30 Ağustos 2024 04:55

SETA'dan gelen imdat

Tayyip Erdoğan

Fotoğraf: TCCB

Paylaş

AKP’nin 2006’da kurduğu iç ve dış politika üzerine hem politika üreten hem de üretilmiş politikaları gerekçelendiren, çok sayıda rapor-analiz, kitap yayımlayan, iktidara kadro transferi yapan SETA’nın hazırlayıp parti üst yönetimine sunduğu son raporla ilgili Gazete Pencere Yazarı Nuray Babacan’ın verdiği bilgilere göre Erdoğan’ın, partisine uzun süre sadakatle destek vermiş kitle üzerindeki nüfuzu gerilemiş görülüyor.

SETA’nın varlığını reddettiği raporda dikkat çeken noktalar arasında; halkın adalet duygusunun zedelendiği, parti içi bölünmelerin artmasının motivasyonu düşürdüğü, ekonomik kriz ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin AKP’den uzaklaşmaya neden olduğu gibi malumun ilamı cinsinden başlıklar var. Daha önemlisi AKP seçmeninin hatırı sayılır bir bölümü ‘Erdoğan iyi çevresi kötü’ veya ‘Erdoğan bilse yaşananlara izin vermez’ mealinde iyimser bir beklenti zemininde durmaktan da uzaklaşmış görünüyor: Erdoğan her şeyden sorumlu.

AKP’nin, parti aidiyeti ekseninde kurduğu yardım, lütuf, iane ve sadakate bağlı sosyal politikalarının muhatabı olan en yoksul kesimler ile; ihale, vergi indirimi, teşviklerle beslenen seçili sermaye gruplarını kapsayan kümelenme eskisi gibi işletilemiyor. Din-iman-maneviyat ekseninde, en alttakilerle en üsttekileri dava kardeşliğinde sözde eşitleyen kimlik politikasının hayatın acı gerçekleri karşısında sınıfsal bir ‘farkındalık’ yaratarak çözülebileceği aslında bir sır değil. Eski damat maliye bakanının söylediği gibi ‘Aya otoyol yapacağı desek buna inanacak olan kitle’ birikmiş yalanların, tutulmayan sözlerin, oyalamaların altında ezildikçe yerli-milli birlik beraberlik miti de çöküyor ister istemez.

Adalet ise şimdiye kadar, bu birlik beraberlik çatısının altında birlikte kalkınma umuduyla durabilen kesimler dışında bırakılanların derdi olmuştu. Ancak dava kardeşi aç yatarken yiyip içtiklerinin, lüks yaşam alışkanlıklarının ve kazandıklarının teşhiriyle eziyet eden, bu yetmiyormuş gibi borçlarını ve kazançtan kayıplarını vergi olarak, düşük ücret ve ağır sömürü olarak yoksula yükleyen ele dur demeyen, hatta bunu hem meşru hem yasal gören kudret, durdurulmayan elin sahibi ve yetkilendiricisi görülüyor. Ama emekçinin sesi, ses çıkarmak için ihtiyaç duyduğu birliği, örgütlülüğü karşısında rejimin güvenlik aygıtları, din kardeşiyle makbul olmayan diğerleri arasında hiçbir ayrım yapmadan kardeşlikten bir çırpıda atabiliyor. O zaman anlaşılıyor ki iktidarın muhabbeti koşullu; boyun eğmeye, her ne olursa olsun müritleşmeye bağlı.

İktidar yanlısı medyanın yüksek volümlü ajitasyonu altında cezaya suç uydurulduğu, tamamlanmış cezaların ilgili heyet ‘iyi hal’ görmediği için tutuklunun salıverilmesinin keyfi olarak engellendiği, kadın ve çocuk kıyımının had safhaya ulaştığı, sokak hayvanlarının katli için yeşil ışık yakıldığı gerçeği bütün bariyerleri geçerek her yerde yankılanıyor. Keyfi ceza kimse için uzak bir ihtimal değil. Böyle olunca adaletin ve yasanın yerine kendi teveccühünü ve takdirini yerleştiren tek adam elbette bir güven kriziyle baş başa kalır.

Dahası Ahlat’taki kabine toplantısından sonra OVP’den iyi sonuçlar alındığını söyleyen Cumhurbaşkanının sözleri realiteyle çarpışıyor. Maden ve santral şirketlerine ikram edilen ormanlar, yağmalanan kıyılar, tarım çökertildikten sonra küçük üreticinin göz dikilen toprağıyla ölçülen ekonomik durum bu sözlerin sağlamasını yapmıyor.

Şimdi kulübeler saray(lar)la yüz yüze kaldı ve her seferinde can acıtıcı sonuçlar yaşandı, yaşanıyor. Partinin dağılmış ve güven yitimine uğramış aynı zamanda giderek güvencesizleşmiş çevre çeperi çöktükçe merkezi de istikrarsızlaştı. İçişleri bakanlarının eskisiyle yenisi, maliye bakanlarının damadıyla devşirmesi arasındaki taht kavgaları sadece, program zamanını doldurmak için ekranda köpürtülen bir mevzu değil. İktidarın güvenlik bürokrasisini de kesen ayrışmalar, parti basını ve siyasetçilerinden çıkan farklı sesler, gruplaşmalar, adam tutmalar, çıkar fraksiyonlaşması herkesin gözü önünde gerçekleşiyor. Paylaşılacak akar kıtlığı koltuk kavgalarını tetikliyor. Bu durumda kendisine başka alemlerde yer arayanların sayısı da artıyor. Bu yüzden başka parti ve çevrelerden kan arama hali SETA raporuna kadar sinmekte.

İktidarın fiili ortağı Bahçeli’nin sembolik ve gizemli mesajları, Tuğrul Türkeş’in Gezi tutuklularını ziyaret etmesi, Parti Yazarı Abdülkadir Selvi’nin Kavala ile ilgili yazıları koalisyonda da işlerin iyi gitmediğini, güç yarışına girildiğini gösteriyor.

SETA raporunun asıl önemi iktidar memnuniyetsizliğinin ve Erdoğan’ın karizmatik etkisindeki erimenin giderek daha geniş bir toplumsal kesimi kapsaması. Raporu bir iç imdat çağrısı olarak görmek mümkün. Çünkü SETA’nın kurmaylarının çoğu iktidarın yüksek mevkilerine de transfer oldular. Kurucu üyelerinden İbrahim Kalın bugün MİT Başkanı, Fahrettin Altun İletişim Daire Başkanı ve en son Kurumun Direktörü Prof. Burhanettin Duran dışişleri bakan yardımcılığına getirildi. Vakfın tabii ki kontrolü Erdoğan’da.

AKP ile Erdoğan’ın irtifa kaybettiği şimdiye kadar iktidarın bütün politikalarına övgü yağdıran organik bir düşünce kuruluşu tarafından tespit edildi. Ne var ki satamadığı karpuzu, sütü yola döken çiftçiyi, geçinebilmek için fazla mesai yapan emekçiyi kendine ve emeğine zarar vermeye zorlayan sistem çürür ama kendiliğinden çökmez. Üretimden gelen gücü öz yıkıma değil mevcudu değiştirmeye yöneltmek gerekir. Kendisine rapor sunulan erkanın kabusu da açık ki budur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa