13 Ağustos 2024 04:44

Can Atalay ve tek adam hukuku

TİP milletvekilleri meclis genel kurulunda

Fotoğraf: @erkbas/Twitter

Paylaş

Geçen hafta tek adam hukuku konusuna değinmiştik. Can Atalay’ın bugün Meclis kürsüsünden halka seslenemiyor oluşunun nedeni tek adam hukukudur. Bu “hukuk” ne anayasa tanır ne anayasa mahkemesi.

Can Atalay ve diğer Gezi mahpuslarının zaten yargılanması hukuka ve yasalara aykırıydı. Mahkum edilmeleri ise skandaldır. Dreyfus davası gibi bir dava idi Gezi davası.

Can Atalay milletvekili seçilince, mazbatanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine ulaşması üzerine serbest bırakılmalı ve Mecliste yemin etmeliydi.  13. ACM Can’ı bırakmadı. Anayasa Mahkemesine müracaat edildi, AYM seçme ve seçilme hakkı ihlal edildi, derhal bırakın dedi, 13. ACM yine bırakmadı. Dosya Yargıtayda ben karar veremem Yargıtay karar versin dedi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise zehir zemberek bir karar yazdı. Anayasa Mahkemesini tanımadığını ilan etti. Terör suçlarından yargılananlar cezası kesinleşmese bile milletvekili seçildiklerinde yargılaması durdurulmaz, esasen milletvekili de seçilemezler, Anayasa öyle diyor dedi. AYM, Anayasa’da öyle bir hüküm yok nerede yazıyor dedi kararlarında. Anayasa 14. maddede açıklık yok dedi.

“Anayasa’da yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz” diyor 14. madde. AYM “faaliyetler” nedir tek tek sıralanmalı, herkesin kafasına göre yorumlayacağı bir kısıtlama olmaz diyor. Yargıtay 3., 4. vd. bazı ceza daireleri ve MHP ve Mehmet Uçum: Can Atalay’ın yargılandığı davada isnat edilen suç o “faaliyet” kapsamındadır, ayrıca belirtilmeye gerek yoktur diyor.

Bu sefer AYM’nin kararı mı Yargıtayın kararı mı üstündür tartışması başlıyor. Bazı Yargıtay üyeleri, MHP ve Mehmet Uçum, Yargıtay en üst mahkemedir, AYM mahkeme bile değildir, gereksizdir diyor. Anayasa ise AİHM ve AYM kararları bütün yargı organlarınca tanınır ve uyulur diyor.

Bu arada AKP’yi konudan azade tutmayalım. AKP Genel Başkanı Erdoğan aynen MHP ve Uçum gibi düşünüyor. O öyle düşündüğü için (tek adam yönetimi gereği) bütün AKP’liler de öyle düşünüyor. Bazı AKP’liler kayıt dışı konuşmalarında gizlice aksi görüşü fısıldıyor ama seslice söylemeye çekiniyor. Ama, Erdoğan her an kararını değiştirebilir. Papazı bırakmam, bıraktım örneğinde olduğu gibi. Çünkü, Avrupa Konseyinin Türkiye’ye AİHM kararlarını tanımadığı için çoktan yaptırım uygulaması gerekirdi. Ortadoğu ve Asyalı göçmenleri Avrupa’ ya salmasın diye iki senedir Türkiye’ye yaptırımları geciktiriyor. Ama artık geciktirme onlara da zarar vermeye başladı. Tuğrul Türkeş’in Osman Kavala ve Gezi mahpuslarını ziyaret etmesinin nedeni Avrupa Konseyinin tahammül sınırlarına gelmesidir. Erdoğan da son noktada AİHM ve AYM kararlarına uyuyorum diyebilir.

Önümüzdeki günlerde ne olacak?

Muhalefet partilerinin bir kısmı (İyi Parti hayır diyor ama Akşener’in Can Atalay’ın serbest bırakılmasını haykıran sesi hâlâ hafızamda taze) TBMM’ye Meclisi toplamasını ve Can Atalay’ın milletvekilliği hakkında karar verilmesini talep ettiler. Oysa TBMM toplanmasına ve bir karar alınmasına ya da AYM kararının okunmasına gerek yok.

AYM son kararında şöyle diyor: “Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları yol gösterici veya tavsiye mahiyetinde kararlar olmayıp bağlayıcı ve gereğinin yapılması konusunda ilgili otoritelere takdir alanı bırakmayan kararlardır. Bu kapsamda, Anayasa Mahkemesinin ihlalin kaynağı olarak tespit ettiği önceki kararın kaldırılması hususunda derece mahkemelerinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır (bk. Mehmet Doğan.) Sadece mahkemeler değil ihlal sonucunun oluşmasına yol açan veya ihlalin giderilmesi sürecinde etkin konumda bulunan diğer kamu otoriteleri de ihlal kararının gereğini yerine getirmek, ihlali gidermek ve ihlalin sürmesini önlemekle yükümlüdür.

Bu bakımdan yasama organının da Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 25/10/2023 tarihinde tespit ettiği ihlalin giderim sürecinin bir parçası olduğu kuşkusuz olup söz konusu karar yasama organı yönünden de bağlayıcı niteliktedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın ikinci başvurusu üzerine verdiği ihlal kararının  giderimi kapsamında, kararın bir örneğinin bilgi için ve ilgileri nedeniyle Türkiye Büyük Millet  Meclisine gönderilmesine hükmetmiştir.” Meali, AYM kararı TBMM’ye gönderilmiştir. Kararın TBMM’nin eline geçmesi ya da Resmi Gazete’de yayınlanması üzerine TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş hemen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine bir yazı göndererek Meclis Üyesi Can Atalay’ın derhal serbest bırakılmasını istemeli, Can Atalay’ın özlük haklarını iade etmeli ve AYM kararını uygulamayan hakimler hakkında HSK’ye suç duyurusunda bulunmalıdır. AYM kararının TBMM’de okunmasına ya da bu konuda bir karar alınmasına gerek yoktur.

Bakalım TBMM ve Başkanı ne yapacak?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa