Renkli, temiz ürünlerimiz var(!)
Fotoğraf: Cemalettin Küçük
Yeşil ekonomi gündemli toplantılar yıllardır sürüyor. Karbondioksit eş değeri gazlar üzerinden ticaret kapasitesi sürekli artıyor. Kapitalizm kendisini yenilemek için toplumlara yenilenebilir diye yeni enerji dönüşüm sistemleri sunuyor. Nükleer güç sistemlerini de ‘temiz enerji’ diye yeniden tanımlıyor. Kendisini yenileyebilmek için akademik, siyasal, endüstriyel alanda tanımlamaları sürekli yeniliyor ve bunları kanıksatmaya çalışıyor. Aslında yenilenen sadece tanımlamalar ve süslü tanımlar eşliğinde kullanılan araçlar. Sonuçta toplumların; yaşadıkları coğrafyalar üzerindeki yıkıma itirazları sönümlendirilmeye çalışılırken, toplumun bir kısmı farkına varmadan yıkımın ortağına dönüşüveriyor.
“Yenilenebilir enerji sistemleri” denilerek toplumlara kanıksatılan sistemlerinin yarattığı yıkımların sonuçları değerlendirilmeden yenileri dayatılıyor. Bir sistemin devreye alınması için öncelikle uzun yıllar onun akademik alanda taraftarları oluşturuluyor. Sonra propaganda ile sorunlar gizleniyor. Yasal altyapı hazırlanıyor, ticari işleyiş devreye sokuluyor. Yaratacağı sorunlar nedeniyle karşı çıkanlara karşı ise zor kullanılıyor.
“Toplumsal enerji gereksinimi” deniliyor. Oysa bu enerjiye “kimin ihtiyacı” olduğunu sormamız, sorgulamamız gerekir. Yarattığı yıkım yaşadığımız coğrafyada yaşanıyor ama kâr ve birikim sömürgeci şirketlere ve aracılarına gidiyor.
***
Şimdi bu tanımların önümüze nasıl geleceğine bakalım.
Artık demir-çelik, alüminyum, bakır gibi çeşitli metaller ve çimento ‘yeşil ürün’ olacak! Çünkü onların enerji gereksinimi için ‘yenilenebilir’ sistemler devreye giriyor. Bunlar “Avrupa Yeşil Mutabakatı” gibi çeşitli ekonomik anlaşmaların gerçek yüzünün saklanmasını amaçlıyor.
Yeşil ürün nasıl olacak? “Temiz” ve “yenilenebilir” adı altında pazarlanan GES (güneş enerjisi sistemleri), RES (rüzgar enerjisi sistemleri), JES (jeotermal enerji sistemleri), termik santral yakıtı olan biyoyakıtlar ya da biyokütle yakıtlar bu tanımlama içerisinde yer alıyor. Bunların yaratacağı sorunlara gelmeden önce ürünlerin nasıl yeşil olacağına göz atalım.
Bir ürünün üretiminde ‘yenilenebilir enerji’ kullanıyorsanız, ürününüz ‘yeşil ürün’ oluyor. Bunun için yeni uygulamalar başladı. Son dönemlerde başta Diyarbakır ve Sivas olmak üzere pek çok kentte her gün yeni alanlar GES, RES ve diğer ‘yenilenebilir’ sistemler için ruhsatlandırılıyor ve ÇED izinleri veriliyor. ÇED başvuruları demir-çelik, alüminyum, çimento vs. firmalarınca yapılıyor. Enerji yoğun üretim yapan firmalar, elektrik enerjisine dönüştürülen enerjiyi enterkonnekte sisteme verip karşılığında bulunduğu bölgeden sistemden enerji alarak, ürettiği ürünü ‘yeşil ürün’ statüsüne sokuyor. Sistemin yarattığı sorunlar tartışmaya açılmazken ürünün reklamı yapılıyor. ‘Yenilenebilir’, ‘yeşil’ sistemlerin yarattığı yıkımı gündeme getirenler ise baskı ve şiddet ile karşılaşıyorlar.
RES’in Ege’de yarattığı yıllardır yüzlerce kez gündem oldu. GES’le tarım arazileri işgal edildi. JES’ler Aydın’da inciri yok olma noktasına getirdi. ‘Yenilenebilir’ denilen bu sistemler sadece kuruldukları bölgelerde yarattıkları yıkım değil; aynı zamanda bölge halkının mülklerine el konulmasıyla da gündemde. Bir bölgede bu sistemlerden biri kurulduğu anda oralar artık şirketin kullanımı ile sınırlandırılıyor ve halka kapatılıyor.
Başta Diyarbakır olmak üzere Doğu, Güneydoğu, İç Anadolu ve Akdeniz Bölgelerimiz GES tarlalarına dönüştürülmek isteniyor. Birçok bölge için izinler çıktı ve çalışmalar hızlanıyor. Ege zaten boydan boya RES, JES yıkımı yaşıyor. Karadeniz biyoyakıt ve RES ile yıkıma sürükleniyor.
***
Kapitalizmin yoğun enerji gerektiren ürün üretimine evet denildikçe hiçbir sorun çözülemez. Ürün tek başına üretimin bazı aşamalarında kullanılan elektrik enerjisinin dönüştürülebilir olması ile adlandırılamaz. Her ürün ham maddesi ile başlayan üretim süreçlerinden son şekline, ara kademede kullanılan maddelere, kullanım alanına, kullanım yerine; ulaşımı dahil, yeniden geri dönüşümüne ya da başka bir ürün için ara mal olarak kullanılmasına kadar üretim sürecinin tümü ile tanımlanmalıdır.
“Yenilenebilir enerji” sistemlerinden gelen elektrik enerjisi ile üretilen bir ürünün diğer üretim prosesleri hesaba katılmadan değerlendirilmesi eksiktir. Bu proseslerin kasıtlı olarak hesaba katılmadığını biliyoruz.
Çimento tesislerinin kurulu kapasitesi 140 milyon tonu aşmış, 80 milyon ton üretim yapılırken kullanılan elektrik enerjisinin yanı sıra bazı proseslerde kullanılan yakıtların birer termik santral olduğunu unutmayalım. Diğer enerji yoğun sistemlerde olduğu gibi buradan yeşillik çıkmaz.
- ‘İklim krizi’ değil, krizin iklimi 18 Aralık 2024 04:41
- Dersim’e maden operasyonu hazırlığı 21 Kasım 2024 04:41
- Meydana maya çalmaya çağırıyoruz 16 Ekim 2024 04:53
- Kim izin veriyor? 02 Ekim 2024 04:42
- Nefret öğretisi şiddet doğuruyor 18 Eylül 2024 04:45
- 'Nasıl olmayacaksa öyle olmayacak' 28 Ağustos 2024 04:11
- Yeni güvenlik anlayışının ekolojik yükü 07 Ağustos 2024 05:21
- Karadeniz’de on binlerin yürüyüş güzergahı yıkıcıların hedefinde 24 Temmuz 2024 04:49
- Enerjide santral-terminal-koridor 10 Temmuz 2024 04:35
- Hep aynı kandırmaca 26 Haziran 2024 04:48
- Kangal Bakırtepe madeninde bilirkişi keşfi 12 Haziran 2024 04:40
- Siyanürlü madenlerin önünü kim açtı? 29 Mayıs 2024 04:31