ve haddehane tesisi inşa etmeyi planlamaktadır.

BEYAZ EŞYA

Koç Holdingin şirketlerinden Arçelik, 2011 yılında 230 milyon avroya Güney Afrika pazarında faaliyet gösteren ev aletleri şirketi Defy Appliances’ı satın aldı. Son 10 yıl içerisinde şirket aracılığıyla Afrika’da 100 milyon avroyu aşan yatırım yaptı. 2023 yılında ise 100 milyon dolarlık yatırımla yıllık 1.5 milyon elektronik cihaz üretim kapasiteli bir fabrika kurmak için Mısır’ı seçti. Mısır’daki üretimiyle Afrika pazarında lokalleşmeyi amaçlayan, buradan iç pazara açılmayı ve yurt dışına ihracat yapmayı planlayan Arçelik’e Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası tarafından 50 milyon dolarlık finansman sağlandı.

ENERJİ VE ELEKTRİK

Afrika’da gerek santral inşaatı ve işletmesi gerekse yenilenebilir enerji alanında Türk şirketlerin pazar payı genişliyor. AKSA enerji, Gana’da 370 MW, Madasgaskar’da 66 MW ve Mali’de 60 MW’lık santral yatırımlarıyla Afrika kıtasında 500 MW’a yakın kurulu güce sahip olup, yatırımlarını Kongo ve Libya’ya doğru genişletiyor. Karadeniz Holdingin iştiraklerinden, yüzen enerji santrali sektöründe olan Karpowership şirketi, Senegal, Gambiya, Guinea Bissau, Guinea Conakry, Sierra Leone, Gana, Mozambik ve Sudan’da faaliyet gösterirken, kıtada yaklaşık 2 milyar dolarlık piyasa büyüklüğüne sahip. Şirketin Asya ve Afrika’da 15 ayrı bölgede 25 yüzer enerji gemisi bulunuyor. Son dönemde güneş enerjisi sektörüne yönelen Kalyon Holding, Cezayir elektrik ve doğal gaz dağıtımından sorumlu kamu kurumu Sonelgaz’ın güneş enerjisi ihalelerine giriyor. Cezayir’in 11 farklı yerinde 15 güneş enerjisi santrali planlıyor.

ŞİRKET EGEMENLİĞİ

Türkiye’den şirketlerin Afrika pazarına egemen olmasındaki tek faktör, AKP’nin üstün diplomatik ilişkileri, kıtanın az gelişmiş ekonomisi veya acil ihtiyaçları değil. Üretken sermayenin uluslararasılaşmasıyla birlikte emperyalist devletlerin ittifaklar kurma kapasitesi de arttı. IMF/BM/GATT/Dünya Bankası/Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumlar bu ittifakların siyasi ve iktisadi sonucu olmalarının yanı sıra, kapitalist devletin işlevlerini de değiştiriyor. Sermayenin uluslararasılaşması, devlet ölçeğinde üretken sermayeye dayalı birikim sürecinden yana politikaları hakim kılıyor.

Türk şirketlerin Afrika’da 10 milyar doları aşan büyüklüğe kavuşmasında üretken sermayenin uluslararasılaşması dışında, IMF ve DB gibi kurumların Afrika’daki devlet yapısını değiştirmesi de belirleyicidir. Daha çok dışa bağımlı, daha borçlu, (yer altı-yer üstü) kolektif varlıklarını uluslararası pazara açarak metalaştıran bir devlet biçimi, sermaye egemenliğinin garantörüdür.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa