12 Eylül 2024 05:58

Derin ve lağımlı bataklık!

Emekçilerin sırtında patronlar.

Endüstrimizin koruyucuları (1883), Mayer Merkel & Ottmann lith

Paylaş

Yeni eğitim öğretim yılı neredeyse öğretmen ve öğrenci toplamı kadar sorun birikimiyle başladı. Dini siyaset ve ideolojiye bağlanmayı, tarikat-cemaat mensubiyetini, “ahlaklı, adil, onurlu bir toplum” için koşul gösterenler, 4 yaş çocuklarını “cihadı sürdürsünler diye” karanlık gölgelerin kabusuna sürüklemeyi bir üstünlük göstergesi olarak reklam ederken, kan tüccarı yobazlık ve lağımlı bataklık türü ahlak anlayışı, Narin Güran gibi çocukları kurban almaya devam ediyor. Toplumsal gelişme göstergelerinden biri olarak sunulmak üzere merdiven altı denebilecek türden “yüksek okul-üniversite” çoğaltmayla mezun olanların yüz binlerce açıkta kaldığı, sadece eğitim alanında resmi açıklamalara göre 100 bin öğretmen açığı olmasına rağmen 750 bin kişinin atama beklediği bir ülkedir Türkiye. Sağlık alanında çalışanlara yönelik ağır baskı ve saldırılar sonucu çok sayıda doktor ve hemşire yurt dışına gitmek zorunda kaldı. Erdoğan yönetiminin “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı”, 3 milyon 792 bin 340 hanenin sosyal yardımla yaşadığını açıkladı. 15 milyon kişiyi aşan bir nüfusa tekabül ediyor. Açlık sınırı 20 bin, yoksulluk sınırı 65 bin TL seviyesini aştı. İstihdam edilebilir nüfusun yüzde 26’sı işsiz durumda.

Veriler, ekonomik-sosyal sorunların ağırlaşmasıyla toplumsal bazda çürüme, çözülüş, güvensizlik ve umutsuzluk tutumunun yaygınlaşması arasında önemli bağlantılar olduğuna işaret ediyor. Dayanışma, paylaşım, yardımlaşma, ortak sorunları birlikte çözmeye çalışma yerine bireycilik-bencillik, yalan ve iftira, rüşvetcilik, yağmadan pay alma, fuhuş, ensest ilişkiler, ihbarcılık (ispiyonculuk) yaygın davranış biçimleri olarak öne çıkıyor ve giderek artan şekilde kabul görüyor. 105 bin çocuğun kayıp olduğu; din yobazlarının 6 yaş çocuklarıyla evlilik olabileceğine fetva verdiği, çocuk katledip ardı sıra namaz kılıp uyuyan canilerin kol gezdiği bir ülke söz konusudur.

Bu tutum ve davranış biçimlerinin kapitalist sömürü sistemiyle, kapitalist çıkar ve rekabet ilişkileriyle bağlı olduğu kesindir ama bunların toplumsal boyutlu yaygınlığının burjuvaziyle sınırlı kalmadığı da bir o kadar açıktır.

Milyarderler ve milyonerler tabakası başta olmak üzere azınlık burjuva ve büyük toprak sahibi bir asalak sınıf sefahat ve debdebe içinde yüzer ve onun kiri toplumsal yaşamın her yanına bulaşırken, toplum, farklı kesimlerine farklı biçimde yansımakla birlikte çürüme, çözülüş ve kokuşmuşluk belirtilerini günden güne daha beter şekilde açığa vuruyor. İkiyüzlülük en üst düzeyde pirim yapmış durumda. Son yüzyılın en yoğun ve tutar olarak yüzlerce milyarı bulan yağma ve talanı, iktidar gücüyle payandaları tarafından yirmi iki yılda gerçekleştirildi. Pahalılık, yoksulluk, açlık ve asgari ihtiyaç maddelerinden yoksunluk yığınsal yıkım etkeniyle halk kitlelerini vuruyorken, kapitalizmin çamaşır yıkayıcılığına soyunan burjuva sosyologlarıyla uzlaşıcı politikacılar, çareyi uzlaşıda, yumuşamada, barışmada gösteriyorlar. 

Toplum zelzele dalgalarıyla sarsılırken, CHP yönetimi örneğin yarılmaları çimentolama görevi üstlenmiş, yurttaş infiali türünden gelişmelerin yaşanmaması için “Erdoğan yönetimi gidiyor-biz geleceğiz ve sorunları çözeceğiz” nakaratı eşliğinde beklentici iyimserlik tabloları çizmekle meşguldür. Özel yönetimi, sözü ve pratik tutumunu işçi-emekçi kitlelerinin talepleri için birleşik bir mücadele gücü olarak hareket etmesine en küçük şekilde katkıda bulunmamasına son derece özen göstermektedir. Özel’in, Erdoğan’a “Erken seçim şartıyla dördüncü kez cumhurbaşkanı adayı olabilirsin” yönündeki çağrısı, CHP yönetiminin, anket şirketlerinin pohpohlayıcı verilerini toplumsal gelişmelerin yerine ikame eden bir tutumla Erdoğan-Bahçeli yönetiminin değirmenine su taşımaya hazır olduğunu gösteriyor. CHP yönetimi ve reklamı yapılan öndeki popüler politikacıları, Narin cinayeti gibi yığınsal tepki nedeni olan bir olay karşısında dahi “itidali elden bırakmayacak denli” düzen koruyucu bir tutum içinde olabildiklerine göre beterin beteri tutumlardan kaçınmayabilecekleri öngörülebilir.

İşçiler ve diğer tüm emekçiler, sermaye ve gericiliğin dayattığı ve egemen haliyle sürdürülmesinde yarar gördüğü ilişki biçimlerini, düşünüş ve hareket tarzlarını benimseyerek sömürü ve baskı sistemine karşı mücadelede başarıya ulaşamazlar. Emekçiler, üzerlerine şiddet araçlarıyla, baskıyla, işten atma, zindana kapama tutumuyla gelenlere boyun eğerek taleplerini elde edemezler. Proletaryanın iş ve çalışma koşulları, onurlu bir direniş çizgisinde toplumsal yaşamın değiştirilip dönüştürülmesinin dayanakları açısından da zemin oluşturup olanaklar sunar. İleri işçi ve emekçiler geri ön yargıların, köleleştirici ve aşağılayıcı anlayış ve bağnazlıkların aşılması, kadınlara ve çocuklara karşı olanları başta gelmek üzere insan soyuna yönelik caniyane saldırı, işkence, baskı ve yasakların son bulması için daha etkin şekilde mücadele etmek durumundadırlar. Kapitalist sömürü ilişkilerinin ürettiği ve burjuva egemen sınıf ve onun her türden tefessüh etmiş ilişkilerince yönlendirilen anlayış ve davranış biçimleri reddedilmeli, mücadelede birleşme tutumunun kitleselleşmesi için daha fazla çaba gösterilmelidir. Bu tutum çünkü kitleselleştiğinde değiştirici en önemli güce dönüşür.

***

Bataklıkta boğulmak, boğulmaların en kötüsü değilse de en kötü biçimlerinden biridir. Lağımlı bataklıkta boğulmak daha da kötü olmalı! İnsan soyunun çöplükte çürümüş çöp kokusu verecek bir davranışı kabullenerek yaşamayı kabullenmesi, lağımlı bataklıkta boğulmaktan da beterdir! “Kapitalizm”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa