29 Ağustos 2024 04:57

Türk-İş ve Hak-İş’in mitingleri ne gösterdi?

TÜRK-İŞ'in yerellerde gerçekleştirdiği eylem.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasını yazan ekibin elemanları son yıllarda işin iyice kolayına kaçıyor!

Bu zatlar şöyle bir bakıyor; Erdoğan ve iktidarı ne yapamamış, muhalefet hangi konuları öne çıkararak onu sıkıştıracak, onları belirliyorlar. Sonra da bu yapamadıklarını yapmış gibi esip yağıyorlar. Araya muhalefete yönelik yalan yanlış suçlamalar, hakaretler de ekleyerek konuşmanın Erdoğan’ın kendisi tarafından yazıldığı intibaı vermeye çalışarak işlerini bitiriyorlar. Geriye Erdoğan’ın bu metni okurken göstereceği vurgulara dikkat etmesi kalıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, pazar günü Malazgirt Savaşı’nın yıl dönümü etkinliklerine katılmak için gittiği Bitlis’te “toplu açılış” töreni de yaptı. Bu törende yaptığı konuşmada Erdoğan; yapmadıklarını yapmışlar gibi gösterdi:

“Eski Türkiye artık tamamen geride kalmıştır. İnsanımızın kökeninden inancından dilinden dolayı ötekileştirildiği günler artık geride kalmıştır. Terör sopasıyla siyasetin dizayn edildiği, toplumun hizaya sokulduğu, ülkemize istikamet çizildiği günler geride kalmıştır. Yasakların, baskıların, yokluk ve yoksullukların olduğu o eski günler artık bir daha gelmemek üzere tamamen geride kalmıştır… Hukuk ve demokrasi içinde anayasal zeminde şehirlerimize hizmet için çalışanlarla herhangi bir sorunumuz yoktur ve olamaz…”

Erdoğan’ın “Artık tamamen geride kalmıştır” dediği her konuda bugünün düne göre çok daha kötü olduğunu zorbalık ve kara propaganda ile aklı karıştırılmamış her yurttaş biliyor. Artık yurttaş bunları bilmekle de yetinmiyor sosyal medyada, sokak röportajlarında, ulaşabildiği gazete ve TV’lerde açıkça konuşuyor. Tabii gerektiğinde cezasını da ödemeyi göze alarak!

Öyle ki iktidar gerçeğin üstünü örtmek için “Dezenformasyona Karşı Mücadele Merkezi” kurarak, sosyal medyayı kapatmayı, sokak röportajlarını yasaklamayı gündemine almış görünüyor.

YOKSULLUK DÜNE GÖRE ÇOK DAHA AĞIR BİR SORUN!

Erdoğan’ın hiçbir temele dayanmayan tersine tamamen bir söylem olan iddiaları dört-beş gündür medya ve siyasette tartışılıyor. Ama Erdoğan’ın “Yokluk ve yoksullukların olduğu o eski günler artık bir daha gelmemek üzere tamamen geride kalmıştır” iddiası sadece medya ve siyasette değil işçiler, emekliler, kamu emekçileri, emeği ile geçinen her sınıftan emekçiler arasında da tartışılıyor. Emekçilerin tartışması dost-arkadaş sohbetleriyle de sınırlı değil; üretici köylüler traktörleriyle yollara düşerek, işçiler mitinglerde “Açız”, “Geçinemiyoruz” diyerek sorunlarını “Ek zam istiyoruz” diyerek de taleplerini haykırmaya başlamış durumda. İşçi servislerinde, fırsat bulunduğunda işbaşında, basın açıklamalarında, mitinglerde, zam ve ek zam tartışmalarında, şaltere indirmeye varan grev ve direnişlerde bu büyük sorunun yarattığı zorluklar ve bunun nasıl aşılabileceği tartışılıyor.

Genel tablo Erdoğan’ın “Yokluk ve yoksulluk tamamen geride kalmıştır” iddiasının aksine sorunun geçmişe rahmet okutacak hale geldiğini göstermektedir. Ne var ki bugün bu yaygın konuşmalar şikayetlenmeyi aşıp yığınların etrafında birleşerek harekete geçebileceği bir güç oluşturabilmiş değil.

İKİ AYRI KONFEDERASYONDAN İKİ AYNI MİTİNG!

Hak-İş geçtiğimiz cuma günü Kayseri’de, Türk-İş pazartesi günü Çerkezköy’de miting yaptı.

Önce Türk-İş’in pazartesi günü Çerkezköy’de yaptığı mitingden başlayalım: Her iş kolundan yüz binlerce işçinin olduğu Trakya’da Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın da konuştuğu mitinge sadece 10 bin dolayında işçi “getirilmiş”ti!

Buna rağmen bir grup işçi Türk-İş üst yönetimi ve sendika yöneticilerinin hoşuna gitmeyecek biçimde “Açız aç!”, “Geçinemiyoruz” diye haykırdı. Dahası bu işçiler Türk-İş’in pasif kalmasına, işçilerin taleplerini etkili biçimde savunmamasına tepki olarak “Ergün Atalay istifa” sloganı da attı!

İşçilerin bu tepkisine karşı kürsüden yapılan müdahale ile herhalde bu görevle oraya getirilmiş olduğu anlaşılan bir grup işçiye “Vur de vuralım öl de ölelim” sloganı attırıldı. Ama Atalay da kötü anıları çağrıştıran bu slogandan hoşlanmamış olacak ki yine kürsüden yapılan müdahaleyle slogan engellendi.

Orta Anadolu’nun en büyük işçi kenti olmanın yanında Hak-İş’in merkezi olarak görülen ve bağlı sendikalara üye 25 bin dolayında işçinin bulunduğu Kayseri’de Hak-İş mitingine ise 2 bin 500 dolayında işçi getirilmişti!

Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Aslan, konuşmasına belediye başkanı ve patronlara teşekkür ederek başladı. Yarım saat süren miting “Hak-İş Marşı” ve “Ölürüm Türkiyem” şarkısıyla bitirildi.

Türk-İş ve Hak-İş mitinglerinin en önemli ortak özelliği alandaki işçilerin elden geldiğince “seçilerek” getirilmesidir.

Hak-İş’in mitingini izleyen arkadaşımız Ahmet Akarsu, 27 Ağustos’ta gazetemizde yayımlanan izleniminde Hak-İş’in mitingini “İşçi gelmesin mitingi” olarak değerlendirdi. Bu aynı zamanda ilginç bir biçimde bin kilometre ötedeki Türk-İş mitinginin tarifidir de!

Mitinge katılan, katılmayan; gazetemize görüşlerini bildiren işçiler, sendika yöneticilerinin tüm işçilerin mitinge katılması için bırakalım iş yerlerinde çalışma yürütmek için sendikayı seferber etmesini, kabaca mitinge çağrı bile yapmadıklarını söylüyorlar.

Hak-İş ve Türk-İş bu hafta ilk mitinglerini yaptı ve ne yazık ki tamamen “yasak savma” mitingleri oldu!

DİSK ise eylül başından itibaren içinde ‘bölgesel mitingler’in de olduğu bir eylem programı açıkladı.

‘NASIL BİR MÜCADELE’ SORUSUNUN YANITI VAR MIDIR?

Peki olmayanların yerine olanları geçirebilecek mücadelenin nasıl olması gerekir?

Bu sorunun yanıtını işçi sınıfının mücadele tarihinden çıkarabiliriz. 1960’ların ikinci yarısından itibaren başlayıp 15-16 Haziran’a gelen işçi inisiyatifinde gelişen mücadeleler dönemi, 1989 Bahar Eylemleri, kamu emekçilerini ’90’lı yıllar boyunca süren “grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı mücadelesi”, ’90’lar ve 2000’li yılların ilk on yılını kapsayan özelleştirmeye karşı mücadeleler, yakın tarihte yaşanan iki büyük metal direnişi açıkça göstermiştir ki; yanıt üretim ve hizmet birimlerinden başlayan ve yığınların katılımını esas alan bir mücadele anlayışıdır.

İşçi sınıfının karşı karşıya olduğu sorunlar sadece işçi sınıfının değil tüm emeği ile geçinenleri kapsamaktadır. Bugün işçi sınıfı ve emekçiler “Ücret ve maaşların insanca yaşanacak bir düzeye çıkarılması” talebinin yanında “Esnek çalışmanın yasal dayanağa kavuşturulması”, “Sosyal güvenlik yasasının emekçiler aleyhine değiştirilmesi”, “Kıdem tazminatının tasfiyesi”, “Ücret ve maaş artışlarının beklenen enflasyona endekslenmesi” gibi son derece önemli sorun ve bu sorunları aşabilecekleri bir mücadelenin örgütlenmesi görevi ile karşı karşıyadır.

Bu yüzden geçmiş büyük mücadele dönemlerinde olduğu gibi ileri işçiler ve emekçiler ile mücadeleci sendikacılar, emek ve meslek örgütlerinin mücadeleci yöneticileri, her emekçi kesimin ileri mücadeleci unsurları üretim ve hizmet birimlerindeki işçi ve emekçileri örgütleyip mücadeleye çekmek için inisiyatif almak durumundadırlar.

Sınıfın ileri kesimleri inisiyatif aldığında yığınların beklenenden çok daha hızlı biçimde birleşip harekete geçtikleri yukarıda bahsettiğimiz dönemlerde açıkça görülmüştür.

Bugün karşı karşıya bulunduğumuz devasa gibi görünen sorunları aşmak işçi sınıfı başta olmak üzere her emekçi kesimin ileri unsurlarının inisiyatif alıp üretim ve hizmet birimlerinde örgütlendiği bir mücadeleyle olanaklı olacaktır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa