31 Ağustos 2024 04:30

Yıkımdan yeniden inşaya kırmızı çizgiler

rezzan gümgüm, Adımların İzinde, değişken boyutlarda video yerleştirme, 2024

rezzan gümgüm, Adımların İzinde, değişken boyutlarda video yerleştirme, 2024
| Fotoğraf: Özgün Ekim

Paylaş

Geçen haftalarda Dersim’deki Munzur festivali bağlamında iktidar ve kent ilişkisine değinirken sanatçı rezzan gümgüm’ün Dersim’i merkeze alan “Dağdaki Keçi, Gökteki Ay, Sudaki Balık” isimli sergisinden söz etmiştim (1). Yazıyı kendisiyle paylaşmak üzere sosyal medyaya bakınca, “kırmızı çizgiler/im” isimli yeni sergisine (2) ve bu sergi için Marina Papazyan tarafından kaleme alınmış “normalliğe ihanet etmek: kırmızı çizgiler, büyük hapishane ve uzun aralık” başlıklı yazıya (3) denk geldim.

Dersim’den Ankara’ya, oradan Filistin’e uzanan bu ilişkiselliği, Filistin’deki yıkım ve yeniden inşa bağlamında, Esra Akbalık tarafından koordine edilen ve Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin mimar.ist dergisinde yayımlanan “Savaşlar Çağında Yıkım ve Mimarlık” isimli dosyaya bağlamak istiyorum. Çünkü bu sayfada kent hakkını ele alırken yaşam alanlarımızı etkileyen olaylara ilişkin karşı-söz/eylem-üretimlerimize yer vermeyi önemsiyorum. Ve ilk haftaki yazımda da işaret ettiğim gibi, birbirimizin derdini dert edinen kesişimlere alan açmaya, elimizdeki araçları bu kesişimleri çoğaltma yolunda kullanmaya oldukça hevesliyim.

Gümgüm, “coğrafyaya, kadına, bedene, dile, düşünceye, eyleme, haklara, özgürlüğe çizilen sınırlara, engellere karşılık gelen “kırmızı çizgileri” Ankara'da iki ay süresince belli aralıklarla yürüme performansına eşlik eden bir şişeden yerlere akıtarak herkesi direnmenin estetiğine ortak olma oyununa çağırmış. Sanatçının Web sayfasında sergiye dair fotoğraf ve videolar yer alıyor (4). 

Papazyan ise, bu çizgilerin konumlandığı “siyasî eylemliliğin olağanüstü hâl kanunlarıyla boğulmaya çalışılarak normalliğin gündelik şiddetinin dayatıldığı” Ankara’nın sokaklarını şöyle tarifliyor; “...Varlığını, Osmanlı’nın ve Cumhuriyet’in yüzyıllardır hedef aldığı katledilmiş ve mülksüzleştirilmiş milyonlara borçlu olan “Türkiye'nin kalbi” Ankara. Bu kırmızı çizgiler, geçici bir ahlakî netliğin tutarsız sınırlarını değil, kah devletin kah halklarının inşa ettiği bir dizi büyük hapishanenin kapılarını göstersin. Bize zulmedenler farklı biçim ve ölçeklere sahipse basit öykülerin ardına saklanmamamızı, zulmedenin adı bir taneyse belirsizliğin ve “karmaşıklığın” tuzağına kapılamamamızı sağlasın (5)”.

Papazyan sözü Ankara’da Filistin Gençlik Hareketi (Palestinian Youth Movement) ve destekçilerinin, herkesi Refah için bir kırmızı çizgi oluşturmak üzere kırmızı kıyafetler giyerek Beyaz Saray’ı ve ABD’deki çeşitli büyük şehirleri kuşatmaya çağıran eylemine bağlıyor. 8 Haziran’daki eylemin ana sloganı “Biz sizin kırmızı çizginiziz!”.

Esra Akbalık’ın hazırladığı dosya da, “doğa olaylarının “afet” düzeyinde yıkım ve kayıplara yol açmasına neden olan mekân politikaları ve bu afetlerin ardından gelen yeniden inşa süreçlerinde meslek etiği açısından oldukça hassas bir noktada duran mimarlığın, benzer şekilde savaşların yarattığı yıkım ve yeniden inşa aşamalarındaki rolünü ele almak ve yine bu kapsamdan bağımsız düşünülemeyecek “güvenlik politikalarının” mimarlığı nasıl araçsallaştırdığını gündeme getirmek amacıyla” derdini tartışmaya açıyor (6).

Akbalık’ın “İsrail’in Filistin’e yönelik 7 Ekim 2023’ten bu yana devam ettirdiği, 30 binden fazla kişinin ölümü ve yüzbinlerce kişinin yerinden edilmesine neden olan saldırılarının, literatürdeki uluslararası hukuk suçlarından biri olan soykırım suçu kapsamında yargılanması amacıyla 23 Mart 2024’te İstanbul’da düzenlenen Vicdan Mahkemesi’nde sunulan ve saldırıların mekânsal politikalar ile ilişkisini ortaya koymak amacıyla hazırlanan rapordan” ürettiği yazıda, Gazze’deki yıkımın mekânsal boyutlarını teorik ve pratik yönleriyle açıyor. Makalede sözlerini şöyle tamamlıyor; “Şubat 2023 depremlerinde ve Gazze saldırılarında yaşamını yitiren onbinlerce insandan geriye kalanların, geri dönmeleri ve insan onuruna yaraşır şekilde hayatlarına devam edebilmelerinin yolu, yaşananların ardındaki mekânsal politikaları net bir şekilde ortaya koyan bir perspektiften hareketle, “kötünün iyisi” çözümleri ve “zorunlu” işbirlikleri reddeden radikal bir tutumla, mekânların gerçek sahipleriyle birlikte hareket eden bir mesleki duruşa sahip çıkmakla mümkün görünüyor” (7).

Evet, Türkiye hükümeti savaşın sorumlularıyla maddi iş birliğini kesmiyor. Meslektaşlarımız da iktidar-sermaye ile kurdukları iş birliklerini sürdürüyor. Hatay’dan Gazze’ye, kent suçlarının, mekân-kırımlarının yaşandığı yerlerde, Türkiye Tasarım Vakfı’ndan Foster’a yeniden inşa faaliyetleri hız kesmeden sürüyor (8). İster dumanı tüten savaş yıkımında, isterse de bir deprem sonrasında akbaba misali iş peşinde olan farklı aktörler var ve hepsi “ben yapmasam daha kötüsü olacak” diyor. Öyleyse iyi-kötü temalı ikicil bakışa dayalı bıçak sırtı bu yapma ediminde, “kırmızı çizgiler” nerede başlıyor, nerede bitiyor sorusu her daim tartışmaya açılmayı bekliyor. Umarım ki bu tartışmayı daha derinlikli ve uzun soluklu yapmaya niyet edenler daim olur…  

 

1. https://www.evrensel.net/yazi/95275/iktidar-ve-mek-n-iliskilerinden-dersime

2. https://kiraathane.com.tr/sezon-programi/2024-06-14-kirmizi-cizgiler-im

3. https://drive.google.com/file/d/1bNAbxkJUb1DJLJxUAvbs_1TpfxQG2Nj3/view

4. https://www.behance.net/gallery/204456577/my-red-lines-(krmz-cizgilerim)

5. https://drive.google.com/file/d/1bNAbxkJUb1DJLJxUAvbs_1TpfxQG2Nj3/view

6. https://www.mimarist.org/mimar-ist-sayi-80-yaz-2024/

7. agy.

8. https://www.evrensel.net/yazi/95351/hataydan-gazzeye-ttvden-foster-ve-ortaklarina

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa