22 Ağustos 2024 04:20

Az çalıştırıp çok sömürecekler

Kaynak yapan bir işçi

Fotoğraf: Pexels

Paylaş

Kapitalist sistemin temel dinamiklerinden biri, emeğin yoğun sömürüsüdür. Bu sömürü mekanizması, işçi sınıfının daha az çalıştırılıp daha çok sömürülmesine dayanan bir mantıkla işler. Kapitalistlerin kâr oranlarını artırma isteği, işçi maliyetlerini düşürmek için çalışma saatlerini kısaltarak emeğin verimliliğini en üst düzeye çıkarma çabalarına da yol açar. Ancak bu çabalar, işçilere daha az emek harcatırken üretimden elde edilen artı değerin daha fazlasının patrona aktarılması anlamına da gelir. Bu model, işçinin daha az hak ettiği halde daha yoğun çalışması ve karşılığında üretimden aldığı payın azalması sonucunu doğurur. Kapitalist sistem bu şekilde işçiyi giderek daha fazla yoksullaştırırken, sermaye sahiplerini her açıdan ihya eder.

Türkiye’de bir süredir gündemde olan çalışma saatlerinin düşürülmesi planları, esnek ve güvencesiz çalışma uygulamalarının yaygınlaşması ile bağlantılı olarak ele alınıyor. Hükümetin iş gücü piyasasını yeniden yapılandırma girişimlerinde bütün dikkatler iş gücü maliyetlerinin azaltılması ve esnek çalışma modellerinin yaygınlaştırılması üzerine odaklanırken, iş güvencesinin zayıflaması ve sosyal haklarının tırpanlanması hedefleniyor.

Çalışma saatlerinin düşürülmesi gibi olumlu değerlendirilmesi gereken bir adımın, esnek ve güvencesiz çalışma koşullarını hayata geçirmenin fırsatı haine getirilmesi ve işçilerin daha fazla sömürülmesine yol açması kaçınılmaz. Hükümet ve patronların, işsizlik baskısının güçlü bir şekilde hissedilmeye başlandığı bir dönemde, düşük maliyetli, güvencesiz iş gücünden en yüksek düzeyde verim almayı hedeflemesi ve bunun için daha yoğun çalışma baskısını arttırması şaşırtıcı değil.

Türkiye’de haftalık yasal çalışma süresi 45 saat olarak belirlenmiş olmasına rağmen, pratikte birçok sektörde bu sürenin aşıldığı ve esnek çalışma saatlerinin yaygınlaştığı biliniyor. OECD ülkelerinde haftalık ortalama çalışma süresi tam zamanlı çalışanlarda 40 saatin altındayken, Türkiye’de bu sürenin uzun olmasının başlıca nedenleri arasında düşük ücretler ve çalışma koşullarının zorluğu sayılabilir. TÜİK verilerine göre 20-64 yaş arası çalışanların yüzde 27’si haftada 49 saat ve üzerinde çalışıyor. Avrupa Birliği (AB) İstatistik Ofisi Eurostat verileri ise Türkiye’de yapılan fazla çalışmanın AB ülkeleri ortalamasının yaklaşık dört katı olduğunu gösteriyor.

Özel sektörde çalışanlar için uzun çalışma saatleri uzun yıllardır ciddi bir sorun. Esnek çalışma uygulamaları ile uzayan iş saatleri, emekçilerin aile ve sosyal yaşamlarını olumsuz etkiliyor. Bu durum çalışırken dikkat dağınıklığı ve iş kazaları riskinin artmasına, fazla çalışma nedeniyle yaşanan tükenmişlik sendromu üzerinden çeşitli psikolojik sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor.

Çalışma saatlerinin gerçek anlamda düşürülmesi, işsizlik oranları üzerinde önemli ve somut etkiler yaratıyor. Yapılan hesaplamalara göre, Türkiye’de çalışma saatlerinin yüzde 5 ila 7 arasında azaltılmasıyla 1 ila 2 milyon yeni istihdam yaratılabilir. Ancak, bu tür adımların sadece iş gücünü artırmakla kalmayıp, aynı zamanda iş güvencesini de sağlaması gerektiğini unutmamak gerek. Aksi takdirde, esnek çalışma uygulamaları üzerinden emekçilerin zaten kuşa dönen sosyal haklarının daha da daraltılmasına ve tamamen güvencesiz bir çalışma düzenine mahkum edilmelerine neden olabilir.

Türkiye’de çalışma saatlerinin düşürülmesi yönündeki planlar, esnek ve güvencesiz çalışma uygulamalarının yaygınlaşmasıyla paralel ilerliyor. Esnek çalışma uygulamaları özellikle kısmi süreli ve uzaktan çalışma gibi yeni iş modellerini gündeme getirmekle birlikte, söz konusu modellerin iş gücü maliyetlerini aşağıya çekmesi, iş güvencesini doğrudan tehdit etmesi ve emekçileri patron karşısında daha zayıf ve güçsüz hale getirmesi nedeniyle bu konuda oldukça dikkatli olmak gerekiyor.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa