Bahçeli'nin sözleri, milliyetçiliğin referansları ve yol ayrımı
Fotoğraf: TCCB/Murat Çetinmühürdar
Mecliste AKP’lilerin muhalefet milletvekillerine saldırısının ardından MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin, DEM Parti, TİP Milletvekili Ahmet Şık, AYM ve kürsü dokunulmazlığını hedef alan sözlerini bir köşe yazarı söylemiş olsaydı, üzerinde fazla durmaya gerek olmayabilirdi. Ancak belli bir kitle tabanına sahip iktidar ortağının lideri söylüyorsa siyasetteki karşılığı daha fazla oluyor.
BAHÇELİ’NİN İKİ REFERANSI: ATSIZ VE TÜRKEŞ
Bahçeli, yaptığı benzetmelerle yer yer espri konusu olan özelliğini, siyasi söylemine kendince edebi ve felsefi bir değer katma arayışından alıyor. Bu yönüyle, Aydın Çubukçu’nun, “Türkiye’de Türkçü-ırkçı hareketin ideolojik malzemelerinin önde gelen üreticisi ve diğer ideologların pek çoğunun eğiticisi” (1) olarak tanımladığı Nihâl Atsız, Bahçeli’nin de esin kaynağıdır. Bugün koltuğunda oturduğu Alparslan Türkeş ise, MHP’nin doktrinini şekillendiren isimdir.
Türkeş’in, ilk basımı 1964 yılında yapılan Dokuz Işık adlı kitabı, 1965'te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisinin (CKMP), 1969 yılından itibaren de Milliyetçi Hareket Partisinin (MHP) programının ideolojik altyapısını oluşturur. 672 sayfalık hacimli sayılabilecek kitabında Türkeş, komünizmi “düşman hattı”nda baş sıraya koyarken, kapitalizmi de “milli olmayan” bir akım olarak eleştiri konusu yapar. Bunun da, Hitler’e, Alman Nasyonal Sosyalistlerine uzanan kökleri vardır.
Dokuz Işık, şu cümleyle başlar: “Bütün dünyada bir fikir savaşı yapılıyor. Bir sürü doktrin çarpışıyor. Türkiye’de son zamanlarda kapitalistler ile komünistlerin fikri bir çatışmaya girdiklerini gördük. Bu iki felsefe de ithal malı, ikisi de maddeci, ikisi de Türk Milletine yabancıdır. Biz buna karşı yüzde yüz yerli, yüzde yüz milli, maneviyatçı bir doktrin ile ortaya çıktık. Bunun adına ‘Dokuz Işık’ dedik.” (2)
Türkeş’in, kitabının ilerleyen bölümlerindeki şu vurgu da, bugün Bahçeli’nin bu yazıya konu ettiğimiz konuşmasındaki bakış açısının altyapısını oluşturur: “Sahte solun, maceracı solcuların, komünistlerin karşısında duracak en güçlü, en kuvvetli parti Milliyetçi Hareket Partisidir. Sahte solu, azgın komünizmi, bölücüleri ve yıkıcıları yok etmek Milliyetçi Hareketi iktidar yapmakla mümkündür.” (a.g.y, 493)
Bahçeli’nin son konuşmasındaki ton, özünde Türkeş’in, düşman olarak tanımladığı siyasal güçleri, “Yok etmek” üzerine kurulu perspektifiyle aynıdır. Dolayısıyla önümüzde duran bir asabiyet meselesi değildir.
REICH: FAŞİZM, İŞÇİ DÜNYASINA İKİ YÖNDEN SIZAR
Wilhelm Reich, faşizmin sanayi işçileri içinde etki yaratma süreçlerini değerlendirirken, şu vurguyu yapmıştı: “Faşizm, işçi dünyasına iki yönden sızar: En aşağılık biçimiyle maddesel çıkarlar sağlayarak -son derece tiksindirici bir terimle- “aşağı emekçi sınıfı” (“Lumpenproletariat”) adı verilen kesimden; bir de, gerek parayla pulla, gerekse düşünsel yönden işleyerek ‘üzerinde çalıştığı Aksoylu (aristokrat) işçi katmanı’ndan. Alman faşizmi en küçük bir utanç duymadan, önüne gelen her şeyi vaat etmekteydi: böylece Dr. Jarmer’in ‘Anamalcılık’ adlı yazısında şunları okuyabiliyorduk (Angriff, 24.9.1931):
‘Hugerberg’in, Stettin’deki Alman Ulusalcıları anamalcılığa (kapitalizme) karşı çıkmış olduğunu büyük bir sevinçle saptamaktayız. Ancak, Hugenberg, beri yandan da bir ulusal anamalcılığın kurulması gerektiğini belirtmiştir. Böyle yapmakla Alman Ulusalcıları ile Ulusal Toplumcuları ayıran sınırı bir kez daha gözler önüne sermiştir: gerçekten de, dünyanın dört bir yanında çökmekte olan anamalcı iktisadi dizgenin, ulusal anamalcılık bile toplumsal adaletin kurulmasına izin vermediği için, başka bir dizgeyle değiştirilmesi gerektiğine inanır Ulusal-Toplumcular.” (3) Reich, ardından, “İnsan, bir ortaklaşmacı yazısı okuduğunu sanacak” diye de ekler.
Hem Hitler faşizmi hem de Türkiye’deki MHP eksenli milliyetçilik, söylemde böyle gözükse de kapitalizmin çekirdeğine sadıktır ve zor anlarında kapitalizmi tahkim için sahne alır. Türkiye’deki milliyetçi hareketin, komünizmle mücadele adı altında NATO stratejilerinin uzantısı Özal Harp Dairesinin bir aparatı olarak çalışmış olması da buraya dayanıyor.
ANAP’tan AKP’ye uzanan sermaye partileri, kendilerini yükselten dalgalar çekildiğinde kan kaybedip tarih olmaya yatkınken, MHP, devlet eksenli milliyetçiliğin sağladığı imkanlarla, “komünizm tehdidi”, “terörle mücadele” gibi eksenler üzerinden bir temel bulabilmektedir.
KEMAL TAHİR VE ESİR ŞEHİR ÜÇLEMESİ
Tam burada, milliyetçiliğin devlet eksenli referanslarına dair bir parantez açalım. Kemal Tahir’in, Esir Şehir Üçlemesi’nin 3. kitabı olan ‘Yol Ayrımı’nda, Serbest Cumhuriyet Fırkasının Cumhuriyet'in ilk yıllarında Mustafa Kemal’in isteği üzerine Fethi Okyar tarafından kuruluşunun ardından, bir gazetecinin aslında Halk Partili olduğu halde, Serbest Fırka destekçisi muamelesi yapılarak sorgulanışını anlattığı bir bölüm vardır. Gazeteci ve Şair Selim’e, çıkardığı Kurtuluş adlı dergi nedeniyle sorgusunda sorulan şudur: “Kaç para aldın Bolşeviklerden?” (4) Bu suçlama, üzerinden geçen asırlık zamana rağmen günceldir.
1929 Ekonomik Krizi, devrimci bir alternatif üretilemediği koşullarda, buhran dönemlerinin faşist hareketlerin yükselişi için uygun bir zemin sunduğunun örnekleriyle doludur.
Son yıllarda, dünyanın birçok gelişmiş kapitalist ülkesinde, yaşanılan ekonomik sorunların, yabancı düşmanlığı üzerinden tercüme edilerek aşırı sağın yükselişine kaynaklık ettiği biliniyor. Türkiye’deki son yerel seçimlerde Zafer Partisinin aldığı oyda ve MHP’nin göreli oy kaybına rağmen belirli bir kitle desteğini korumasında bu gerçekliğin etkilerini görebiliriz.
Dolayısıyla MHP’yi tartışırken, bir dizi tarihsel ve güncel bağlamı da tartışıyoruz. MHP’nin kendi hacmini de aşan bu gerçeklik, kitlelerin bu açılardan aydınlatılmasının önemine işaret ediyor. Bir asır sonra, cumhuriyetin gerçek anlamda demokratikleştirileceği ve MHP’nin etkilerinin aşılacağı bir yol ayrımı ancak böyle mümkün gözüküyor.
(1) Aydın Çubukçu, Irkçı Türkçülüğün Maskesiz Yüzü: Nihâl Atsız, Yeni E, Haziran-Temmuz 2024, s.5
(2) Alparslan Türkeş, Dokuz Işık, İstanbul, Kamer Yayınları, 1997, s.13
(3) Wilhelm Reich, Faşizmin Kitle Ruhu Anlayışı, Çev: Bertan Onaran, İstanbul, Payel Yayınları, 1979, s.104-105
(4) Kemal Tahir, Yol Ayrımı, Esir Şehir Üçlemesi 3. Kitap, İstanbul, İthaki Yayınları, 2021, s.334
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00