05 Eylül 2024 04:40

Çarpıklıklar oyunu

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Süper Lig’de 4. hafta geride kaldı ancak transfer hareketliliği hız kesmeden sürüyor.

Anlaşılan o ki, ağır fiziksel yüklemelerin yapıldığı ve farklı taktiksel kurguların belirlenip oyun alışkanlığına dönüştürüldüğü sezon öncesi hazırlık kampları transfer düşkünü yöneticiler için hiçbir anlam taşımıyor…

Öyle ya, bastırırsın parayı, alırsın yıldız oyuncuyu, sonra gelsin şampiyonluklar, kupalar!.. Bu kadar basit!..

Büyük olarak anılan kulüpler akıllarınca işi şansa bırakmak istemiyor! Şampiyonluk hedefi doğrultusunda gözler kararmış durumda ve transfer üstüne transfer yapmaktan geri durmuyorlar.

Bir yandan da menajerlerin ve medyanın gazıyla önceki senelerde yüksek ücretlerle aldıkları ancak hiçbir faydasını göremedikleri oyuncuları elden çıkarmaya çalışıyorlar. Bu oyuncular kendilerine büyük bir yük oluşturuyor zira. Tamamen gözden çıkarmış olsalar da anlaşma gereği bu oyunculara paralarını ödemek zorundalar. Oyuncular da haklı olarak buradan aldıklarının üzerinde bir ücret teklif eden takım bulana kadar bekliyorlar. Yani hiç oynamasalar da tıkır tıkır paralarını alıyorlar.

Yöneticiler yıllardır karşı karşıya kaldıkları bu tablodan hiç ders almıyor. Onca örneğe rağmen, bugün aldıkları bazı oyuncularla gelecekte aynı sorunu yaşayabilecekleri ihtimalini düşünmüyorlar.

Her şey bir yana, devasa borca batmış kulüplerin transfere harcadıkları bunca parayı nereden buldukları da ayrı bir merak konusu…

Onca borç varken ne oldu, hangi para kaynakları devreye girdi de böyle hiç sakınmadan transfere yönelebiliyorlar…

Takımdaki her türlü sorunu transfer yoluyla çözme anlayışının takıntıya dönüştüğünü söylemek mümkün. Oyuncu yetiştirmek, oyuncu geliştirmek gibi gerçek çözümlere asla rağbet etmiyorlar. Sürekli transfer yaparak oluşturdukları -toplama- takımla günü/sezonu kurtarmaya bakıyorlar. Sonuçta, ister istemez, kısa vadede başarı elde etme hedefinin barındırdığı bütün arızalar ortaya dökülüyor...

Bir yanda transfere harcayacak çok az parası olan kulüpler, bir yanda transfer yasağı bulunan kulüpler, diğer yanda transfere doymayan İstanbul’un büyükleri!..

“Büyükler” ile diğer kulüpler arasındaki büyük ekonomik güç farkı, her fırsatta eşit ve adil bir futbol düzeni için çağrı yapanların umurunda mı? Onlar, adaleti ve eşitliği ekonomi üzerinden değil hakemler üzerinden tanımlamayı tercih ediyorlar. Bu çarpıtmayla bir yandan meselenin özünü yani ekonomik dengesizliği/eşitsizliği kamufle ederken diğer yandan da lümpen taraftar kitlelerini kışkırtıp konsolide etmiş oluyorlar…

Yöneticilerin, takımlarının başarısı için ortaya koyduğu gayret transferle sınırlı değil elbette. Maçlardan sonra, galip gelmiş bile olsalar, kendi aleyhlerindeki bazı hakem kararlarıyla ilgili olarak ipe sapa gelmez laflar eşliğinde hakemlere “Ayağınızı denk alın” ayarı vermek gibi görevleri de var. Bunun da adı, sonraki haftalara yatırım!..

Tabii yarışta rakiplere karşı psikolojik üstünlük kurabilmek de önemli. Bunun için kulüpler her fırsatta birbirlerine göndermede bulunup laf sokmaya çalışıyor.

Mourinho’nun kışkırtıcı açıklamalarını bu bağlamda ele almak lazım. Kendisi zaten kışkırtma işinin ustası sayılır.

Yönetici, teknik direktör, oyuncu, medya, taraftar rolüyle boy gösterenlerin oyunla ilgili ortalama kültür ve bilgi seviyesinin çok düşük olduğu bizimkisi gibi bir memlekette kışkırtıcı girişimlerin -daha önce pek çok kez örneği görüldüğü gibi- acı sonuçlara yol açabileceğini asla unutmamak gerekiyor…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa