Kâr-zarar hesabıyla ‘dijital faşizm’
Fotoğraf: Pixabay
2010’ların başı, Hrant Dink’in katledilmesinin ardından Türkiye’de nefret suçları ve nefret söylemine dair akademik ve toplumsal ilgi artmış, medya düzenli olarak izlenmeye başlamış, yasal düzenleme talepleri dile getirilir olmuştu. Hrant Dink’in göz göre göre öldürülmesine yönelik öfkenin ve tüm taleplerin muhatabı iktidar, yani o dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, meydanlarda nefret söylemine maruz kaldıklarını ilan etmeye başladı. Nefret Söylemi azınlıkta kalan, kendini savunma imkânı kısıtlı grupların maruz kaldığı bir durum; şiddete evrilebilmesi, maruz kalan topluluk üzerinde korku yaratması olasılıkları nedeniyle izlenmesi, teşhir edilmesi, önlem alınması, şiddet ihtimali doğurma riski varsa cezalandırılması gerekir; yani iktidarda olan bir topluluğa nefret söylemi işlemez. Ancak Erdoğan bunu uluslararası alana taşıdı. Ortadoğu halklarının sesi olduğunu söyleyerek İslamofobi kavramını sık sık kullanmaya başladı, ama her zaman yanına antisemitizmi iliştirerek. Nasıl ki Yahudilere yapılan soykırım bir insanlık suçuydu, Müslümanlara yönelik ayrımcılık ve nefret de aynı şekilde kınanmalıydı. Uluslararası bir toplantıda yanıma gelen Ortadoğulu bir aktivist Erdoğan sayesinde uluslararası alanda ilk kez sesinin duyulduğunu hissettiğini söylemişti. “One minute”la klişeleşen bir başarıydı bu. Uluslararası ilişkilerde işler iyi gidiyordu. İsrail’le ilişkiler gelgitliydi, ancak lobicilikte en güçlü kurumlardan AIPEC (Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi) Türkiye’den henüz desteğini çekmemişti.
Birkaç yıl içinde işler değişti. 2008 küresel finansal krizinin Türkiye’yi pek de teğet geçmediği anlaşıldı. Tunus’ta başlayan, kısa sürede başka ülkelere de sıçrayan Arap Baharı Erdoğan’ın uluslararası alandaki sınavının başlangıcıydı. Erdoğan’ın o dönem Arapça bir Twitter hesabı açtığı konuşuldu, şimdi o hesap askıda. Mısır ve Suriye’nin karışmasının ardından içeriye yönelik baskılar arttı, kent hakkına, doğaya, yaşam tarzına, temel haklara yönelik müdahaleler Gezi’yle patlak verdi. Sosyal medya artık halka sesini duyuracak bir mecra değil “baş belası”ydı. Bundan sonra da ne zaman eleştirilerin sesi fazla yükselse kısılması gereken bir radyo gibiydi. Bir “lütuf” olarak görülen 15 Temmuz’dan bir ay sonra çıkarılan 671 sayılı KHK’yla bu iş mahkeme kararına gerek kalmaksızın uygulanabilir hale geldi. Cumhurbaşkanlığının emir vermesiyle iki saat içinde getirilen erişim engelini bir sulh ceza hakimine onaylatmak yeterli. Instagram’ın kapatılmasının üzerinden yedi gün (168 saat) geçti, henüz ortada bir sulh ceza hakimliği kararı yok. 48 saat içinde açıklanmadığı takdirde kararın kendiliğinden kalkacağını söylüyor düzenleme, Instagram hâlâ kapalı. OHAL rejiminde koydukları kurallara dahi uymuyorlar bugün.
We are Social verilerine göre Türkiye’de 57 milyon 100 bin Instagram kullanıcısı var. Sosyal medyada geçirilen zaman ve sosyal medyanın nüfusa oranına baktığımızda Türkiye dünya ortalamasının üzerinde. 13 yaşın altındakiler hesap açamadığına göre, kullanıcıların en gençlerinin çok önemli bir kısmı dört sene sonraki seçimde oy verecek. Onlara bir de Roblox adlı oyun platformunun engellenmesini “hediye” etti iktidar. İfade özgürlüğünün, basın özgürlüğünün (yalnızca bu mecra için haber yapan kurum ve gazeteciler var), zamanını istediği gibi geçirme özgürlüğünün kısıtlanması kadar burada dönen ekonomiye de ket vurdu bu kararlar. Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği (ETİD) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Emre Ekmekçi’ye göre e-ticaretin yüzde 10’u sosyal medyada dönüyor. Bu, günlük 1,9 milyar liralık bir meblağ kapatma kararından etkilenmesi anlamına geliyor. PricewaterhouseCoopers (PwC) tarafından yayımlanan “Küresel Eğlence ve Medya Görünümü 2023-2027” raporuna göre Türkiye 2023 yılında video oyunlarından en az 589 milyon dolar gelir elde etmiş. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisinin hazırladığı "Video Oyun Endüstrisi" raporuna göre Türkiye, dünyada en çok video oyunu oynanan beşinci ülke. Bir de bunun reklam ayağı var. Reklamcılar Derneği verilerine göre Türkiye’de dijital medya harcamaları 86,5 milyar TL, bunun yüzde 69’unu gösterim, video ve influencer reklamları oluşturuyor. Böylesi bir ekonomiden gerekçesi belirsiz (Instagram’ın neden engellendiği, hangi katalog suçları işlediği hâlâ açıklanmadı; Adana 6. Sulh Ceza Hakimliğinin Roblox’la ilgili verdiği kararda "çocukların istismarına neden olacak içerikler barındırdığı" gibi gayet muğlak bir gerekçe var) kararlarla neden vazgeçiliyor, esas cevabını aradığımız soru bu.
Burada en akla yatan teori, içeride bir “dış düşman” yaratarak gündemi değiştirir ve safları sıklaştırırken, dışarıda da dünyaya kafa tutan lider imajını canlandırmak. Mısır’da, Suriye’de ve dahi Filistin’de ortaya çıkan zayıflığı Haniye için dünya devlerine kafa tutan kahraman rolüyle örtmeye çalışmak. Birilerinin “dijital faşizm” fikrini çok parlak bulup Erdoğan’ı ikna ettiğine eminim, ama elbette ispatı en azından şu anda mümkün değil. İşe yarar mı? Mümkün değil, çünkü iletişimdeki gücünüz gerçekte sahip olduğunuz güçle doğru orantılı. Bir başka deyişle iletişim tek başına hiçbir şeyi çözemez. Günlerdir hükümetle Meta yetkilileri kafa kafaya verip bu taşı nasıl çıkaracaklarını konuşuyor. TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman ise kuyuya yeni taşlar atmakla meşgul. Google’la yaptıkları toplantıya Tiktok’u sevmediğini anlatarak başlamıştı, şimdi onu da kapattırmaya çalışıyor: "Beni gören insanlar diyor ki 'Bu TikTok'u kapatırsan, cennetin kapısına aralarsın." Yayman’ın ahiret heyecanına mâni olmak gibi olmasın ama Tiktok’un Türkiye’de 18 yaş üstü 37 milyon 730 bin kullanıcısı var, en hızlı büyüyen sosyal ağlardan biri.
Bu mecraların Türkiye temsilcileri hükümet yetkilileriyle sık sık görüşüyor, bunların bir kısmı haberlere de yansıyor. Ülke burada dönen ticari gelirlerin yüzde 7,5’ini vergi olarak alıyor. O taş o kuyudan nasıl çıkacak yakında göreceğiz. 2022’de “Metaverse'de dinimize sahip çıkalım” diye başlayan heyecan bugün “dijital faşizm”e, hatta şeytan taşlamaya vardı. Faşizmi de maliyeti de üstümüze kaldı.
- Erişilebilirlik, eşitlik ve yoksulluk mücadelesi 17 Aralık 2024 06:21
- Haberin telifi meselesi 03 Aralık 2024 06:30
- Marx’ın vampirleri ve medyanın yeni sermayedarları 26 Kasım 2024 06:48
- Gazetecileri yargıdan kim koruyacak? 18 Kasım 2024 04:30
- Etki ajanlığı: Muhalefet 'casusluk' sayılacak 12 Kasım 2024 05:00
- Etki ajanlığı: Tek yasayla çok yasak 05 Kasım 2024 05:02
- ‘Cesur Yeni Dünya’nın çocukları 13 Ekim 2024 04:22
- “Sınır hattı çok sıcak” 06 Ekim 2024 04:42
- Medya bir çocuğa kanat takıp ağladı, diğerini çöpe attı 29 Eylül 2024 05:05
- Narin’in kanatlarından melek olmaya çabalamak 15 Eylül 2024 04:53
- Özak Direnişi bitmedi 13 Eylül 2024 05:20
- Gazeteciliği S-400’lerle aynı kutuya mı koyalım, ayrı mı saralım? 01 Eylül 2024 04:52