28 Ağustos 2024 04:58

Değerden eşitsiz gelişmeye...

Gazete yığını (solda)

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Yakın zamanda tek tük rastladım ama eskiden daha sık rastlardım, “Yazarımız izinde olduğu için bu haftaki yazısını yayımlayamıyoruz” minvalindeki ifadelere. Takip ettiğim yazarların sütunlarını o hafta küçük bir kutucuk içine daraltılmış ve içine yukarıdaki ifadelere benzer şeyler yazılmış bir şekilde görünce az biraz “ekilme” hissine kapılmıyor değildim doğrusu. Tahmin edebileceğiniz üzere bu girişin nedeni benim de senelik izinde olmam. Şüphesiz büyük bir okur kitlesine sahip olduğumu düşünmüyorum ama yine de bu köşeyi takip edenlere o tanıdık “ekilme” hissini yaşatmak istemedim. Ancak itiraf etmek isterim ki tatildeyken köşe yazmak da kolay bir iş değilmiş. Ben de oluşan bu durumu vesile bilerek size hem yeni çıkan bir kitabı hem de kitaptaki makaleleri yazmış olan kişiyi tanıtmak istiyorum. Bu tanıtma çabası Marksizme dair önemli tartışma başlıklarını da içereceği için okuyucu açısından da yararlı olacaktır.

Londra’da kendisi ile tanışma fırsatı da bulduğum, Marksist düşünürler arasında özellikle ekonomi alanındaki katkılarıyla çok sağlam bir yer edinmiş olan, makalelerini lisansüstü derslerimde de kullandığım John Weeks’ten bahsediyorum. John Weeks 2020 yılında hayatını kaybetti. Geriye birçok kitap ve makale yanı sıra kişisel ve kurumsal anlamda ciddi bir mücadele mirası bıraktı. İşte bu mirasın küçük de olsa bir bölümü Ben Fine, Simon Mohun ve Alfredo Saad-Filho tarafından 2024 yılında “From Value to Uneven Development: Selected Writings by John Weeks in the Marxist Tradition (Değerden Eşitsiz Gelişmeye: Marksist Gelenek İçinde John Weeks’in Seçme Yazıları” başlıklı kitapta bir araya getirildi.  

Weeks doktorasını 1969 yılında Michigan Üniversitesinden almış, Nijerya’nın sanayileşmesi üzerine çalışmış ve bir süre orada ders de vermiştir. Amerikan Üniversitesinde Marksist İktisat anlatırken 1979’da Sandinista Hükümetine danışmanlık yapmak üzere üniversiteye ara vermiştir. Profesör Weeks günümüzde hâlâ etkili bir örgütlenme olan “Union of Radical Political Economics’in (Radikal Politik İktisat Birliği)” 1968’deki kuruluşunda da yer almıştır. Akademik uzmanlığı bu satırların yazarı gibi kalkınma ekonomisidir. 1990'da Londra Üniversitesi “School of Oriental and African Studies (Doğu ve Afrika Çalışmaları Okulunda)”, “kalkınma çalışmaları” lisansüstü programını kurmuş ve 2006’da emekli olana kadar da derslerini sürdürmüştür. Benim orada bulunduğum 2012-2013 yılları arasında Profesör Weeks ile SOAS’ta karşılaşmak mümkündü. Kendisi ile tanışmak ve seminerlerine katılmak, ki o zaman kriz ve AB üzerine çok kafa yoruyordu, oldukça keyifliydi. 

John Weeks’in seçme eserlerinin yer aldığı söz konusu kitap iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm Değer Teorisi Üzerine Denemeler başlığını taşıyor. Bu bölümde Weeks’in dört ayrı çalışması sunulmuş. Çalışmalar genellikle o dönem oldukça yaygın olan farklı kriz açıklamaları arasındaki tartışmalara yönelik. Dönem çok ilginç, bir yandan akademide hakim bir Keynesçilik söz konusu, bir yandan krizden büyük oranda Keynesçilik sorumlu tutuluyor, bir yandan Marksizm yükselişte ama bir yandan da Yeni-Ricardoculuk Marksizme ciddi eleştiriler yöneltmiş. Bu ortamda Weeks’in çalışmaları özellikle iktisat alanında Marksizmin takip eden yıllardaki ana aksını belirleyecek nitelikler taşıyor. Özellikle farklı kriz açıklamalarının teorik ve politik eleştirisi, üretim alanına yapılan vurgu ve kâr oranları analizinin öne çıkarılması bu yöndeki unsurlar olarak öne çıkıyor.

Değinmek istediğim ilk çalışmasında, ki kitaptaki ilk makaledir, Weeks, kapitalizmde kriz analizine odaklanmış ve krizin analizinde üretim alanını öne çıkarmıştır. Ona göre sorun kapitalizmin üretim alanında ortaya çıkan çelişkileriyle ilişkilidir. Burada da Weeks’in asıl vurgusu belli bir ölçüde Fine-Harris’ten etkilenerek ifade ettiği kâr oranlarının düşme eğiliminedir. Dönemin eksik tüketimci kriz analizlerini eleştiren Weeks böylelikle Keynesçi, sosyal demokrat ve Yeni Ricardocu politika seçeneklerini de üretimden ziyade dolaşımla ilişkili sorunlara odaklanarak kapitalizmi yanlış tahlil ettikleri için eleştirmektedir. Weeks’in bu çalışmada bir diğer önemli tespiti ise emperyalizm ile ilişkilidir. Emperyalizm analizinin pazar arayışı vurgusu ile dolaşım alanına saplanıp kaldığını ancak emperyalizm konusunda temel meselenin kâr oranlarının düşmesi ile ilişkili olduğunu ifade etmiştir. Ona göre emperyalizm kârlılık üzerindeki baskıya karşı koyan bir eğilimi temsil etmektedir.     

Değinmek istediğim ikinci yazıda ise Weeks, eksik tüketimci kriz açıklamalarının yanı sıra krizleri “kâr sıkışması” ile açıklayan yaklaşımları da eleştiriyor. Weeks kâr sıkışması yaklaşımını sınıf mücadelesini merkeze alması bağlamında bir “ilerleme” olarak kabul etse de bu yaklaşımın aynı zamanda Ricardo lehine, Marx’ın politik ekonomiye katkısını bütünüyle reddettiği için gerçekte geriye doğru büyük bir sıçrama olduğunu vurguluyor.

Kâr sıkışıklığı hipotezinin özü son derece basittir: Birikim sürecinde, işsizlerden oluşan yedek ordu azalır, bu da reel ücretlerin yükselmesine yol açar böylelikle de kârlar azalır. Weeks bu analize katılmıyor: Ona göre “Birikim süreci yedek orduyu akut bir emek kıtlığına yol açacak kadar azaltmak zorunda değildir, yedek ordu azaldığında ve bunun sonucunda reel ücretler yükseldiğinde, bu işçi başına artı değerin azaldığı anlamına gelmek zorunda da değildir…” Anlaşılacağı üzere Weeks kâr sıkışması analizine pek bir paye vermek niyetinde değildir.

Kitabın ikinci bölümü kalkınma ve azgelişmişlik konularına ayrılmış yedi yazıdan oluşmaktadır. Yer sınırımızı zorlamamak adına ikisinden kısaca bahsedelim ve gerisini meraklı okuyucuya ve kitabı Türkçeye çevirmeye niyetlenebilecek yayınevlerine bırakalım.

İkinci bölümün ilk yazısı olan Değer Yasası ve Azgelişmişliğin Analizi’nde Weeks’in ana tezi sermayenin genişlemesinin kapitalizm öncesi ilişkiler üzerindeki etkisinin, sermayenin aldığı biçim (meta, üretken, para) ve kapitalizm öncesi toplumsal ilişkilerin doğası arasındaki etkileşim tarafından belirlendiği yönündedir. Ona göre sermayenin meta ve para biçiminde genişlemesi, kapitalizmin dinamizminin temeli olan ücret ilişkilerini yaratmak zorunda değildir. Aksine, kapitalist ticaret ve finans kapitalizm öncesi elitlerin gücünü pekiştirerek sanayi sermayesinin gelişimini engelleyebilir. Ücret ilişkileri daha ziyade üretken sermayenin uluslararasılaşması ya da endüstriyel sermaye ihracı süreci ile derinleşen bir özellik taşır. Aynı yaklaşım sermayenin yayılması ile kapitalizmin dönemleri arasında ilişkinin daha ayrıntılı kurulduğu bir sonraki makalede de izlenir.    

Bu bölümün dördüncü sıradaki yazısı ise dünya ölçeğinde eşitsiz gelişmeyi sermayenin genişlemesi bağlamında ele alır.  Marksist sermaye birikimi analizinin temel bir sonucu kapitalist gelişmenin eşitsiz olmasıdır. Weeks bu çalışmasında ülkeler arasındaki gelişmişlik düzeyi farklılığını, her ikisi de birikim sürecinden kaynaklanan birincil ve ikincil eşitsiz gelişme açısından açıklamaktadır. Birincil eşitsiz gelişme, kapitalist ülkelerin kapitalizmin erken aşamasında olan ülkelere kıyasla daha dinamik bir şekilde genişlemesinden kaynaklanmaktadır. Bu farklılık, kapitalizmin toplumsal ilişkilerine içkindir. İkincil eşitsiz gelişme ise, sermayenin toplumsal ilişkilerine içkin rekabet ve teknik yeniliklerin benimsenmesi nedeniyle, ağırlıklı olarak kapitalist ülkeler grubu içinde ortaya çıkar. Birincisi farklılaşma yaratır; ikincisi ise yakınsama ve ıraksamanın döngüsel bir modelini sergiler, yakınsama uzun vadeli eğilimdir.

Durup kısa bir süre kapitalizmin güncel sorunları üzerine düşünsek herhalde kalkınma, kriz ve onlarla ilişkili türev sorunların bugün yine küresel gündemin en önde gelen sorunları olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Oysa bize verilen reçeteler kalkınmış ve krizlerden azade bir dünya vadetmiyor muydu? John Weeks külliyatı, bu vaadin bir aldatmaca olduğunu ortaya koymaktadır.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa