07 Eylül 2024 04:58

Bölgede barış, Erdoğan ve Sisilerin uzlaşmasıyla değil halkların mücadelesiyle kazanılacak!

Erdoğan, Abdulfettah es-Sisi'yi Havalimanında karşıladı

Fotoğraf: Emin Sansar/AA

Paylaş

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 4 Eylül’de Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah el-Sisi’yi Ankara’da ağırladı. Ama ne ağırlama! Sisi’yi karşılamak için Esenboğa Havalimanına giden Erdoğan Sisi’yi; Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Ankara Valisi Vasip Şahin’le birlikte karşıladı. Saray’a da aynı makam arabasıyla döndüler. Balkonda birlikte kahve içip sohbet ettikleri fotoğraf servis edildi medyaya. Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısına Erdoğan ve Sisi birlikte başkanlık etti. Bir aileleriyle birlikte Bodrum’da tatile çıkmadıkları eksik kaldı! Bu ziyarete Erdoğan’ın olağanüstü bir önem verdiğini göstermek için her şey yapıldı. En hafifi “katil”, “zalim”, “darbeci”, “firavun” gibi Sisi’ye takılan sıfatlardan dolayı üzüntü duyulduğu gösterilmeye çalışıldı. Adı İletişim Başkanlığı olsa da artık herkesin “Propaganda Bakanlığı” olarak bildiği kurumun giriş kapısına Erdoğan ve Sisi’nin fotoğraflarının yer aldığı bir “Hoş geldiniz” pankartı asıldı!

NORMALLEŞME İÇİN SİSİ’NİN KAPISINA GİDEN ERDOĞAN’DI!

Bu ağırlama Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’ye değil; ekonomik, siyasi düzeyi ve öteki özellikleri Mısır gibi olan herhangi bir ülke başkanına yapılsa çok üstünde durulmazdı. Ama söz konusu Sisi olunca elbette şatafatlı karşılama pek çok bakımdan manidar hale geliyor, olup bitenlerin ne anlama geldiği, yapılan ve yapılmayanların arkasındaki amaçları tartışmak önem kazanıyor.

Sisi’nin Ankara ziyareti Erdoğan’la Sisi arasındaki üçüncü görüşme. İlk görüşme Katar emirinin daveti üzerine Katar'da düzenlenen 2022 FIFA Dünya Kupası açılış resepsiyonundaki karşılaşmaydı. Ayaküstü bu karşılaşmada Erdoğan’la Sisi gülümseyerek el sıkıştı! Bu elbette bir tesadüf değildi. Tersine Erdoğan’ın dostu ve “kardeşi” Katar emirinin ve başka aracıların Erdoğan’ın ricası ile araya girerek düzenledikleri bir görüşmeydi!

İkinci görüme 14 Şubat 2024’te Erdoğan’ın Kahire ziyaretiyle gerçekleşti. Abartılı bir ritüel yoktu. Nitekim bu ziyaret yandaş medyada ‘Gitti-geldi’ Mısır’da da “Geldi-gitti” haberleri olarak yansıdı. Üçüncü görüşme ise 4 Eylül’deki Sisi’nin Ankara ziyaretiydi.

Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için ilk girişimler Mısır’dan değil Türkiye’den gelmişti. Mısır uzunca bir süre Türkiye tarafından yapılan açıklamalar karşısında sessiz kalırken medya ve gayriresmi yollardan Türkiye-Mısır ilişkilerinin normalleşmesi için önemli sorunlar olduğuna dikkat çekiyor; “Türkiye’nin Suriye ve Libya başta olmak üzere Arap topraklarındaki askerlerini geri çekmesi” gibi “ağır şartlar” öne sürerek elini yükseltiyordu!

MISIR DEĞİL TÜRKİYE ZARAR GÖRDÜ!

Türkiye’nin Sisi’nin “katilliği”, firavunluğu”, “diktatörlüğü” üstünden yürüttüğü kampanyanın Sisi’ye ve Mısır’ın bölgedeki girişimlerine pek bir zararı olamamıştı ama bu kampanya Erdoğan’ın dış politikasının çöküşünde önemli oldu.

  • Mısır’daki İhvan (Müslüman Kardeşler) iktidarına son veren Sisi darbesi, İhvan’ın Kuzey Afrika ve diğer İslam ülkelerindeki yükselişini durdurarak Türkiye’nin İhvancı dalga üstünden “İslam’ın lider ülkesi”; Erdoğan’ın da “İslam’ın kurtarıcı lideri” olma stratejisini çökertti.
  • Suudi Arabistan (SA), Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn gibi Katar dışındaki Körfez ülkeleri ve diğer Arap ülkeleriyle ilişkilerin bozulmasında önemli bir etken olurken Türkiye’nin Suriye ve Libya’daki iç savaşların batağına sürüklenmesinde önemli oldu.
  • Kıbrıs’ın güneyinde keşfedilen yeni doğal gaz yatakları sahasında Kıbrıs, Yunanistan, İsrail, Lübnan ve Mısır’ın oluşturduğu birlik Türkiye’yi dışladı.
  • En son İsrail’in Filistinlilere yönelik giriştiği soykırım savaşında bile ateşkes ve öteki görüşmelerin Mısır üstünden yürütüldüğü, Türkiye’nin Filistinlilere gönderdiği insani yardımın bile Mısır’dan gönderilebildiği dikkate alındında Mısır’ın bölgedeki sorunların çözümündeki rolünün arttığı Türkiye’nin Mısır’la ilişkilerinin bozulmasının Mısır’a değil Türkiye’ye çok pahalıya mal oluğu apaçık görülmektedir.

Bu maliyete, Mısır’la normalleşmenin başladığı son birkaç yılda yüz dolayında tekstil firmasının Türkiye’deki fabrikalarını kapatıp Mısır’a taşıdıkları ve son bir yılda Mısır’ın ihracatına 30 milyar dolar katkı yaptıklarını da eklemeliyiz. Hele de bunun Şimşek ve diğer bakanların ülke ülke dolaşıp “doğrudan yatırım” için çalmadık kapı bırakmadıkları bir zamanda olması dikkat çekici olmalı. Pek adetleri olmasa da Erdoğan ve adamları bunun nedenini de düşünmeli!

BÖLGE BARIŞI ERDOĞAN VE SİSİ ARASINDA UZLAŞMAYA BAĞLANAMAZ

Peki Sisi’nin ziyaretiyle yapılan görüşmelerde ne alınıp ne verildi denirse “İyi niyet” ve “iyi dilek” ifadeleri ile geleceğe dair “cek” ve “cak”larla biten cümleler dışında somut bir şeyden söz etmek pek olanaklı değil.

Görüşmelerde Türkiye’nin Suriye politikasına Mısır’dan destek istenmediği ya da Kıbrıs’ın güneyindeki doğal gaz sahalarında Türkiye’nin talepleri gündeme gelmemiş görünmemektedir. Ama Sisi’nin “Yabancı ülkelerin silahlı güçlerinin Libya’dan çekilmesi gerektiği”ne dair talebini Erdoğan’a söylediği ifade edildi!

Görüşmeler sonrasındaki en somut gelişme YÖK ve çeşitli bakanlıkların Mısır’daki dengi kurumlarla yaptıkları 17 “mutabakat zaptı” imzalaması oldu. Ama bu mutabakat zabıtlarının somut bir karşılığı olmadığını daha önce Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle yapılan mutabakat zabıtlarında gördük. Mısır’la imzalananlardan bir şey çıkar mı, bunu da yakında göreceğiz.

Bu yazıyı belki bir zamanlar çok tekrarlanan ama son yıllarda pek söylenmeyen “Ortadoğu’da Mısır’sız savaş Suriye’siz barış olamaz” saptamasına dair birkaç cümleyle bitireceğiz.

Çünkü İsrail’in Filistin’de giriştiği soykırım savaşı eninde sonunda bölgede kartların yeniden dağıtılmasını gerektirecektir ve bu da Filistin sorununun barışçıl ve demokratik çözümü için mücadelede İran’ı geriye iterken Mısır’ı ve elbette Suriye’yi de yeniden öne çıkaracaktır.

Türkiye’nin bunun önünde bir engel mi olacağı yoksa bölge barışının kurulmasında rol mü üstleneceğini de Türkiye’nin Suriye ve Libya’daki askerlerini geri çekip çekmeyeceğinin göstereceğini söylemek yanlış olmaz.

Bunu özellikle Türkiye’yi yönetenlerin anlaması gerekmektedir. Ancak Mısır’la ilişkilerini normalleştirmeyi abartılı ritüellerle gösteren Erdoğan’ın Suriye ile de benzer ilişkilere girmek istemesi, Esad’la yeniden Bodrum’da tatil yapacağı günleri tekrarlamaktan söz etmesi bölgede “Suriyesiz barış olmayacağı”nı anladığını göstermemektedir.

“Dün dündür bugün bugün” düsturunu keyfi yönetimine kalkan eden bir tek adam yönetiminin yarın ne yapacağını bilmek zor değil. Bu yüzden barış içinde bir bölge mücadelesi ne Erdoğan ne Sisi ne de onlar arasındaki rekabet ya da uzlaşmaya bağlı kalamaz, kalmamalı da!

Dünyada ve bölgedeki gelişmeler bölgede barış mücadelesiyle ilgili başka bir yazıyı hak edecek bir konu olsa da bu yazıyı; gerek Türkiye gerekse bölgede barışın halkların mücadelesinin eseri olacağını söyleyerek bitirmek söylenenleri tamamlayıcı olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa