11 Ağustos 2024 04:43

Emek cephesi hareketli; 'Nasıl bir mücadele?' sorusuna yanıt belirleyici olacak

Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş/Evrensel

Paylaş

Gazetemizin 7 Ağustos sayısında bu köşede yayımlanan yazıda, temmuz ayındaki gelişmeleri değerlendirirken, emek güçlerinin temmuz ayında öne sürdükleri taleplerle ilgili mücadelede beklenen ilerlemenin olmaması “kayıp temmuz” olarak değerlendirilmişti. Ama şu da bir gerçek ki taleplerin elde edilmemesi bu taleplerin ortadan kalktığına değil ama daha da büyüyerek gündemde olacağına da işaret edilmişti.

Şimdi ağustosun 10 gününün de geride kaldığı günlerdeyiz. Ve yakın geleceğe, mücadelenin seyrine dair ipuçlarına baktığımızda şunları görüyoruz.

Harb-İş Eskişehir Şube üyesi işçiler, Eskişehir Ulus Anıtı önünde stant açarak üç günlük bir “emek nöbeti”ne başladı.Yolbulan, Befesa, Mersen, Lezita, Filidea, Polohez, Esitaş Elektrik gibi fabrika ve iş yerlerinde işçilerin sendikal haklarının tanınması, TİS görüşmelerinde patronun direncini kırmak için haftalardır grevdeler. Pek çok belediyede, özellikle de yerel seçimlerde el değiştiren belediyelerde işten çıkarılmalarına ya da sendika değiştirme baskılarına karşı çeşitli taleplerle binlerce işçinin direnişi de sürüyor.7 Temmuz günü toplanan Türk-İş Başkanlar Kurulu geleneksel olan sonuç bildirisini bile yayımlayamadı. Ama, Türk-İş’in ülke sathında basın açıklamaları ve mitingler yapmak için Türk-İş bölge temsilciliklerine yazı göndererek, bazı illerde mitingler yapacağı belirtiliyor. Tarım üreticileri; çay, buğday, Antep fıstığı, fındık, üreticileri iktidar tarafından belirlenen taban fiyatına tepkiler, Bursa’da salçalık domates üreticileri tarafından traktörlerle şehirler arası yolun kapatılmasına kadar vardı.

 

‘HÜKÜMET İSTİFA’ DİYEN ÜRETİCİ SARAY’IN KAPISINA MI DAYANDI?

 

Evet iktidar taban fiyat açıkladığı hiçbir üründe üreticilerin talebini umursamadı. Tamamen tüccarın, aracının, çıkarlarını esas alan bu tutuma karşı üreticiler ürünlerini yollara, kent meydanlarına, tarım müdürlüklerinin önüne döküp basın açıklamaları yaparak, miting yaparak iktidarın bu tutumunu protesto ettiler. CHP de “tematik mitingler” yaparak üreticilerin taleplerine sahip çıktığını göstermeye çalıştı. Önceki gün ise Bursa’nın Karacabey Ovası’nda ürettikleri salçalık domatesleri ellerinde kalan üreticiler, traktörleriyle Bursa-İzmir kara yoluna çıkarak eylem yaptı. Salça fabrikası sahibi firmaların aralarında “fiyat karteli” oluşturarak çiftçiye üç liraya mal olan domatese 2 TL fiyat vermesini protesto edip hükümetin firmaların bu tekelci tutumuna karşı kendilerinin yanında olmasını talep eden üreticilere tek adam rejiminin yanıtı jandarma ve polis çevik kuvvet ekipleri ile müdahale etmek oldu.

Ama bu sefer üreticiler yola ürün dökmeyi aşarak traktörlerle yol kapatmaya varınca polis ve jandarma müdahalesiyle karşılaşınca üreticilerin tepkisi bugüne kadar pek görülmemiş biçimde “Hükümet istifa” ya kadar vardı.

Ama bu tutumun önceki protestolardan farkı sadece protestonun iktidara yönelik “istifa” değil aynı zamanda;

“Hükümet istifa” diye haykıranların çoğunun belki son seçimde bile iktidar partilerine oy veren üreticiler,“Hükmet istifa” sloganının katıksız bir öfke içten bir haykırış olmasıydı!

Bu yanıyla Bursalı domates üreticilerinin eylemini 2001-2002 krizinde Ankara Siteler esnafının Başbakanlığın önüne yazar kasa atmasında sembolleşen protestosuyla benzetebiliriz.

Bursalı domates üreticilerinin bu tutumu çaydan fıstığa, buğdaydan süte, pancara, karpuza… diğer alanlara üreticilerdeki hızla artan ve yayıldığı gözlenen hoşnutsuzlukların iktidarın değişmesini isteyen bir siyasallaşmanın önünü açan bir gelişme olup olmayacağını yakında daha açıkça göreceğiz.

 

TÜRK-İŞ BİR ADIM ATIYOR AMA DİSK VE HAK-İŞ’TE BİR HAREKET YOK!

 

9 Temmuz’da bir araya gelen Türk-İş, Hak-İş ve DİSK’in genel başkanları, enflasyona karşı mücadele, ücretlere zam ve ek zam ile “vergide adalet”i kapsayan 10 maddelik bir talepler listesi yayımladılar. Eğer talepleri yerine getirilemezse üç konfederasyonun ortak girişimlerle ülke sathında mücadele örgütleyeceklerini de söylediler.

Ancak bu taleplerin yerine getirilmesinin muhatabı olan ne patronlar de iktidar üç konfederasyonun işçi sınıfı ve emekçiler adına öne sürdüğü talepler hiç yokmuş gibi davranırken üç konfederasyon da bu talepleri hiç öne sürmemiş gibi konuyu ne genel kamuoyu gündemine getirdiler ne de iş yerinde işçileri mücadeleye hazırlama gibi bir girişimde bulundular!

Ancak, 6 Ağustos’ta Türk-İş Başkanları toplanarak, “vergide adalet” kapsamındaki taleplerin yerine getirilmesi için ülke sathında basın açıklamaları ve mitingler yapmak üzere karar aldı.

11-12 Ağustos tarihlerinde Türk-İş Bölge temsilcikleri ile yapılacak toplantılarda basın açıklamaları ve mitinglerin nasıl ve nerelerde yapılacağı planlanacağı belirtiliyor.

DİSK ve Hak-İş cenahında ise 9 Ağustos’ta ilan edilen 10 maddelik talepler için bir girişim yapılıp yapılmayacağına dair herhangi bir işaret gözlenmiyor.

Öte yandan Eskişehirli Harb-İş üyesi işçiler üç günlük bir “emek nöbeti”ne başladı.

İşçiler alana “İnsanca yaşam için kayda değer zam istiyoruz” ve “gelirde, vergide adalet” sloganlarının yazılı olduğu dövizleri yerleştirdi. Bu eylemin başlangıç olduğunu dile getiren işçiler, talepleri karşılanana kadar mücadeleye devam edeceklerini vurguladı.

 

TÜRK-İŞ’İN GİRİŞİMİNİ İLERİ İŞÇİLER VE MÜCADELECİ SENDİKACILAR DEĞERLENDİRMELİ 

 

Tarım üreticilerinin tepkileri üretilen ürünlerin fiyatlarının belirlenmesine bağlı olarak yayılıyor. İşçiler içinde ise mücadele birer birer işletmelerde yerel talepler etrafında sürse de üç konfederasyonun öne sürdüğü 10 talep bu taleplerin elde edilmesinin öneminin hayati önemde olduğunun anlaşılmasıyla geniş emekçi kesimlerin mücadeleye katılımlarında itici bir rol oynayacağını söylemek yanlış olmaz.

Tabii burada sorun patronlar ve hükümet arasındaki dolaysız iş birliğine sendika bürokrasisinin doğrudan ya da dolaylı katılmasının da önünü kesecek bir mücadelenin ne ölçüde gelişeceğidir.

Burada kastedilen elbette sendika bürokrasisi hakkında uzun uzun tartışmalar açmak değil ileri işçilerin ve mücadeleci sendikacıların inisiyatif alarak işçileri talepleri etrafında birleştirerek ilerleyecek bir mücadelenin fiiliyatta örgütlenmesidir.

Ki, burada örneğin Türk-İş’in girişimlerinin bölge temsilcilikleri ve şubeler arasındaki bir araya gelişler ve “temsili katılımlarla” basın açıklamalarıyla da mitingler yapılmasını aşmak belirleyici önemde olacaktır.

Bu konuda mücadeleci sendikacılar sadece yereldeki her konfederasyon ve sendikadan sendika şubelerini olduğu gibi yerel emek güçlerini (emekten yana) çevrelerin gücünü ve imkanlarını da mücadelenin bileşeni olarak görüp ona göre davranan bir pozisyon tutmakla da yükümlüdürler.

“Kaybedilen temmuz”dan gerekli dersleri çıkararak patronların ve iktidarın, elbette onlarla iş birliği içinde olacak olan sendika bürokratlarının oyunlarına karşı uyanık olma, ileri işçilerin ve mücadeleci sendikacıların inisiyatif alarak öne çıkması, çıkacak her fırsatı yığınları birleştirmek ve harekete geçirmek için değerlendirmek önümüzdeki günlerde emek cephesinin ne kazanacağını da belirleyecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa