13 Ağustos 2024 05:13

İki eksiden bir artı çıkmaz!..

Mahmud Abbas ve Tayyip Erdoğan

Fotoğraf: TCCB

Paylaş

El Fetih ve Filistin Kurtuluş Örgütü Başkanı Mahmut Abbas yarın Türkiye’de.

Pek gelmek istememişti, elde edeceği bir şey olmadığını düşünüyor olmalıydı, sonunda razı oldu. Erdoğan, bayağı sert eleştirmiş; “Davet ettiklerini, ama icabet etmediğini” açıklayarak, “Özür dilemesi gerektiğini” söylemişti. Neden dilemesi gerekiyordu -meçhuldü! Biden kaç kez  davet edilmiş, ama gelmemişti. Ondan özür istenmemişti! Tersine, o gelmeyince, Erdoğan ABD’ye gitmek için çok uğraşmış, ama davet alamamıştı. Herkes dünyada bir hiyerarşi olduğunun farkındaydı. Eski “Eyy Amerika…”, “Eyy Avrupa…” türü tiratlara aldanılmasın. Tümü iç politikaya yönelikti. Şimdiyse durum iyi değil, güç ve taban kaybını en iyi kaybeden bilir. Kayıpların nedenini de. Gerçek o ki artık ayaklar suya ermiş durumda. Eskiden de kim nedir ne değildir, hangi ülkeye nasıl davranılır bilinirdi. Ancak şimdi “uçan kuşa muhtaçlık” durumunda her şey çok açık. Kime kükrenir, kime mızıldanılır, bilinir. “Dişe göre” olan Biden değil, Abbas’tır.

Abbas’a da doğrusu müstahak! Elinde avucunda pek bir şey kalan birisi değil çoktandır.

Eskiden Arafat’a bile diklenmiş, kendisini başbakan atamaya zorlamıştı. Arafat Oslo’yla İsrail’i tanıma ve onunla az-çok da olsa uyumlanma yolunu açınca, Abbas alıp başını yürümüştü. İkisinin de yolunu düzleyen aslında henüz 1979’da Camp David’in ardından Washington’da Mısır’ın anlaştığı İsrail’i tanımasıydı. Ardından 1993 ve ’95’teki iki Oslo görüşmesi arasında, bu görüşmelerden cesaret alan Ürdün Kralı Hüseyin İzak Rabin’le el sıkışıp İsrail’i tanıdı. “Normalleşme” başlamıştı. Abbas doludizgin gitti. 2003’te başbakan atanır atanmaz İsrail’le yakınlaşma sürecini başlattı. Filistin’i İsrail’le “normalleşme”ye sürükledi. Silahlı direnişi durdurdu ve diğer Filistin direniş örgütlerini de durdurmaya zorladı.

2004’te Arafat ölünce yerini alıp onun koltuğuna oturdu, ama yürüdüğü “normalleşme” yolu yol değildi ve 2005’teki Filistin devlet başkanlığı seçimini az farkla kazanmaya güç yetirse bile, aldığı tepkiler El Fetih’in 2006’daki parlamento seçimlerini açık farkla kaybetmesinin nedeni oldu.

HAMAS’la çatışması silahlı çatışmaya dönüşerek bu dönemde başladı ve 2007’de HAMAS El Fetih’i Gazze’den, El Fetih te HAMAS’ı Batı Şeria’dan silah zoruyla sürüp çıkardı.

O zamandan bu yana M. Abbas iflah etmiyor. Giderek halktan aldığı tepkiler büyüyor. O ne denli İsrail’le yakınlaşma politikası izlese, İsrail yolundan milim sapmayıp Filistin’in aleyhine işgal altındaki toprakları, özellikle Batı Şeria’da dört bir yana yeni yerleşimciler yerleştirerek genişleterek Filistinlileri bir kentten diğerine gidemez kıldıkça tepkiler büyümesini sürdürdü. Abbas’ın çözümü ilerleyişini durdurabilmek için İsrail’e daha fazla yakınlaşmaya çalışmak oldu. İsrail egemenleri “yakınlıktan” anlamayınca, M. Abbas bu kez ABD’den beklentilerinin çıtasını yükseltti. En son 7 Ekim sonrası Gazze’yi hedef alan İsrail saldırıları bir türlü durmayıp Refah’a yönelince, Abbas, “İsrail’i bir tek ABD durdurabilir” deyip çıktı işin içinden. Oysa El Fetih ondan bundan İsrail’i durdurma beklentileriyle değil, 1968’de karargah edindiği hemen Şeria Nehri yakınlarındaki El Karameh kasabasında İsrail’in başlattığı yok etme saldırısını kendi gücüne dayanarak püskürttüğünde El Fetih olmuştu.

İsrail gibi, ABD de, güçsüzlüğünden dolayı ciddiye almıyor artık Abbas’ı, ancak, İsrail kabul etmese de, “Savaşın sona ermesinin ardından Gazze’de Mahmut Abbas’ın söz sahibi olmasını istiyor”.

Abbas artık ciddiye alınır gibi değil. Durumu ve Batı Şeria nüfusunun yüzde 90’ından fazlasının istifasını istemesi nedeniyle popülaritesi eksilerde.

Ancak sadece Abbas o durumda değil. “Türkiye’nin Gazze Şeridindeki saldırılara müdahale edebileceği” türünden söylemleri Filistinliler arasında hâlâ bir parça karşılık buluyor olsa bile, hâlâ dolaylı yollardan ticareti sürdürdüğü İsrail’i Uluslararası Ceza Mahkemesine şikayet bile etmediği biliniyor. Türkiye üstelik İsrail’i tanıyanlardan. AKP HAMAS’ın “Müslüman kardeşi”, ama Haniye’ye ev sahipliği bile yapmaktan kaçındı.

Sonuç şu ki, Erdoğan-Abbas görüşmesinin bir kıymetiharbiyesi yoktur. İki eksi ancak birbirleriyle çarpıldığında artı yapar!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa