12 Eylül 2024 05:56

Her şey Gazze'ye bağlı!

Gazze'de enkazda oturan bir çocuk.

Fotoğraf: Mahmoud İssa/AA

Paylaş

Gazze 7 Ekim’de HAMAS’ın İsrail yerleşim birimlerine yönelik saldırısından beri alev alev yanıyor. İsrail saldırılarında hayatını kaybeden Gazzeli sayısı 40 bini aşalı çok oldu. Yiyecek, içecek temiz su, hastanelerde sağlık malzemesi, yeterli hijyen ve hatta insanların geceleri uyuyabileceği şartlar bile yok Gazze’de. Bacakları kesilmiş bebek görüntülerinin artık normalleştiği Gazze’de kimsesiz kalan çocuk sayısı binlere ulaştı.

İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları geçtiğimiz aylara göre azaldı ancak bölgede şartlar o kadar kötü ve İsrail’in kuşatması o kadar ağır ki can pazarının yaşanması için hava saldırılarının devam etmesine bile gerek yok neredeyse.

Aylardır bölge ülkeleri ve uluslararası toplum Gazze’de geçici de olsa bir ateşkes sağlanması için onlarca yol haritası öne sürdü. 7 Ekim’den beri baş döndürücü bir diplomasi trafiği devam ediyor. Ancak bırakın İsrail-Filistin meselesinin çözülmesini ya da Gazze’de kalıcı ateşkes sağlanmasını bölgeye doğru düzgün yiyecek ve insani yardım girişi bile yapılamıyor.

Her ateşkes girişiminde ümitlenen Gazzeliler aylardır İsrail saldırılarının durdurulması için uluslararası topluma ve bölge ülkelerine çağrı yapıyor.

Evet başta Amerika olmak üzere çeşitli ülkeler ateşkesin sağlanması için yoğun çaba harcıyor ancak İsrail hükümetini, aşırı sağcılarla birlikte hareket eden Netanyahu’yu durdurmak hâlâ mümkün değil. Çünkü mesela Amerika bir taraftan İsrail’i durdurmayı hedefleyen yol haritaları açıklarken diğer taraftan İsrail’e silah başta olmak üzere destek vermeye devam ediyor. Bölge ülkelerinin de İsrail ile ilişkileri tamamen koparmaya, hele de Avrupa ülkelerini gerçekten sıkıntıya sokacak ve İsrail’e ağır baskı yapmasını sağlayacak petrol kartı gibi kozları öne sürmeye niyeti yok.

Filistinliler Netanyahu’yu durdurabilecek en önemli baskının İsrail içinden gelebileceğini düşünüyor artık ki, İsrail’de Netanyahu’yu protesto gösterileri gerçekten hükümet üzerinden etkili olabilir. Son gösterilerde HAMAS’ın elindeki rehinelerin yakınları Netanyahu’ya çağrılar yaparak en azından rehine anlaşması yapmasını istediler ancak gösterilerin hepsinin hedefi Netanyahu’nun Gazze politikalarına karşı değil, sokağa inen İsraillilerin hepsi de “Gazze’de savaş dursun” demiyor.

Üstelik Gazze’de alevlenen süreç Lübnan’ı ve Suriye’yi de yutabilecek kadar büyüyor. İran destekli Lübnan Hizbullah’ı İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının başlamasının ardından Lübnan’ın güneyinde İsrail ile çatışmaya başlamıştı. Hizbullah’ın hedefi İsrail ordusunu (İsrail’in kuzeyinde) kuzeyde Hizbullah, güneyde Gazze-HAMAS ile mücadeleye zorlamak ve ikiye bölünmesini sağlamak.

Geçtiğimiz haftalarda bu köşede birçok defa Hizbullah’ın İsrail ile topyekûn bir savaşa girmek istemediğini, Lübnan’ı bir savaşa sürüklemenin örgüte faturasının ağır olabileceğini aktarmıştım. Lübnan Hizbullah’ı hâlâ İsrail ile sınır bölgesinde sınırlı ve kontrollü diyebileceğimiz şartlarda çatışmaya devam etmeyi tercih ediyor. Ancak bu gerilimi Hizbullah’ın tek başına kontrol etmesi mümkün değil. Netanyahu Hükümetinden “Hizbullah’ı İsrail’in varlığına tehdit olarak gördüklerine” dair açıklamalar gelmeye başladı. Yine İsrail basınına düşen haberlere göre İsrail, Gazze’de savaştığı HAMAS’ı tamamen çökertmenin yolunun Hizbullah’ı sınırdan püskürtmek olduğunu düşünmeye başladı. İsrail’e göre HAMAS, Hizbullah üzerinden edindiği silahlar ve destek sayesinde savaşa devam edebiliyor. Keza, Hizbullah ile çatışmalar nedeniyle İsrail ordusunun ikiye bölünmesi Gazze savaşının uzamasına sebep oluyor.

Amerika, uluslararası toplum ve bölge ülkeleri aylardır Lübnanlı siyasi hareketler ve siyasetçiler üzerinden Hizbullah’a baskı yapmaya çalışıyor. Lübnanlıların talebi üzerine devreye giren Amerikalı ara bulucu Amos Hochstein aylarca Beyrut-Tel Aviv arasında mekik dokudu ancak Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışmaları sona erdirmeyi başaramadı. Hizbullah ise, Gazze’de bir ateşkes sağlanana kadar İsrail ile mücadelenin devam edeceğini birçok kez duyurdu.

İsrail’den yapılan Hizbullah sebebiyle Lübnan’a yönelik saldırı hazırlıklarına dair açıklamalarla birlikte bölgesel bir çatışma ihtimali daha da yükseliyor. Bu ihtimalin ortadan kaldırılması için yeni girişimler başladı. Bu çerçevede Lübnan’ı ilk ziyaret eden isimlerden biri AB Yüksek Komiseri Josep Borell. Borell’in Lübnan gündeminin ilk sırasında İsrail-Hizbullah çatışmasını durdurmak ya da en azından sadece sınır bölgesinde kalmasını sağlamak var ama bu çok kolay değil çünkü Lübnan’da Hizbullah’a baskı yapabilecek ne cumhurbaşkanı var ne de devlet otoritesi… Yaklaşık 600 gündür cumhurbaşkanı seçemeyen Lübnan 3 yıldan fazladır geçici hükümet tarafından yönetiliyor. Derin bir ekonomik krizin her yerde hissedildiği Lübnan’da savaş davullarının kapıya dayandığı bugünlerde herkes tedirgin ama kimse bir şey yapamıyor.

Lübnan’ı İsrail ile savaşa girmekten koruyan tek şey Hizbullah’ın İsrail ile savaşa girerek yıpranmak ve Lübnan’ı savaşa sürükleyerek sahip olduğu kamuoyu desteğini kaybetme korkusu…

Üstelik Lübnan ordusunun çok zayıf olduğunu herkes biliyor. Ülkede durum o kadar kaotik ki, geçici hükümet elektrik krizini hafifletmek için yakıta ihtiyaç duyuyor ama Irak’tan aldığı yakıtın bile parasını ödeyemiyor. Savaş senaryolarının aylardır gündemde olduğu bu süreçte Lübnan’daki geçici hükümet Lübnan ordusunun yakıt rezervini alıyor. Yani yarın Lübnan-İsrail savaşı çıksa Lübnan ordusunun yakıtı bile yok!

Mevcut gerilim sadece Lübnan’ın yanı sıra Suriye’ye de sıçrayabilecek kadar tırmandı. Yukarıda belirttiğim gibi İsrail’e göre Gazze’deki savaşın devamını sağlayan şey İran’ın Irak-Suriye ve Lübnan hattı üzerinden HAMAS’a ve diğer örgütlere sağladığı lojistik destek. Bu çerçevede HAMAS’a uzanan lojistik hattın kesilmesi gerektiğini söylemeye başlayan İsrailli yetkililerin gözü Suriye ve Lübnan’a döndü. Gerçi İsrail yıllardır sık sık Hizbullah’a veya HAMAS’a silah taşındığı gerekçesiyle Suriye’de çeşitli noktaları ve konvoyları vuruyor ancak bu saldırıların giderek hem sayısının arttığını hem de saldırı aralığının iyice kısaldığı söylenebilir.

Esad yönetimi Gazze savaşı başladıktan sonra sürece dahil olmak istemediği, daha doğrusu dahil olabilecek gücü olmadığı için sessiz kalmayı tercih etti. Bu nedenle İsrail’in “İran-Hizbullah-HAMAS” gerekçesiyle Suriye’ye yaptığı saldırılara karşı resmi açıklamalarla yetindi. Ancak elbette İsrail de Şam’ın durumunun farkında. İsrail ordusunun Hizbullah gerekçesiyle Lübnan’a, Hizbullah’a ve HAMAS’a lojistik hattı olduğu gerekçesiyle Suriye’ye saldırmasına kim, nasıl engel olacak?

Netanyahu Hükümetinin uluslararası toplumun etkisiz çabaları nedeniyle giderek pervasızlaştığı göz önüne alındığında bölgesel bir savaş ihtimali daha da yükseliyor.

Her şey İran ile Amerika ve Batı dünyası ilişkilerine bağlı olarak değişebilir. İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan nükleer konusunda ABD’ye ve uluslararası topluma ılımlı mesajlar veriyor ancak bu da Amerika’daki başkanlık seçimlerine bağlı süreçlerden biri. Dolayısıyla Gazzeliler dahil bütün bölge ülkeleri Amerika’daki başkanlık seçimlerine kilitlenmiş durumda ve yeni başkanın İran’a yönelik politikası ile İsrail’e yaklaşımını netleştirmesini bekliyor.

Türkiye’de birçok insan iç gündeme kilitlenmiş durumda ancak bölge ülkeleri bölgesel savaş riski nedeniyle tam anlamıyla diken üstünde. Kimse yarın ne olacağını kestiremiyor ama herkes barışın da bölgesel savaşın da Gazze’de bir ateşkese bağlı olduğunu biliyor!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa