10 Ağustos 2024 04:50

Silahlı kuvvetler sermayeye hükmetmeye yelteniyor!

The Boys

The Boys dizisi

Paylaş

Geçen hafta, 2019’da yayımlanmaya başlanan ve kısa süre önce dördüncü sezonu sona eren “The Boys” dizisi üzerine bir yazı için bilgisayar başına oturmuş, ancak daha çok bu seriyi çizgi roman olarak yaratan koşulları anlamaya çalışmıştım.

“The Boys”, 2006 yılında 11 Eylül travmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Süper kahraman miti dağılıp yeniden kurulurken eleştirel bir yorumdu bu dünyaya. Bir dizi olarak “The Boys”un da Donald Trump’ın başkanlığının tam orta yerinde vücut bulmasına şaşırmamak gerekiyor. Yaratıcılarının ifadesiyle “Süper kahramanlar gerçek hayatta olsalardı ne olurdu” sorusundan hareketle kurulan bu çizgi evreni, Eric Kripke'nin (Supernatural, Timeless, Gen V) elinde dizi olarak gerçek dünyaya basıyordu ayaklarını! ABD’nin, kimi tarihçilere göre Vietnam savaşı ve ’68 hareketiyle ortaya çıkan, fay hattındaki yarığı büyütmeye ant içmiş Trump’ın ülkesine bakıyordu adeta.

Dizinin evreninde, ‘süperler dünyası’nı tekeline almış ve bünyesinde olmayanları dışlayan The Vought isimli bir şirket var. Bu şirketin görünen yüzü dizinin ‘Süpermen’i Homelander’ın liderliğinde The Seven adlı bir konseyden oluşuyor. Bu yedi süperin dünyayı kötülerden korumak gibi bir misyonu var. Bu konseyi ister BM Güvenlik Konseyine benzetin isterseniz de “dünyayı yöneten yedi ailenin mecazı” deyin. En nihayetinde bu ekibe karşı bu tür anlatılarda olduğu üzere ağzı bozuk, hayatının bir anlamı kalmamış Butcher liderliğinde başka bir ekip oluşuyor.

Dizinin ilk üç sezonuna dair çokça yazılıp çizildi. Burada, asıl mesele iki grup arasındaki mücadelenin aslında basit bir iktidar dövüşü olmadığının ortaya çıkması. Geride kalan sezonlar bize The Vought şirketinin gerçek yüzünü gösterirken, süper kahraman imajının da ancak pazarlanabildiği kadar anlamı olduğunu açık etti. Dolayısıyla yenilemez Homelander bile şirket hissedarları karşısında, kapitalizmin mecburiyetlerine boyun eğmek zorunda kalıyordu. İşte bu son sezon, kahramanımız biraz da Trump, Musk karışımı bir varlığa bürünüyor. Süper güçlerini iktidar ve para hırsıyla birleştirmek için önüne çıkar fırsatları kullandığı bir hikayeye meylediyor. Kendisinde olmayanları, örneğin yüksek zeka, etrafına topluyor. Bunu yaparken de çok tanıdık bir yönteme başvuruyor tabii ki; “Ötekileştirme”. Başta kendisine biat etmeyen süperler olmak üzere iktidarının önündeki engelleri birer birer tasfiye ediyor, kendi düzenini inşa etmeye başlıyor, kan deryasında yüzmek pahasına olsa bile!

Homelander, iktidarı ele geçirmek için ‘askeri’ gücün tek başına yetmeyeceğini, medya ve sermayeye de hükmetmek gerektiğini zor yoldan olsa da anlıyor. Bu hevesin altı orta yaş kriziyle, geçmişiyle, çocukken maruz bırakıldığı ağır koşullarla ve oğluyla kurduğu ilişkiyle dolduruluyor. Ama dizinin odak noktası, sermayenin merkezileşmesi ve giderek askeri bir gücün elinde toplanması. Bu da bizi biraz zorlarsak 3. Dünya Savaşı kehanetlerine kadar götürebilir!

Öte yandan, geçen haftaki yazıda da belirttiğim gibi, süper kahramanlar ve bu evrendeki ‘iyiler’ bütün güçlerini ahlaki üstünlüklerinden alırlar. Ve fakat “The Boys” evreninde buna pek yer yok. Billy Butcher’in nasıl biri olduğundan bahsetmiştik yukarıda. Ekibindeki Starlight eski bir Seven üyesi zaten. Mother's Milk sorunlu bir devlet görevlisi. The Frenchman eski bit tetikçi. Kimiko ise geçmişin vicdanını üzerinde taşıyan ve belki de ceza olarak ölemeyen bir süper. Bu yapı içerisindeki ‘sıradan vatandaş’ Hungie turnusol oluyor. böylece. Dizinin yaratıcıları Homelander’ın karanlık arzularına karşı savaşan bu ekibi alternatif olarak göstermiyor, ehvenişer olarak kabul etmemizi istiyor. Bunu da ABD’nin birisi çekilene kadar “Trump-Biden” seçenekleri arasına sıkışmış temsilinin alegorisi olarak da okuyabilirsiniz.

Ve evet, “The Boys” iyi bir aksiyon, güçlü yan hikayelere de sahip. Bu iki grubun kapışmasının nasıl sona ereceğini 2026’da yayımlanması planlanan sezonda göreceğiz. Yaratıcıları şu an neler karalıyor bilinmez ama kasım ayındaki başkanlık seçiminden sonra hikayenin üzerinden bir kez daha geçmek zorunda kalacakları kesin!

The Boys dizisindeki süper kahramanlar The Vought isimli bir şirket içerisinde birleşerek kendilerini dünyayı kötülerden korumaya adamışlar. İrili ufaklı onlarca süper kahramanın en iyi yedisi The Seven isimli bir konseyde birleşiyor ve diğer süper kahramanlar için hem örnek hem de liderlik teşkil ediyorlar.

Hemen ilk kısmımızdan başlayalım ve Hughie’den konuşalım. Hughie hayatınızda görüp görebileceğiniz en düz insan. O kadar normal bir insan ki iki gün önce bir alışveriş merkezinde ya da bir sokakta görmüş olabilirsiniz.

The Boys dizisinin en güzel yaptığı şey, dizinin alametifarikası olan göndermeleri. Gerek süper kahraman kültürünün dünyamızdaki etkilerine yaptığı göndermeler, gerek neredeyse her kadının iş dünyasında yüzleştiği sorunlara ayna tutması, gerek de politik mesajları olsun her şey inanılmaz yerinde ve güzel. Dünyadaki az bilinen süper kahramanlara dizi, diğer büyük süper kahramanlara ise film çekerek bir Vought Sinematik Evreni kurması kendisinin de dahil olduğu bir janra harika bir göndermeydi mesela.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa