Tarihsel gerçek: Emeklilik hakkı, temel bir sosyal haktır
Evrensel
Emeklilik, sosyal güvenlik hakkı kapsamında, yaşlılık döneminde yaşayabilecek kadar gelir ve sağlık hizmetinden yararlanmayı içerir. Emekliliği de kapsayacak şekilde sosyal güvenlik hakkının tarihi çok eskilere gitmez. Öncesindeki çeşitli dini ve geleneksel dayanışma ağlarını bir tarafa bırakırsak, Sanayi Devrimi sonrasında işçi sınıfının ortaya çıkışı ve işçi sınıfının mücadelesi, modern anlamda sosyal güvenlik sistemlerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Dünyadaki ilk sosyal güvenlik sistemi 19. yüzyılın sonlarına doğru Almanya’da ve 20. yüzyılın başında İngiltere’de gerçekleşmiştir. Sosyal güvenlik kavramı da ilk olarak 1935 tarihli Amerikan Sosyal Güvenlik Kanunu’nda yer almıştır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 1952 tarihli 102 sayılı sözleşmesinde sosyal güvenlik kavramına en geniş şekilde yer vermiş ve bu alandaki temel düzenlemeyi yapmıştır. Türkiye’nin de bazı çekincelerle imzaladığı 102 sayılı sözleşme sosyal güvenlik hakkının en önemli hukuki dayanaklarından birisidir.
TÜRKİYE’DEKİ İLK DÖNEM
1921 yılında Ereğli maden işçileri için yasa ile kurulan Amele Birliği, ülkemizin kanun ile kurulan ve üyeliği zorunlu olan ilk sosyal güvenlik kuruluşudur. Ancak ne 1921 ne de 1924 Anayasasında ekonomik ve sosyal hak ve özgürlükler ile siyasi hak ve özgürlükler yer almıştır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, sosyal sigortalara benzeyen fakat kişiler ve riskler açısından çok dar kapsamlı olmasına rağmen sayıca oldukça fazla olan birtakım emeklilik ve yardımlaşma sandıklarının kuruluşunu öngören kanunlar çıkarılmıştır. 1936 tarihli ve 3008 sayılı İş Kanunu ile ilk kez Türkiye’de sosyal sigortaların kuruluşu ve sosyal sigortalara ilişkin temel ilkeler öngörülmüştür. Ancak Kanun’da öngörülen sistem, İkinci Dünya Savaşı’nın araya girmesi nedeniyle 1945 yılına kadar oluşturulamamıştır. Sosyal sigorta kolları ile ilgili ilk kanun 1945’te, İhtiyarlık Sigortası Kanunu ise 1950 yılında çıkarılmıştır. Sosyal güvenlik hakkının yer aldığı ilk Anayasa ise 1961 Anayasa’sıdır.
PRİMLİ SİSTEM
Emeklilik ve sosyal güvenlik hakkı, prim esasına dayanmaktadır. Kişiler çalışırken ücretlerinin belirli bir bölümünü prim olarak ödemekte, yaş, prim günü vb. gerekli şartları sağladığında emekli olmakta ve kendisine aylık bağlanmaktadır. Şu anda taban asgari ücret, tavan asgari ücretin 7,.5 katı olmak üzere, her işçinin gelirinin yüzde 37.5’i SGK ve işsizlik primi olarak kesilmektedir. Emekli aylıklarının kaynağını oluşturan yaşlılık, malullük ve ölüm sigortalarının oranı ise yüzde 20’dir. Bu oranın bir bölümünün işçi payı, bir bölümünün işveren payı olarak adlandırılmasının bir önemi bulunmamaktadır. Çünkü her işveren bu rakamı işçi maliyeti hesabına dahil etmektedir.
Yazının konusu olmadığı için aktüerya hesabı, çalışan emekli karşılama oranı gibi konulara girmeyeceğiz. Ancak işçi ücretlerinden çok ciddi bir kesinti yapıldığı, işçi kuşaklarının dayanışmasıyla emeklilik hakkını kullandığı ve SGK’nin sahibinin de işçiler olduğu açıktır.
GERİLEMENİN BAŞLANGICI
Türkiye’de ve dünyada sosyal güvenlik ve emeklilik hakkının güçlenmesi, 1980’lere kadar devam etmiştir. Dönem, işçi sınıfı iktidarını, sosyalizmi engellemek isteyen kapitalizmin krizlerini de aşmak üzere sosyal devlet uygulamalarının geliştiği bir dönemdir. Bu dönem aynı zamanda işçi sendikalarının güçlü, işçi sınıfının politik örgütlenme düzeyinin yüksek olduğu, Sovyetler Birliği ve halk demokrasisi ülkelerinin klasik kapitalist ülkeler karşısında konumlandığı bir dönemdir.
Ancak gerek sosyalizmden geriye dönüş gerekse işçi hareketindeki gerilemeler tabloyu tersine çevirmiştir. 1980’lerden sonra neoliberal politikalar uygulanmaya başlanmış ve haklar önce tartışmaya açılmış, sonrasında geriletilmiştir. Günümüzde ise bireysel emeklilik sistemi, tamamlayıcı emeklilik sistemi gibi uygulamalarla sosyal güvenlik ve emeklilik hakkı sermaye için yeni kazanç kapısı haline getirilmeye çalışılmaktadır.
ZORUNLU BES
Sosyal güvenlik ve emeklilik hakkını bir hak olmaktan çıkaran uygulamalardan birisi olan bireysel emeklilik sistemi (BES) Türkiye’de 2001 yılından bu yana uygulanmaktadır. Amaçlanan, bu yolla sermaye birikimi sağlayıp, finans şirketlerinin mali yapısını güçlendirmektir. Sistem, katılımcılardan alınan paraları bir fon hesabında toplayıp piyasada değerlendirerek işletme üzerine kurulmuştur. Sisteme giren katılımcılar, emeklilik için 56 yaşına kadar her ay düzenli prim ödemek zorundadır.
2016 yılında yapılan bir yasal düzenlemeyle 45 yaş altı tüm çalışanlar, bireysel emeklilik sistemine dahil edilmiş, bireysel emeklilik sistemine giriş zorunlu hale getirilmiştir. BES’ten ancak iki ay içerisinde çıkmak mümkündür. Bir işçinin prime esas kazancının (ücret, ikramiyeler, sosyal ödemeler vb. dahil) yüzde 3’ü zorunlu BES primi olarak, işvereni tarafından kesilmekte ve işverenin belirlediği fon hesabına yatırılmaktadır.
Sistem tarafından “ikinci emeklilik” olarak pazarlanan zorunlu BES ile işçilerden yapılan kesintilerle oluşturulacak fon hesabındaki paralar, sermayenin kaynak ihtiyacı için kullanılmaktır. Zorunlu BES’in reklamı yapılırken yüzde 25’lik devlet katkısından bahsedilmektedir. Ancak bu katkı sistemde kalma şartına bağlı olarak gerçekleşmektedir.
ŞİMDİ DE TES
Sermaye ve hükümet, emeklilik için yine işçilerin var olan haklarını yok ederek, emeklilik için yeni bir sistem tasarlıyor. Orta vadeli programda yer alan hedefe göre, kıdem tazminatı kaldırılarak yerine tamamlayıcı emeklilik sistemi (TES) kurulacak.
Kıdem tazminatı hakkına da el koymayı sağlayacak TES’in ölümü gösterip sıtmaya razı etme yöntemiyle kurulması hedefleniyor. Önce emekli maaşlarını yaşanamaz seviyeye düşürdüler; şimdi “Bu yapı ile beraber, çalışma dönemindeki yaşam standartları korunabilecek” diyorlar.
TES’de toplanan paralar, aynen BES’te olduğu gibi fonlarda değerlendirilecek ve sermayenin ihtiyaçları için kullanılacak. Böylece bir taşla iki kuş vuracaklar. Hem kıdem tazminatından kurtulacaklar hem de sermayeye yeni kaynak yaratılacak.
HAKLARA SALDIRI PARALEL
Emeklilik hakkının kısa tarihsel gelişimi şunu gösteriyor. Çalışan işçinin haklarının genişlediği dönemde emeklilik ve sosyal güvenlik hakkı da gelişiyor. Esnek çalışma, güvencesiz çalışma, kıdem tazminatına saldırı koşullarında ise emeklinin payına yoksulluk sınırının altında bir maaş ve emekli adayları için bugünleri de aratacak düzenlemeler yer alıyor.
Geriye gidişten çıkışın yolunun ipucu tarihte var. Önce şunu hatırlayacağız; sosyal güvenlik ve emeklilik hakkı vazgeçilmez, devredilmez temel bir sosyal haktır. Varlık nedeni sosyal risklere karşı kişiye güvence getirmiş olmasıdır. Bu nedenle sermaye için yeni rant kapısı olamaz. BES, TES adına ne denirse densin benzer düzenlemelerin hakim olduğu sistem, sosyal güvenlik ve emeklilik hakkının yok edilmesi demektir. Sosyal güvenlik sisteminin hele de özel fonlar olan BES ve TES’e “devlet katkısı” yapıldığı koşullarda sadece prime dayanması da gerekmemektedir. Bütçe gelirlerinin bir bölümünün emeklilik hakkını korumak ve kamusal sosyal güvenlik sistemini güçlendirmek için kullanılması Anayasa ve uluslararası sözleşmelerin gereğidir.
- AYM’nin yapısal sorun tespiti ve TİS hakkı 03 Kasım 2024 04:16
- Grev hakkını kullanmanın yolu 27 Ekim 2024 04:44
- Grev kırıcılığı ve mevzuat 20 Ekim 2024 04:50
- Amaç hakları genişletmek olsaydı... 06 Ekim 2024 04:41
- Sendika hakkı ve iki yargı kararı 29 Eylül 2024 04:40
- As Plastik ve kağıt üzerinde kalan haklar 22 Eylül 2024 04:31
- Ara buluculuğun işçiden götürdükleri 15 Eylül 2024 06:34
- Sözleşme belirli ise hak sıfır 01 Eylül 2024 04:51
- Yeni iş yasası hazırlığı: İşçileri kullan at 25 Ağustos 2024 04:55
- İş cinayetleri yargılamalarının politik içeriği 18 Ağustos 2024 04:46
- İşten çıkış kodları kaldırılmalıdır 11 Ağustos 2024 05:10
- Emekli aylıkları neden düşük? 04 Ağustos 2024 05:10