17 Ağustos 2024 05:06

Kamala Harris neyi değiştirecek?

Joe Biden ve Kamala Harris seçim mitinginde

Fotoğraf: Mostafa Bassim/AA

Paylaş

Sokakta ciddi bir umut rüzgarı esiyor Amerika’da. Gencinden yaşlısına, sendikalısından varlıklı profesyoneline hemen her Trump karşıtı, Kamala Harris’in başkanlığa adaylığını koyması üzerine az ya da çok bir coşkuya kapılmış durumda.

Bu hava, bana Obama’nın ilk yükseliş günlerini hatırlatıyor. Obama “umut” sözcüğünü bol bol kullanıyor, bu özellikle birçok öğrencim arasında etki yaratıyordu. Gençlerin gözlerinin nasıl parladığını hatırlıyorum o günlerde.

Alabildiğine ırkçı olan bu ülkede, bir siyahın başkan olma ihtimaliydi bu havayı yaratan. Obama’nın ülkeyi sarsması için, elle tutulur bir program önermesi gerekmemişti. “Umut” sözcüğünün altını hiçbir şekilde doldurmuyordu. İktidara geldikten sonra da, ülkede yapısal bir değişim yaşanmadı. Sağlık alanında büyük şirketlere dokunmadan yaptığı ufak değişiklikler, sanki modern tarihin en köklü devrimleriymiş gibi sunulup duruldu liberal medyada.

Harris de benzer bir rüzgar estiriyor. Başkan yardımcılığı boyunca en büyük başarısı arka planda durup, herhangi bir renk vermemiş olmasıydı. Şu anda da öyle adımlar atıyor ki, ona ne anlam yüklemek isterseniz, oraya çekebiliyorsunuz. 

Bu sayede Trump’ı yenebilirse gerçekten, bu önemli bir gelişme olur. Trump başkan olur olmaz milyonlarca göçmene ve toplumsal muhalefete doğrudan saldıracağını gizlemiyor. Zaten zayıf olan toplumsal muhalefet, böyle açık bir saldırıdan sonra yıllarca kendini toparlayamayacaktır.

Fakat bir Harris zaferinden bunun ötesinde bir şey beklemek çok büyük hata.

Trump’ın Biden ve Harris’e radikal solcu hatta komünist filan demesine bakmayın. Harris’in en doğrudan temsil ettiği kesim, güvenlik ve yargı güçlerinin liberal-muhafazakar kanadı kadar, Silikon Vadisi.  Başkan adayı olur olmaz ilk hamlelerinden biri, Biden döneminde Demokratlardan bir parça soğuyan sermaye çevrelerini kazanmaya girişmek oldu. Sadece seçimleri kazanmak için yapılan bir manevra değil bu. Harris’in Silikon Vadisi’ndeki teknoloji ağırlıklı sermaye ile organik bağları biliniyor. Ekonomi bir yana, güvenlikten göç meselesine partinin son dört senedir çok sola kaydığı gibi temelsiz bir kanı var. Merkez siyasete yakın duranlar, Harris’in bu “kötü” gidişatı durduracağını düşünüyor.

Harris’e farklı gözlüklerle bakmayı mümkün kılan hamleler yok değil. Harris’in bir Filistin düşmanı Shapiro’yu değil de, sendika üyesi Walz’ı başkan yardımcısı adayı yapması iyi bir adım örneğin. Ama Walz’ın da emek ya da benzer konularda Harris üzerinde bir baskı oluşturabilmesi, kendi geçmişi veya ideolojisinden çok, toplumdan gelecek tepkilere bağlı. Liberal medya Walz’ı ne kadar bir işçi kahramanı olarak parlatsa da, emek hareketine karşı Lyft ve Uber gibi şirketlerin tarafını tutmuş, Siyah Hareketler Önemlidir hareketini bastırmış bir validen söz ediyoruz sonuçta. 

Walz’ın bu iki mevzuda dahi iyi niyetli olduğunu, halk yanlısı kazanımlar sağladığını söyleyenler olsa da, mesele sadece niyet değil. Emek ve ırkçılık konusunda bir valinin imza atabileceği kazanımlar, toplumsal güç dengelerine bağlı eninde sonunda. Sermaye ve güvenlik güçlerine karşı, emeğin ve halk kesimlerinin ne kadar örgütlü olduğuna.

İşte burada asıl kilit noktaya geliyoruz. Hata, umudu bir başkan ya da başkan yardımcısı adayında aramakta.

Amerikan solunun Filistin ve diğer emperyal konularda çok hassas olmayan kesimlerinde, Biden “Şu ana kadarki en emek yanlısı başkan” diye yüceltiliyordu son aylarda. Bazı grevcileri ziyaret etmiş, maaşları arttırmış, yoksullukla savaşmıştı. Ancak bu yüceltme, emperyalizm körlüğü bir tarafa, Biden’ın ne yapmadığını hasır altı ediyordu. Grev, sendikalaşma gibi faaliyetlerin son on yıllardaki en yüksek seviyelerine ulaştığı dönemimizde, sendikal örgütlenmeyi teşvik etmeyi bırakın, elini bile rahatlatmadı Biden. 

Solun da bu tabloda payı var. Emek hareketinin başkandan en önemli talebi, Soğuk Savaş yıllarında yürürlüğe konulmasından beri aktif sendikacılığı neredeyse imkansız hale getiren yasaları değiştirmesiydi. Bu talep etrafındaki örgütlenme gerekli ivmeyi yakalayamadı, son yılların siyasi anlamda en önemli emek çıkışı olmasına rağmen. Başka şekilde söyleyecek olursak, emekteki hareketlilik ekonomik düzlemde kaldı. Siyasi düzleme sıçrayamadı. (Filistin meselesi önemli ama kısmi bir istisna oluşturuyor bu noktada). Bunun sebeplerinden biri, bir Demokrat’ın dümende olmasının verdiği rehavetti.

“En işçi dostu Başkan Biden” bile emek için ciddi bir atılım yapmadıysa, en Silikon Vadisi dostu Harris’in (Kendi haline bırakılması durumunda) emeğe ve ulusal kurtuluş mücadelelerine bir faydası olması beklenemez.

Çözüm şu ya da bu başkanda değil, emekçilerin ve geniş halk kesimlerinin kendilerini örgütleyip, gerekli değişimleri dayatmasında.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa