Reşit Kibar "Ne" için öldürüldü?
Fotoğraf: ANKA
“Şiddetin Tedarik Zinciri” başlıklı makale 2019 yılı ağustos ayında ‘Nature Sustainability’ isimli dergide yayımlanmıştı. İki akademisyen ve bir gazetecinin imzasıyla yayımlanan makalede, çevreci cinayetleri inceleniyor ve bu cinayetlerin nedenleri ve nasıl önlenebileceği değerlendiriliyordu. Söz konusu makaledeki en çarpıcı cümlelerden birisi şöyle:
“2002 ile 2017 yılları arasında 50 ülkeden 1558 kişi doğayı ve kendi topraklarını savunduğu için öldürüldü.”
İnsan hakları ve çevre konusunda bilgi üreten ‘Küresel Tanık’ (Global Witness) adlı uluslararası kuruluş ise 2022 yılı eylülünde yayımladığı bir raporda, son 10 yılda 1700'den fazla çevre aktivistinin öldürüldüğünü belirtiyor. Raporda, öldürülenlerin büyük bir kısmının topraklarını madencilik, petrol sondajı, kerestecilik ve hidroelektrik santrallerden korumaya çalışan yerli halk olduğu aktarılıyor. Cinayetler, yolsuzluğun yoğun olduğu, hukuk devletinin işlemediği ülkelerde yoğunlaşıyor.
Bu noktada, “Şiddetin Tedarik Zinciri” başlıklı makaleden bir cümle daha aktarmak istiyorum:
“Ölümler, çevre savunucularının karşı karşıya kaldığı şiddetin 'Buz dağının görünen kısmını' temsil etmektedir: Öldürülen her doğa savunucu yanında binlerce kişi doğrudan şiddet, tehdit ve psikolojik yıldırma ve daha az görünen kültürel ve yapısal şiddet veya 'yavaş şiddet' ile karşı karşıya kalmaktadır.”
***
Aysin ve Ali Ulvi Büyüknohutçu yaşam alanlarındaki asırlık ağaçların kesilerek mermer ocağı açılmasına karşı altı yıl hukuk mücadelesi verdikten sonra 2017’de evlerinde öldürülmüştü. Azmettiricilerini itiraf eden katil ise tutuklu bulunduğu cezaevinde intihar (!?) etmişti. Dava devam ediyor, mermer ocağı kapatıldı.
Reşit Kibar yaşam alanını korumak isterken katledilen son doğa savunucumuz. Bu satırlar yazılırken dünyanın başka yerlerinde doğayı korumak isterken kimler öldürüldü henüz bilmiyoruz.
Artvin'in Hopa ilçesine bağlı Cankurtaran bölgesinde, “mesire alanı” projesi için ağaç kesimini engellemek isteyen yerel halkın üzerine ateş açıldı. Açılan ateşte, Reşit Kibar hayatını kaybetti, Ersan Koyuncu ve Gökhan Koyuncu yaralandı. Reşit Kibar 46 yaşındaydı, geride üç çocuğunu, eşini ve sevenlerini bıraktı. Proje sahibi şirket alelacele işten vazgeçtiğini ilan etti. Katil tutuklandı, azmettirici henüz bilinmiyor.
Ancak söz konusu şirketin köyde daha önce maden ocağı açmak niyetinde olduğu, köylünün topladığı imza ile maden ocağı girişiminin durdurulmasından sonra bu kez bir turizm projesi yapmak üzere yeniden ortaya çıktığı biliniyor.
Çevre meselesinin güncel siyasette eksilmeyen önemi, şiddetin ve çete aklının sınır tanımadan bu alanda da etkili olduğu ve kamu otoritesinin iktidar adına tıpkı hukuk mecrasında olduğu gibi çevresel rekabette de partizanca kullanıldığı herkesin malumu.
* * *
Çevre hareketi 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıktı. Başlangıç aşamasında ‘amaç’ doğal dünyanın insan toplumundan ayrı görülen ve içsel bir değeri olduğu düşünülen varlığını sanayileşmenin yıkımından korumak ve gelecek kuşaklarca sürdürülebilir kullanımını sağlamak olarak tanımlanmıştı. Saklama ve koruma çerçeveleri üzerinden şekillenen ve erken kapitalizmin etkilerine karşı gösterilen bu tepki, 1950'lere kadar devam etti.
1960'lar Batı toplumlarında bir ‘çevre devrimi’ni beraberinde getirdi. Çevre sorunları, o dönemde halkı etkileyen çevre felaketleri ve Rachel Carson'ın tarım ilaçlarının öldürücü etkisine dikkat çektiği ve çevre duyarlığı konusunda bir dönüm noktası olarak kabul edilen “Sessiz Bahar - Silent Spring” gibi popüler kitapların yayımlanmasıyla kamuoyu gündeminin ilk sıralarında yer almaya başladı. İzleyen aşamada yeni sağlık kaygılarının, sosyal değişimin ve sosyal hareketlere yönelik desteğin arttığı bir ortamda ekonomik büyüme sorgulanmaya ve yeşil yaşam tarzı savunulmaya başlandı. Tüm yaşam biçimleri için eşitliğin savunulduğu, insan merkezcilikten uzaklaşılan bir dönemin yolu açılırken, çevrenin de eşitsizliklerin yaşandığı bir alan olduğu bilinç katına çıkarıldı. İnsanların çevresel koşullar ve sonuçlar açısından eşit olmadıkları gerçeği net bir biçimde ortaya konuldu.
Bu süreçte, çevrecilik faaliyetinin ekseni yerellere kaydı. Yerel değerlerin metalaşması, kazançların ve risklerin eşitsiz dağılımı yatırımlardan elde edilen rantın sorgulanmasını beraberinde getirdi. Çevreciler en net zaferlerini yerel düzeydeki eylemleriyle kazanmaya başladı.
Günümüzde, çevre sorunlarının ulusal gündemde öne çıkmadığı dönemlerde bile yerel çevre grupları mevzi kazanmaya devam ediyor. Yerel inisiyatifler çevre politikalarının önemli aktörleri oluyor. Çevrecilik dar bir seçkin grubun davası olmaktan çıkıp, nasırlı ellerin meselesi oluyor. Bu yöndeki genişleme, insan ve doğaya ilişkin giderek yükselen bir bilinç düzeyini geliştiriyor. Yerele iş ve aş getirme kılıflarına rağmen egemenlerin rant çarkı giderek daha zor döner oluyor.
* * *
Reşit Kibar’ın katledilmesiyle zirve noktasına ulaşan süreçte üç baskın eğilim göze çarpıyor.
Bunlardan ilki çevre meselesinin ülke siyasetinin merkezinde yer alan temel konulardan biri oluşunun her geçen gün yeniden tescillenmesi. İkincisi faşist eğilimler ve sınırsız şiddetin diğer yaşam alanlarında olduğu gibi çevre konusunda da olağanlaştırılmış ve cinayet zirvesine yükseltilmiş oluşu. Üçüncüsü, ülkenin dört bir yanında çevre üzerinden rant üreten mekanizmanın yöre insanlarını birbirine kırdırmaktan çekinmeyişi ve hatta bu yöntemi sistemli bir biçimde kullanması.
Reşit Kibar’ın uğruna hayatını feda ettiği “çevresel aktivizm” faaliyeti, çevreyi koruyan ve gezegenin sürdürülebilirliğini tehdit eden sorunlara karşı mücadele eden bireylerin veya grupların eylemleri olarak tanımlanıyor. Kuşaktan kuşağa aktarılabilecek sağlıklı bir yaşam ortamı yaratma mücadelesi veren yerel aktörlerin talancı akıl tarafından “terörist” olarak yaftalanmasına canımızı dişimize takarak itiraz etmek görevlerimizin başında geliyor.
Bir diğer sorumluluk; yereldeki çevresel taban aktivizmini önlemeyi, yerel bilgi ve ölçeğin önemini gölgelemeyi, yere dayalı güç eşitsizliklerini kalıcılaştırmayı hedefleyen cinayetleri, faillerini ve azmettiricilerini unutturmamak olarak şekilleniyor.
Reşit Kibar’ın anısına saygıyla.
- Başarısız devletin yıkılışı mı, yeni bir felaketin başlangıcı mı? 15 Aralık 2024 04:03
- Suriye’deki gelişmeler ve çözüm sürecinin akıbeti 08 Aralık 2024 05:14
- Baskıların haritası bize ne söylüyor? 01 Aralık 2024 04:56
- 150. Yazı - Üçüncü Mektup 24 Kasım 2024 03:01
- Biber gazını 40 yaşından sonra tadanların muhalefetini zenginleştirmek 17 Kasım 2024 04:25
- Demokrasi karşıtlığının kitlesel tabanı 10 Kasım 2024 05:26
- Ahmet Özer'in tutuklanması ve Kolombiya barış sürecinden dersler 03 Kasım 2024 04:32
- Fethullah Gülen'den sonra... 27 Ekim 2024 04:02
- ‘Çözüm’ü küçük çıkarlar için heder etmek 20 Ekim 2024 04:47
- ‘İç cephe’ çağrılarını 10 Ekim 2015’te yitirdiklerimizin fotoğraflarına bakarak düşünmek 13 Ekim 2024 04:47
- İsrail devleti terörü neleri örtüyor? 06 Ekim 2024 04:32
- Sağda birlik arayışları ve Kürtler 29 Eylül 2024 04:45