18 Ağustos 2024 04:43

Cezasızlık teşvikli toplu cinayetler

Patlamanın yaşandığı bina

Fotoğraf: Evrensel

PAZAR
Paylaş

Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik:

“Atölyenin üst katında ne yapıldığını komşusu bilmezse biz nereden bileceğiz. Bu iş yerinin kaçak olarak iş yaptığı bize ihbar edilmeliydi.”

Dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler:

“Maytap atölyesinin ruhsatı yok. Maalesef böyle kaçaklar oluyor.”

Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş:

“Vatandaş ihbar etmezse kaçak olduğunu nereden bilelim?”

***

31 Ocak 2008 günü İstanbul Davutpaşa Çiftehavuzlar Caddesi’nde meydana gelen patlama sonrası böyle vakaların olması ‘normal’di, devlet yetkililerine, sorumlulara göre normal olmayan ise denetimsizlik değil, denetime davet etmeyenlerdi.

‘O DÖNEM İSTANBUL’UN İNŞAATLARI HEP DENİZ KUMUYLA YAPILIYORDU’

Davutpaşa’da 1994 yılında açılmış bir iş hanında onlarca atölye üretim yapıyor. Emek İş Hanının inşaatına 1989 yılında başlanmış. Turgut Özal döneminde açılan binlerce ruhsatsız iş yeri gibi bu inşaatın da ruhsatı yok. Öyle ki, 2010 yılında görülecek davada iş hanı sahibi Remzi Koçyiğit, “O dönem İstanbul’un inşaatları hep deniz kumuyla yapılıyordu” diyerek binanın daha en başından yıkılma riski taşıdığını söyleyecekti. İş hanı ruhsatsız, yıkılma riski taşıyor, üst katında izinsiz maytap ve havai fişek üretimi yapılıyor. Alt katta işçiler paketleme yapıyor. Birçoğu ne paketlediğini bile bilmiyor. Sabah mesaisi başlayalı yaklaşık 1 saat olmuştu. 09.30 sularında han büyük bir patlama sesiyle sarsıldı. İşçilerin bir kısmı toz duman arasında iş yerinin üst katına koştu. Komşu iş yerlerinde çalışan işçiler de patlamanın olduğu yere doğru geliyor. Ancak kimse patlamanın havai fişeklerden olduğunu bilmiyor. Birkaç dakika sonra ikinci bir patlama yaşanıyor. O gün 21 kişi öldü, 116 kişi yaralandı. Ölenlerin 8’i ilk patlamanın ardından patlamanın olduğu iş yerine doğru koşan insanlar.

İstanbul Davutpaşa Çiftehavuzlar Caddesi’nde havai fişek imal eden kaçak bir iş yerinde 2008’deki patlamanın gerçek hikayesi böyle başlıyor, patlamanın etkisiyle binada bulunan 20 işçi ve maytap atölyesinin sahibi hayatını kaybediyor. Geçtiğiniz günlerde AYM'nin yeniden yargılama kararına rağmen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Davutpaşa davası ile ilgili zaman aşımı talebinde bulundu. Yargıtayın zaman aşımı tebliğini kabul etmesi halinde 16 yıldır devam eden ve 21 kişinin hayatını kaybettiği olayda ceza, yargılanan 10 sanıktan sadece bina sahipleri Remzi Koçyiğit ile Resul Koçyiğit’e kesilmiş olacak. O da 5 yıl hapis cezası…

OLASI KAST YERİNE BASİT TAKSİR

Türkiye’de iş cinayeti nedeniyle hayatını kaybeden işçinin ölümünden sorumlu kişiler hakkında kamu davası açılıyor. Ülkede iş cinayetlerinin büyük çoğunluğu, TCK 21/2’de tanımlanan olası kast suçu kapsamına girdiği halde mahkemelerde sanıklara en düşük cezalar TCK 85/1’den basit taksirden veriliyor.

CAYDIRICI DEĞİL TEŞVİK EDİCİ

İş cinayeti yargılamalarında suç işlenmesinin önlenmesi bir yana; işçinin canı ve kanının parasının taksit taksit ödenebileceği bir yargılama sürdürülüyor. Yargılamalar yıllara yayılıyor, karar mekanizmalarında olan otorite sahibi patronlar etkin yargılanmıyor. Çoğunlukla “işveren temsilcisi” diye tanımlanan birinci basamak yöneticiler, iş güvenliği uzmanları, şantiye şefleri, daimi nezaretçi mühendisler, müdürler, işçiler, ustalar gibi işin işleyişi, icrası ve iş güvenliğinin sağlanması için bütçe yaratıp tedbirleri uygulatma yetkisi olmayan kişiler cezalandırılıyor. Cezalar para cezasına çevrilip taksite bağlanarak adeta cezasızlık sistemi uygulanıyor. Hal böyleyken hiçbir patron otoritesinin sınırlanmasına izin vermiyor, işçi sağlığı ve çalışma ortamı güvenliği kurallarını sağlamak için maliyete katlanmıyor. Tam güvenlikli bir iskele kullanmayı işi yavaşlatan unsur olarak gören patron yerine derme çatma malzemelerle iskele kullanır ve tedbirleri de uygulamaz.

İş yerlerinde iş güvenliği kurallarına uyulup uyulmadığını denetleyecek işçilerin kolektif denetim mekanizmalarının mevzuatla engellenmesi, iş kazaları için açılan kamu davalarından en fazla para cezası çıkması gibi hususları da göz önünde bulunduran bu patronların arasında kamu görevlileri, kamuda icracı yetkilere sahip bakanlık yetkilileri de var. Bu işleyiş ve cezasızlık sistemi iş cinayetlerini azaltamayacağı gibi toplu iş cinayetleri rejimine dayanak olur. 

HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜ YOK

2012’de İSG Kanunu çıkmasına vesile olduğu bilinen Esenyurt Marmarapark AVM’deki çadır yangınında en yüksek cezayı çadırlara elektrik hattını çeken başka bir elektrik işçisi almıştı. İşçilerin en adisinden, naylon ve en ucuz çadırlarda barındırılmaları emrini patron vermişti. Kazadan önce işveren temsilcisi yöneticilerin de katıldığı aylık iş yeri İSG kurul toplantılarında çadırlarda yangın tehlikesi olduğu, her an yangın çıkabileceği tam 11 kez tutanak altına alınmış. Ancak patron tarafından daha maliyetli olduğu için lojman formatında bir barınma sağlanmadığından, hiçbir önlem alınmamış ve öngörüldüğü gibi çadırlar yanmış, 11 işçi feci şekilde yanarak hayatını kaybetmişti.

Buna karşın sorumlu yöneticilerin birçoğu hiç ceza almadığı gibi ceza alanları da Yargıtay beraat ettirmiş. Kozlu, Gemlik Gübre, Soma davası gibi toplu iş cinayeti davalarında ceza yargılamasına işçi sendikaları, TTB ve TMMOB’nin katılma talepleri mahkemelerce hep reddedildi. Yargılama sürecinin çok uzun sürmesi, sıkça hakim değişikliği, (Örneğin Soma davasında ikinci Yargıtay kararında değişen heyet üyeleri), yargılamanın uzadıkça etkisiz hale gelmesi, cezaların caydırıcılıktan uzak olması, infaz yasasındaki düzenlemelerle nadir olarak verilen hapis cezalarının da yatarının olmaması, hapis cezalarının çoğu kez paraya çevirilerek taksite bağlanması gibi adalet arayışını yıldırıcı, bezdirici ve etkisiz bir sürece dönüştüren uygulamalar sonucunda özelde yakınları iş cinayetlerinde ölen ailelerin, genelde tüm vatandaşların anayasal hakkı olan “hak arama özgürlüğü” kullanılamaz hale geldi.

TOPLU CİNAYETLER DÜZENİ

Esas sorumluyu, patronu veya kamusal sorumluluğu olanları değil de bağımlı işçi statüsündeki “günah keçi”lerinin yargılanmasına yol açan ve en temel yaşam hakkına çöken bu yargı düzenine ne demeli! Erdoğan ve hükümetinin iş cinayetlerinde; OVP’sinin hedeflerine uygun bir yargılama işleyişi. Sendikasızlaştırma ve işsizlik tehdidiyle öz güveni parçalanan işçilerin güvencesizlikle terbiye edilmesine kimi makbul sendikaların da uğursuz bir rol üstlendiği toplu cinayetler düzeni demeli!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa