01 Eylül 2024 04:25

Nükleer kuyu

Gaziemir nükleer atık

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

Paylaş

29 Ağustos, Kazakistan’ın önerisiyle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 2010 yılında “Nükleer Denemelere Karşı Uluslararası Gün” ilan edilmişti. 29 Ağustos Kazakistan’daki Semipalatinsk nükleer deneme sahasının 1991’de kapatıldığı gündü.

İlk nükleer denemenin yapıldığı 16 Temmuz 1945’in üzerinden neredeyse 80 yıl geçmesine karşın nükleer silahların etkisi henüz yeterince bilinmiyor. Milyonlarca insan hâlâ nükleer silahların kullanılmadıkları sürece zararsız olduklarını sanıyor.

Oysa nükleer silah tesisleri hem toprağı hem de yer altı su kaynaklarını sürekli kirletiyor çünkü radyoaktif atıkların etkileri binlerce yıl sürebiliyor. Nükleer atıkların bulunduğu sahaların temizlenmesine ayrılan tutarlar ne kadar büyürse büyüsün, elde edilen sonuçlar çok yetersiz. Daha kötüsü, temizleme girişimlerinin çoğu daha en baştan isteksiz çabalar ve oldukça etkisiz kalıyor.

Nükleer silahların yıkıcı çevresel etkilerini anlamaya yardımcı olabilecek örneklerin çoğu sömürgeleştirilmiş topraklarda çünkü nükleer güçler, nükleer denemeleri için sömürgelere yöneldiler.

Marshall Adaları nükleer denemelerden en çok etkilenen bölgelerin başlarında yer alıyor. Denemeler başlayacağı için Marshall Adaları’na bağlı Enewetak Atolü halkı 1947 yılında yerlerinden sürüldüler. Hemen ardından ABD bu atole, 1948-1958 yılları arasında 43 nükleer bomba attı.

Bölgeyi bir nükleer savaş alanına çeviren ABD, Enewetak Atolünü temizlemeye 1970'lerde başladı. Çalışmalara 4 bin asker katıldı; 35 olimpik yüzme havuzu büyüklüğünde toprak ve enkaz toplandı. Toplananlar betonla karıştırılarak Runit Adası’ndaki bir kratere döküldü ve üzerleri beton bir kubbeyle kapatıldı. “Runit Kubbesi” olarak anılan bu nükleer çukur, şu anda yapısal zayıflık belirtileri gösteriyor.

Enewetak Atolü ise artık yaşanabilir bir yer değil. Enewetak halkının 1980 yılında güneydeki birkaç adaya dönmelerine izin verilse de adada yaşam sürdürmeleri söz konusu değil. ABD ve Marshall Adaları Cumhuriyeti tarafından kurulan Nükleer Tazminat Mahkemesi, 2000 yılında Enewetak halkına tazminat ödenmesine karar verdi. 92 milyon doları çevreye harcanmak koşuyla belirlenen toplam 326 milyon dolar, ABD tarafından yeterli fon sağlanmadığı için tam olarak dağıtılamadı.

Bir diğer örnek, Fransız Polinezyası’na bağlı Moruroa ve Fangataufa adaları. Fransa, 1966 ve 1996 yılları arasında bu bölgede yaklaşık 200 atmosferik veya yer altı nükleer deneme gerçekleştirdi. Atmosferik denemeler çevrede serpintiye yol açarken, yer altı denemeleri toprak kaymalarına ve radyoaktif atıkların okyanusa sızmasına neden oldu. 2016’da, yani ilk denemenin üzerinden 50 yıl sonra, toprakların hâlâ radyoaktif olduğu ve zayıflayan mercan adasının çökerek bir tsunamiye yol açabileceği düşünülüyordu.

Fransa tarafından yürütülen temizleme çabalarına ilişkin resmi bir rapor ise bu çabaların ne kadar yetersiz olduğunu gösteriyor. Temizleme adına yapılanlar şöyle: Toprağın buldozerlerle yığın haline getirilmesi, yüzeylerin basınçlı suyla yıkanması, boyaların sıyrılması ve 50 bin parça kirlenmiş molozun toplanması. Raporda, kimi atıkların 1982 yılına kadar okyanusta biriktirildiği ve mercanların bir bölümünün kirli olduğu da belirtiliyor. Bu balıkçılığın ve denizden beslenmenin sonu demek. Denemelere son verilince başlatılan temizleme çalışmalarında var olan tesisler söküldü ve tüm enkaz Moruroa'da 27 nükleer atık çukuruna dolduruldu.

Nükleer atıkların döküldüğü çukurlar, nükleer silahlanmanın büyük bir çılgınlık olduğunu gösteriyor. Nükleer silahlanma bir kuyu. Her deneme ve her nükleer silah bu kuyuya atılan bir taş. Artık çok açık ki nükleer kuyuya atılan taşları çıkarabilecek bir akıllı yok. Nükleer kuyu aslında insanlığın ve dünyanın sonu demek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa