07 Ağustos 2024 05:47

Temmuz neden 'kayıp ay' oldu; emek ve demokrasi güçlerini nasıl bir dönem bekliyor?

Adana'da temmuz zammı talebiyle basın açıklaması düzenlendi

Fotoğraf: Volkan Pekal/Evrensel

Paylaş

Temmuz ayı sadece meteorolojik bakımdan çok sıcak bir ay değil aynı zamanda emekli maaşları ve asgari ücrete zam ile her sektörden işçilerin “ek zam” taleplerinin ayı olması bakımından emek mücadelesi açısından da sıcak bir aydı. Ama aynı zamanda hatta daha da önemli olarak 2024 Temmuz’u Erdoğan-Şimşek programının emekçilerin boğazını sıkacağı düzenlemelerin Meclisten geçirilip uygulamaya sokulacağı bir ay olması nedeniyle de emek ve demokrasi mücadelesi için de çok sıcak geçmesi beklenen bir aydı. Ama öyle olmadı.

Elbette geçmiş yıllara göre her sektörden işçilerin sorunlarını, çok daha büyümüş olmasına karşın ücretler “zam” ve “ek zam” talepleri açısından bile geriye düşmüş olması 2024 temmuzunu “kayıp ay” yaparken sorunu daha da büyütmüş olarak ağustos ve sonraki ayalara devretti.

Elbette burada “Temmuzda neden böyle oldu?” sorusunun “Sınıfın yeterince örgütlü olmaması” gibi çok genel bir karşılığı olsa da bu yanıt yeterince ikna edici değildir.

Çünkü gazetemize gelen işçi mektupları ve işçiler arasından yapılan haberlerde de somut çeşitli nedenler öne sürülmektedir.

Bu nedenleri;

İktidarın asgari ücrete zam yapmamasını, patronların ”Hükümet bile asgari ücrete zam yapmadı; biz nasıl yapalım?” demagojisini kullanarak işçileri bölmesi,Pek çok iş yerinde işçilerin daha önceki yıllarda öne çıkan işletmelerin adım atmasını beklemesi,“Durgunluk”, bazı iş yerlerinde, özellikle tekstilde işten çıkarmaların artması, bazı iş yerlerinin kapanmasının, patronların, “Biz zaten ayakta zor duruyoruz. Zam yaparsak batarız” propagandasının işçiler arasında etkili olması,Türk-İş, DİSK ve Hak-İş’in ortak bir bildiri yayımlayarak asgari ücrete zam ve diğer ücretlere enflasyonun aşındırmasını karşılayacak “ek zam” talebini de içeren 10 maddelik talepler manzumesinin konfederasyonlar tarafından bir adım atılacağı beklentisi yaratması…. gibi etkenler olduğunu söyleyebiliriz.

ÜÇ KONFEDERASYON 10 MADDELİK TALEPLER MANZUMESİNE SAHİP ÇIKMADI!

Türk-İş, Hak-İş ve DİSK, Erdoğan-Şimşek programının temeline konan vergi düzenlemeleri ve enflasyonun nedeninin asgari ücret ve genel olarak ücret ve maaşların yüksek olmasına bağlayan tutumu karşısında hiçbir tepki veremediler/vermediler!

Sanki o 10 maddelik bildiriyi kendileri ilan etmemiş ya da bu taleplerini tümü yerine getirilmiş gibi!

Türk-İş Başkanlar Kurulu dün toplandı. Bu yazının yazıldığı saatlerde Türk-İş Başkanlar Kurulunun ne karar aldığı belli değildi.

Tük-İş Başkanlar Kurulunun toplanacağının duyulması üzerine Hilal Tok arkadaşımızın Türk-İş’e bağlı sendikaların üyesi işçilerden görüşleri yansıttığı haberi dün gazetemizde yayımlandı. Hilal Tok’a konuşan işçiler sendika başkanlarına özetle “Çay içip pasta yemekle kalmayın temmuz ayında yayımladığınız 10 maddelik bildirideki hepimizin arkasında olduğumuz taleplere sahip çıkıp bundan sonra ne yapılacağına dair kararlar alın!” çağrısı yapıyorlar.

Siz bu haberi okurken Türk-İş Başkanlar Kurulunun ne karar aldığını, özellikle de 10 maddelik 9 Temmuz bildirisinin arkasında neden durmadıklarını, bundan sonra ne yapacakları konusunda bir karar alıp almadıklarını da biliyorsunuz.

İLERİ İŞÇİLER VE MÜCADELECİ SENDİKACILARIN İNİSİYATİF ALMAMASI

Elbette işçilerin, emekçilerin sendikalarının, konfederasyonlarının yöneticilerinin ne karar aldıklarını merak etmeleri, bu kararların beklenildiği gibi olmaması karşısında bir tepki ortaya koymaları sadece normal değil gereklidir. Bu yüzden önemlidir de!

Ama bugün bundan da önemlisi ileri işçilerin ve mücadeleci sendikacıların iş yeri, gerektiğinde iş kolu ve ülke düzeyinde inisiyatif alarak taleplerin elde edilmesi mücadelesinin başına geçemeye cesaret etmeleridir.

Bu sadece bugüne dair değil uzun zamandan beri böyledir.

Geriye dönüp baktığımızda;

İrili ufaklı az çok sınıfın zihninde iz bırakan iş yeri, iş kolu ve ulusal düzeydeki başarılı her grev ve direnişte,1960’ların ikici yarısında başlayıp 15-16 Haziran 1970’e gelen işçi sınıfımızın tarih sahnesine çıktığı büyük işçi eylemlerinde,1989’da “Bahar Eylemleri” denilen ileri işçilerin ve mücadeleci sendikacıların başına geçmesiyle başlayıp ’90’ların ilk yarısı boyunca da ilerleyen ve geri çekilen dalgalarla süren, hatta hükümet devirecek güce ulaşan grev ve direnişler,1998 ve 2015’teki iki büyük metal direnişi, ileri işçilerin ve mücadeleci sendikacıların inisiyatif alarak mücadelenin önüne düşmelerinin eseridir.

Sendika bürokrasisinin simgesi olan kimi sendika yöneticilerinin de bu mücadele içinde öne çıkmış olmalarını nedeni ise, kimi özgül durumlar bir yana bırakılırsa, kabaran işçi selinin önüne katılıp sürüklenmelerinden ibarettir!

Bugünün ileri işçileri ve mücadeleci sendikacıları, bu gerçeği unutmamak, sadece unutmamak değil bu geleneği zenginleştirerek sürdürmek yükümlülüğündedirler.

MÜCADELENİN BAŞARISINI NE BELİRLEYECEK?

“Kayıp temmuz” derken de bunu, son yıllarda mücadele içinde deneyim kazanmış ileri işçiler ve mücadeleci sendikacıların kendilerinin gerekli inisiyatifi almamasıyla bağlantılı olduğunu bilmek durumundadırlar. Aksi halde temmuzun olduğu gibi ağustos ve sonraki sonbahar ayları da kayıp aylar olurlar.

Buna izin verilmemelidir.

Çünkü;

Sonbaharda yüz binlerce kamu işçisinin TİS süreci başlayacaktır.Önümüzdeki aylarda özel sektörde grup sözleşmelerinde yer almayan pek çok iş yerinde TİS süreçleri başlayacak. Asgari ücrete ve emekli maaşlarına yapılacak zamlar aralık ayında belirlenecektir.Üç konfederasyonun belirlediği taleplerin gündemden düşürülmeyip işçi ve emekçi yığınları içinde tartışmaya açılması.Ekim ayında Meclis açıldığında Öğretmenlik Meslek Kanunu ve 9. yargı paketi TBMM’de görüşülmeye başlanacak.10. yargı paketi ve 2. vergi paketinin önümüzdeki aylarda Meclise getirilmesi bekleniyor.Bu gelişmeler dikkate alındığında önümüzdeki dört-beş ayın emek ve demokrasi mücadelesi açısından çok önemli olacağı besbellidir.

 İleri işçi kesimleri ile mücadeleci sendikacıların yanı sıra emek ve demokrasi güçlerinin de sorumluluklarını buradan belirleyip seferber olmaları mücadelenin nasıl ve ne ölçüde başarıya uluşacağının belirleyicisi olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa