08 Ağustos 2024 04:21

Tribünlere değil, sahaya...

Footğraf: In Mou We Trust/Flickr(CC BY-NC 2.0)

Paylaş

Fenerbahçe, iki Lugano maçında olduğu gibi Lille karşısında da oyunun iki devresinde iki farklı görüntü koydu ortaya. Takım birkaç oyuncu dışında geçen senekinin aynısı. Yani özellikle ilk yarılarda sergilenen berbat oyuna gerekçe olarak bir uyum sorunundan söz etmek mümkün değil. Hiçbir takımın maçların ilk 45 dakikasını heba etme lüksü olamaz. Bu durum, ön eleme seviyesinde tolere edilebilse de ileride çok daha güçlü rakipler karşısında can yakıcı sonuçlar doğurabilir.

Teknik Direktör Jose Mourinho bütünsel bir takım oyunu için oyuncuların fiziksel, oyun bilgisi ve taktiksel anlamda aynı seviyede olması gerektiğini söylüyor. Bunun için de hâlâ zamana ihtiyaçları olduğuna dikkat çekiyor.

“Aynı seviyede” yerine “belli bir seviyede” ifadesi daha doğru olur. Çünkü sözünü ettiği konularda bütün oyuncuların aynı seviyede olmasının imkanı yok. Yaş, aklı doğru kullanma yetisi, psikoloji ve oyun karakteri gibi pek çok faktör buna engel. Mesela Edin Dzeko ile İsmail Yüksek’in fizik gücü aynı olabilir mi? Ya da Dusan Tadic ile Sebastian Szymanski’nin...

Oyuncular arasındaki dengesiz fiziksel güç haliyle oyuna yansıyor ve ortaya -en azından şimdilik- tutarlılık ve devamlılık gösteren bir oyun çıkmıyor.

Edin Dzeko, Dusan Tadiç ve Rade Krunic’in fiziksel yetersizliğinden kaynaklanan kırılganlığı Sebastian Szymanski ile İsmail Yüksek aşırı efor sarf ederek gidermeye çalışsa da bu yeterli olmuyor ve rakip oyuncular orta sahada rahat rahat top çevirecek boş alanlar buluyor. Doğaldır ki, İsmail Yüksek ile Sebastian Szymanki’nin gücü her yere yetişmiyor…

Orta sahanın yükünü sırtlayan ve takımın bel kemiği kabul edilen Fred’in eksikliği fazlasıyla hissediliyor. Fred, İsmail ve Szymanski, yaşları ya da oyun karakterleri gereği çok fazla baskı yapamayan arkadaşlarının bu zaafını bir nebze olsun giderebilir. Tabii bu arada  Fred’in de 31 yaşında olduğunu da unutmamak lazım. Artık onun fiziksel gücünün de giderek düşmesi beklenebilir ki bu gayet doğal…

Takımın ortalama performansı şimdilik geçtiğimiz sezonunkinin bile altında. Mourinho’nun gelişiyle yükselen yeni bir oyun anlayışı ve değişim beklentisi henüz karşılık bulmuş değil. Bu bağlamda saha içinde Dusan Tadiç’in el kol hareketleriyle sürekli olarak arkadaşlarını yönlendirmeye çalışması enteresan. Dusan Tadic herhalde bu hareketleri Jose Mourinho’nun talimatıyla yapmıyordur. Bu, plansızlığın göstergesi olabilir mi?

Jose Mourinho ayrıca, neredeyse her konuşmasında taraftarın en büyük kozlarından biri olduğunu söylüyor ve “Kadıköy’deki 40 bin taraftarın desteğiyle…” ifadesini kullanıyor. Onun gibi parlak kariyerli bir teknik direktörün sürekli olarak tribün desteği beklentisini dile getirmesi tuhaf...

Bir teknik direktör sık sık “Taraftarlar bizim en büyük kozlarımızdan biri” gibisinden laflar ediyorsa bu, aynı zamanda “Oyun olarak pek fazla bir şey beklemeyin” anlamına gelir. Takımının oyununa güvenen bir teknik direktör tribün desteği beklentisini bu denli sık dile getirme ihtiyacı duymaz. Taraftar desteği, oyuncuların motivasyonuna yaptığı katkı açısından kuşkusuz önemli ancak bunu abartıp “Taraftar desteği en büyük kozlarımızdan biri” derseniz, ister istemez kafalarda soru işaretleri oluşur.

Mourinho’dan taraftar güzellemesinden önce, oyunda fark yaratacak yenilikler, değişiklikler, dokunuşlar, hamleler bekleniyor. Bunun için de tribünlere değil, sahaya odaklanmak gerekiyor.

Peki, söz gelimi Mourinho 5 bin kişilik taraftarı olan bir kulübe gitmiş olsaydı. O zaman oyuna katkı anlamında ne yapacaktı? İşte o zaman ne yapacaksa şimdi Fenerbahçe’de de onu yapmalı Mourinho…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa