Adaletin batsın!..
Fotoğraf: AA
Sonunda küçük Narin’in cansız bedeni bulundu. Yayın yasağı sürüyor.
İnsanın tüylerini ürperten her olaya yayın yasağı konması sıradanlaştı. İsyan ettirici her gelişme yayın yasaklarıyla görünmez kılınmaya, olmazsa soğutulmaya çalışılıyor. Çalışılıyor ki, vicdanlar yatışsın!
Narin’in ardından konuşan AKP Milletvekili Ensarioğlu aileyi yakından tanıyormuş… Bazen bilir de konuşamazmışız… Konuşulamazmış. HÜDA PAR’lı yöneticiyse suçluyu “yakalıyor” anında. İsrail’le Batı suçluymuş. Yoksa 6 yaşındaki bebeyi “bademlemek”, 8 yaşındaki kızla evlenmek haşa suç değil! Katil de suçlu değil!
Konuşmayıp susan, bir bölümü gözaltında olan ailenin çoğunlukla bu iki partiye yakın olduğu anlaşılıyor. Onlar susacak, “adalet” de koruyacaktır!
Tıpkı “Dilanlar” yargılamasında olduğu gibi.
Kamuoyu Dilan ailesiyle yatıp kalkmıştı. Kara paraydı, bahis çetesiydi, tümü “Dilanlar” filmindeydi. Para içinde yüzmeler, kaç tane süper lüks arabalar, dolarlar, avrolar… Ancak sonradan görmelerin yapacağı türden tasavvuru zor densizlikler. Ardından mali şube izleme ve araştırmaları, şu bu… Tümü buharlaşıp uçtu. Tüm aile tahliye edildi, oldubitti. Herkesin gözü önünde yaşananlar adalete güveni pekiştirdi -tahliyelerin ürünü bu oldu.
Sinan Ateş, eski Ülkü Ocakları genel başkanıydı. Güpegündüz, üstelik kameralara da yakalanarak öldürüldü. Ölen Ülkü Ocaklıydı. Öldürenler, “zanlı”yı şehirler arası ve şehir içinde getirip götürenler, öldürülmesini ısmarlayanlar, zanlıları evinde barındıranlar, tümü Ülkü Ocaklı ve ocağın bağlı olduğu MHP’li. Taziye dahil sahiplenilmesini yasaklayan da kurum olarak MHP. En başta Bahçeli. Tehdit dolu konuşanlar da. Sonuç? Henüz tümüyle sonuçlanmadı yargılaması ama perşembenin gelişi çarşambadan belli. Suya sabuna dokunmayan bir iddianame... Önceden anlaşılmış olunduğunu belli etmekle kalmayıp bar bar bağıran ifadeler... Mahkemede hakimin bir türlü sormadığı yanıtları ayan beyan ortada sorular. Azmettirici bile değil, emir verenler apaçık belli, ama hiç oralı değil “adalet”!
Can Atalay sorunu da fazlasıyla adil gelişti. Milletvekili seçilmişti. Meclise gelip vekilliğe başlamasının önünde bir engel olmaması gerekirdi. Bir türlü gelemedi. Bırakmadı “adalet”. Hem de Anayasa Mahkemesi “bırak” demesine rağmen! Mahkeme ve ardından Yargıtay fazlasıyla adildi. Ama ne adalet! Meclis çoğunluğu da baştan ayağa adaletti! Meclis başkanı hele, adalet timsali! Bazı vekillere saldırılmasına göz yumduğu gibi, toplaması gereken Meclisi toplamayı reddetti.
Önce Diyarbakır. Olmayınca Hakkâri Belediyesi. Ve belediye başkanı. Seçim yapılmış ve seçilmişlerdi. Hayda, Hakkâri’ye “adalet” geldi. Başkanı görevden alıp yerine kayyumu atayıverdi “adalet”!
Düzen adil mi adil!
Tüm köpekler serbest ve oradan oraya koşuşturuyor. Ama tüm taşları bağlamış adalet!
M. Şimşek konuşuyor durmadan. Dezenflasyon süreci iyi gidiyormuş! Hiç ücretlilere sormuyor, iyi mi kötü mü. Kapitalistlerle düşüp kalkıyor yalnızca, onlarla iş tutuyor. Ücretliler, hele emekliyseler, 10 bin TL’yi az geçen ücretleriyle yaşam savaşı veriyor her gün. Üstelik her ay yüzden fazlası iş cinayetine kurban gidiyor. Kapitalistlerin çoğuysa vergi bile vermeden kasalarını doldurdukça dolduruyor. Adalet işte!
Küçük üretici köylünün hiçbir ürünü para etmiyor. Kazanç bir yana maliyeti kurtarmıyor. Adalet diz boyu!
İşçi, ücretleri yetmeyip çalışma koşulları ve geçim derdiyle bunalınca sendikalaşmaya ve hakkını aramaya yöneliyor. Tabii ki anında “adalet” ile yüzleşiyor! İşten atılıyor. Üzerine yürünüyor. Biber gazı sıkılıyor. Ters kelepçe vuruluyor. Kapitalistle “adalet” el ele iş görüyor daima. Özak, Lezita, Polenez, Fernas Maden, Akcanlar ve daha nicesinde hep böyle oldu.
Yerini, yurdunu, çevresini savunanlar da adaletin “pençesi”nden nasibini aldı hep.
Reşit Kibar, arkadaşlarıyla Hopa’da orman talanına karşı çıktı. Talan ihalesini alanın bir adamı çekip vurdu. Ne ihaleyi açana ne de alana ses çıkarıldı ama Kibar’ın öldürülmesini protesto eden D.A. Koyuncu tutuklandı!
Geçen cuma ise Metin Lokumcu’yu biber gazıyla öldürmekten yargılanan polisler beraat ettirildi. Adalet!
Adalet bakanı hemen her seferinde “Dava sürüyor. Bağımsız yargıya güvenin” deyip duruyor! Kim nasıl güvensin?!
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- Hoş geliyorsun faşizm… 06 Kasım 2024 04:55
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50
- Bahçeli, MHP ve terör... 17 Ekim 2024 05:43
- CHP ile nereye kadar? 15 Ekim 2024 05:11
- Sadece İsrail mi terörist? 08 Ekim 2024 04:51
- İsrail’le uzlaşıp anlaşma mı, mücadele mi? 06 Ekim 2024 03:57
- Haydut başı: Amerikan emperyalizmi 01 Ekim 2024 05:02
- Haydut devlet: İsrail 24 Eylül 2024 05:02
- Özgür Özel’e açık mektup 17 Eylül 2024 04:59
- Şu hayali ‘aynı gemi’ ve ‘yüzsüzler’... 04 Eylül 2024 04:27