29 Ağustos 2024 04:59

Avrupa ligi daha uygun

Galatasaray.

Fotoğraf: Hakan Akgün/AA

Paylaş

Her şeyden önce şunu kabul etmek gerekir ki Galatasaray’ın gücü; kadro potansiyeli, taktiksel çeşitlilik ve fiziksel kapasite bağlamında Şampiyonlar Ligi seviyesinde değil. Bu bakımdan, oyuncu tercihleri üzerinden yapılan eleştirilerin pek bir anlamı yok. Okan Buruk hangi oyuncuları sahaya sürerse sürsün Galatasaray’ın oyununda ciddi bir fark görülmeyecek ve sonuç değişmeyecekti.

Her iki maçta da bariz biçimde görülen, Young Boys’un taktiksel ve fiziksel üstünlüğüydü. Yani İsviçre ekibinin Şampiyonlar Ligi’ni Galatasaray’dan daha fazla hak ettiğini söylemek lazım.

Rövanşta Galatasaray’ın nasıl bir oyun planıyla mücadele ettiği pek anlaşılamadı. Maçtan önce Okan Buruk, “Sakin olacağız, acele etmeyeceğiz, telaş yapmayacağız” dese de sahada bu sözlerin karşılığı olan sabırlı, kontrollü bir set oyunu göremedik.

Bu, Galatasaray’ın en az 1 gol atması gereken bir maçtı. Gol gelmedikçe giderek yükselen dozda telaşa kapılmak kaçınılmazdı. Ayrıca kadroda Kerem Aktürkoğlu ve Barış Alper Yılmaz gibi en büyük özellikleri hızlı dripling yapmak olan iki oyuncu varken kontrollü bir oyun oynamak zordu. Üstüne bir de Galatasaray’ın geçen seneden bu yana bir türlü üstesinden gelemediği top kayıpları sorunu eklenince, Young Boys için işler kolaylaştı.  

Evet, Galatasaray’ın geçen seneden bu yana en büyük zaafı top kayıpları. Özellikle üçüncü bölgede yani rakip ceza sahası civarında çok top kaybediyor sarı-kırmızılı ekip. 

Günümüz futbolunda topa sahip olmanın kıymetini bilerek oynama anlayışı giderek yaygınlaşırken, bu kadar kolay ve çok top kaybı yapmanın mazereti olamaz. Çok top kaybı yapan bir takım oyunun kontrolünü eline geçiremez, oyunda hakimiyet kuramaz.

Kendi sahasından çok hızlı çıkabilen Young Boys karşısında, top kayıplarının çoğu karşı atağa dönüştü. Nitekim gol de öyle bir atak sonucunda geldi.

Gol girişimi olarak ısrarla rakip savunmanın arasına atılan derinlemesine paslarla topu Icardi ya da Batshuayi ile buluşturmaya çalıştı sarı-kırmızılılar. Fakat bu pasların çoğu Young Boys’lu oyuncular tarafından kesildi. Young Boys’lu oyuncular pasları kesmekle kalmadı, kazandıkları toplarla hızla karşı atağa geçtiler. İşin ilginç tarafı, Galatasaray neredeyse maçın başından sonuna kadar defalarca tekrar eden bu akışa karşı hiçbir önlem al(a)madı.

Galatasaray’da en çok top kaybını, topu rakip ceza sahası civarına en hızlı şekilde taşıyabilen iki oyuncusu, Kerem Aktürkoğlu ve Barış Alper’in yapması ayrı bir sıkıntı. Hücumun en etkili iki oyuncusu, -ki savunmaya da önemli katkı yaptıkları inkar edilemez- aynı zamanda en çok top kaybı yapanların başında geliyor. Bu iki oyuncuyu oynatsan bir türlü, oynatmasan başka türlü bir sorun. Oynatsan, yaptıkları top kayıplarıyla kontrollü oyunu zora sokuyor ve takımın gereksiz yere çok efor sarf edip yorulmasına neden oluyorlar, oynatmasan bu sefer de belli ki Galatasaray rakip kaleye gitmekte ve gol pozisyonu yaratmakta çok daha fazla zorlanacak...

Okan Buruk maçtan önce, takım olarak mükemmel bir motivasyona sahip olduklarını söylemişti, maçtan sonra ise aşırı motivasyonun futbolcular üzerinde baskı yaratmış olabileceği görüşünü dile getirdi. Neyse ki bu kez en azından hakem hakkında konuşmadı.

İlk maçın ardından, hakemin eski bir tartışmanın intikamını almak amacı taşıdığı, aynı dili konuştuğu takımı kayırdığı gibi ipe sapa gelmez açıklamalarla yenilgiye kılıf uydurmakla kalmamış, rövanş maçı için de bu kez benzer dil avantajının kendilerine sağlanması adına Azeri hakem talep etmişti.

Takımda giderilmesi gereken bir dolu sorun varken ve herkes oyun hakkında bir şeyler duymayı beklerken, Okan Buruk skandal olarak nitelendirilebilecek açıklamalarla dikkatleri hakem üzerinde odaklamaya çalışmıştı…

İşte bu ve bunun gibi açıklamalar da teknik direktörlerin yeterlilik seviyesini ortaya koyuyor…

Sonuçta, gelinen noktada Galatasaray için Avrupa Ligi, her açıdan çok daha uygun görünüyor…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa