12 Eylül 2024 04:43

Narin bir çocuk

Narin Güran için kadınlar oturma eylemi yaptı

Fotoğraf: MA

Paylaş

Lanzarote Kanarya Adaları arasından küçücük bir ada. Nesi meşhur diye bana sormayın, bu yazı bir gezi yazısı değil çünkü. Benim için önemi adanın ismini verdiği sözleşme. Evde veya aile içinde güç, zorlama veya tehditlere başvurularak işlenen istismar türleri dahil olmak üzere, çocukların maruz bırakıldığı çeşitli cinsel istismar türlerini suç kabul eden ilk yasal belge. Sözleşme 25 Ekim 2007 tarihinde İspanya’nın Lanzarote Adası’nda Avrupa Konseyi üye devletleri ile diğer bazı devletler arasında imzalandı. Bu belge ile özellikle kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi ve çocuk istismarının önüne geçilmesi amaçlanmıştı. Avrupa Konseyi Lanzarote Sözleşmesi’nin tam adı “Protection of Children Against Sexual Exploitation and Sexual Abuse - Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi” 10 Eylül 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe girmiş.

Türkiye, sözleşmeyi ilk imzalayan devletler arasında yer alıp 2011’de onaylamış olmasına rağmen halen sözleşmenin öngördüğü yükümlülükleri tam olarak yerine getirmiyor. Hatta İstanbul Sözleşmesi gibi, bu sözleşmeden de çıkası var siyasi otoritenin. Saadet Partisi önceki dönem milletvekillerinden Abdulkadir Karaduman, “İktidara gelirsek İstanbul Sözleşmesi nasıl kaldırıldıysa İstanbul Sözleşmesi’ne bağlı bütün uygulamaları da Allah’ın izniyle kaldırmış olacağız. Kadını ve aileyi koruyacak düzenlemeleri hayata geçireceğiz” açıklamasıyla sırada Lanzarote ve CEDAW gibi uygulama ve sözleşmelerin olduğuna işaret etmişti o dönemde, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmanın sevinciyle. Kadını ve aileyi nasıl korudukları ise ortada: Bianet’in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre erkekler, ağustos 2024’te en az 27 kadını ve altı çocuğu öldürmüş, en az 63 kadına şiddet uygulamış, en az 12 kız ve oğlan çocuğunu istismar etmiş, en az yedi kadını taciz etmiş, 36 kadını seks işçiliğine zorlamıştı. Ağustos içinde kaybolsa da Narin Güran 8 Eylül’e kadar bulunamadığı için bu rakamlara dahil edilmemiş olsa gerek. Basına yansımayan, “Kol kırılır, yen içinde kalır” şiarını benimsemiş, o nadide ve sürekli yenilenen eğitim modellerimizle AKP milletvekillerinden Hulusi Akar’ın, “Eğitimin amacı bilgi değildir; Allah korkusu ve kuldan utanmaktır” sözünde ifadesini bulan dinselleştirme ile desteklenen kültür ve geleneklerimiz sayesinde öğrenemediklerimizi katmadan dahi tablo kadın ve çocuklar adına ürkütücü.

Narin Güran toplumun vicdanında yer etti. Çocuk istismarı adına önemli bir mihenk taşı oldu. Oldu olmasına da bundan sonra olabilecek istismarları, yaşam hakkı ihlallerini önleme konusunda kuşkuluyum. Basın ve sosyal medyada yapılan tartışmalar, yorumlar eğitimin Allah korkusu salma ile sınırlanan ve özgür düşünceyi tümüyle reddeden değişimine uygun bir haldeydi ne yazık ki. Narin’in bedeni bulunmadan ölüm sebebi açıklayanlar, ölümüne neden olduğu iddia edilen kurgular sabah programlarına kurulan mahkemeler denli bilimsel bilgiden uzaklaştığı ölçüde komplo teorileri üretmeye yaklaşan bir yerden bakıyordu.

Evet, eğitimde dinselleştirme ile vardığımız yer, tam da bugün üzerinden 44 yıl geçtikten sonra 12 Eylül Darbesi’nin muradına erişini ortaya koyuyor. Allah korkusu ve kuldan utanarak yetiştirilenler, okul çağındaki bir çocuğun tabutu üzerine önlük yerine duvak koyuyorsa, tartışmaların bilimsel bilgi ışığında somut gerçekler araştırılıp bir araya getirilmesi çabası olmadan hakikate ulaşmanın mümkün olmayacağını, olay yeri incelemesinden bedenin incelenmesine tüm aşamalar tamamlanmadan söylenecek her sözün hakikat ötesinin taşlarını döşeyeceğini anlattığınızda, elbette size “inanmadıklarını” söyleyecekler. Bilimsel bilgiye erişmenin özgür düşünebilme ve araştırma, bilginin sınanma yoluyla doğrulanması ya da yadsınması adımları yerine korkunun sorgulamaya izin vermeyen inancıyla çocuk istismarını önleme yolu da üzerine konuşamadığımız, derin bir sessizlik olacak. Ataerkinin baskı ve sindirme politikaları dinselleştirilen eğitim modelleriyle el ele kadınları, çocukları öldürmeye devam edecek.

BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nden, seçmeli protokole ve ardından Lanzarote Sözleşmesi’ne uzanan yıllar içinde tüm önleme çalışmaları cezasızlığı da ortadan kaldırmayı hedeflerken, Türkiye’de cezasızlığı besleyen görmezden gelme, gördüğünde etkili bir soruşturmadan kaçınma, etkili bir soruşturmanın olmazsa olmazı ve bu belgelerde tanımlanan sosyal hizmetler, güvenlik, adli bilimler, adli tıp, yargı ve elbette sivil toplum bileşenlerinin bir arada çalışması gereğinin yok sayılmasıyla mücadele ediyoruz yıllardır. İster inanın ister inanmayın, biz bildiklerimizi söylemeye devam edeceğiz.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa