13 Eylül 2024 05:13

Kılıcı asıl sallayanlar kimler?

ERDOĞAN HARP OKULU MEZUNİYET TÖRENİNDE

Fotoğraf: TCCB

Paylaş

Bu ülke 1960 Darbesi, Albaylar Kalkışması, 12 Mart yarı askeri darbesi, Amerikan iş birlikçilerinin generaller çetesine yaptırdığı 12 Eylül askeri faşist darbesi, 28 Şubat “Postmodern Darbesi”, 15-16 Temmuz Darbe Girişimi ve sonrasında tek adam darbesi vb. gibi çok darbeler ve darbe girişimleri gördü ama “teğmenler darbesi” diye bir darbe henüz literatürde yok, girme ihtimali de yok. Ordunun üst kademesi ise tek adamın figüranları gibi hareket ediyor. Dolayısıyla Erdoğan’ın darbeciliği ima ederek “O kılıçları kime çekiyorsunuz?” çıkışının herhangi bir darbe tehlikesine karşı olmadığı kesin. Harp okullarında mezuniyet törenlerinin alışıldık ritüeline, epeyce bir düşünülüp -sekiz gün geçmişti- taşınıldıktan sonra böyle bir tepki verilmesinin ardında başka hesapların olduğunu görmek gerekiyor.

Erdoğan açısından asıl sorun teğmenlerin kılıcı değil, iktidarın ekonomide büyük sermayenin çıkarları için halka salladığı keskin kılıcın kanattığı yaraların nasıl üzerinin örtüleceği, kitlelerin nasıl bölüneceği ve muhalefetlerinin nasıl dizginleneceğidir. Üstelik bu açıklamayı 21. İmam Hatipliler Kurultayında yapmış olması amacın şifrelerini açıklayan bir özellik taşıyor. Bu açıklamadan birkaç gün sonra gelen “İç cepheyi güçlü tutmalıyız, bunun için siyasilere sorumluluk düşüyor” çağrısı da asıl hedefin ne olduğunu bütünüyle açığa vuruyor. O halde sormak gerekiyor, darbe korkuluğu sallanarak kime karşı ve ne için cephe çağrısı yapılıyor?

Bu soruların yanıtlanması Erdoğan’ın teğmenler çıkışının asıl amacının ne olduğunun daha iyi anlaşılmasına yardım edecektir. Bu açıklamalar sermaye iktidarının IMF’siz IMF programı uyguladığı, IMF’ye niyet mektubu niteliği taşıyan OVP hedeflerini “güncellediği” günlerin ardından yapılması taşlarının yerli yerine oturmasını sağlıyor. Orta vadeli program işçi ve emekçi halka köklü ve genel bir saldırıyı bir üst kademeye sıçratmıştı. Yeni yapılan “güncelleme” bu saldırıyı genişletip, şiddetlendiriyor. Daha önce asgari ücrete gerçekleşen değil, hedeflenen enflasyon oranına göre zam yapılmasını karara bağlamış, temmuzda yapılması gereken zammı da ortadan kaldırmıştı. Şimdi Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi düzenlemeleriyle kıdem tazminatına el uzatılıyor, esnek ve güvencesiz çalışma yasallaştırılıyor, emeklilikte 70 yaş seslendiriliyor. Ama elbette sermaye ve iktidarın saldırısı bunlarla sınırlı değil. Asgari ücrette olduğu gibi taban fiyatında da artık hedeflenen enflasyon kıstas alınacak. Organize sanayi bölgelerindeki vahşi sömürü organize tarım bölgeleri ile tamamlanacak. Tarımda küçük ve orta üretim tekellerin çıkarı için bütünüyle tasfiye edilecek, küçük mülk sahipliği tarihe karışacak.

İktidarın ve sermayenin saldırısı genişliyor, şiddetleniyor ve genelleşiyor. 80 milyonluk ülkenin en az 70 milyonu bu saldırının doğrudan hedefi durumunda. Zamlar otomatiğe bağlandı, yüksek enflasyon gelirleri sürekli kemiriyor, kış başta enerji olmak üzere ek masrafları beraberinde getiriyor, açılan okullarda çocuklar açlığın ve yoksulluğun pençesine terk ediliyor. İktidarın salladığı kılıç halkın kolunu, bacağını, boğazını kesiyor. Geçen her geçen gün, doğan her yeni güneş halkın acıları üzerine doğuyor. Buna karşın işçiler mevzi direnişlere ve mücadelelere, emekliler seslerini yükseltmeye, tarımda küçük ve orta üreticiler uygulanan vahşi politikalara karşı eylemlere yöneldiler. Halkın hoşnutsuzluğu büyüyor, öfkesi kabarıyor.

Erdoğan’ın bütün bunlara karşı bulduğu çare halkı kutuplaştırma denemesine yeni baştan başlamak oluyor. Bir darbe korkuluğu yükseltiyor, mütedeyyin kitleler üzerinde aşınan etkisini yeniden güçlendirme, kendi cephesini birleştirme ve sağlamlaştırma hamlesine yöneliyor. Ama köprülerin altından çok sular aktı. Erdoğan her geçen gün biraz daha eriyen destekçi kitlesini tutmaya ve ayağa kaldırmaya çalışsa da kitlelerin içinde bulunduğu kötü yaşam koşullarının en başta gelen sorumlusu olduğu gerçeği karşısında etkisiz ve çaresiz bir duruma düşüyor. Halkın içinde bulunduğu maddi yaşam koşulları ile Erdoğan’ın onları çağırdığı ideolojik, politik hattın çıkarları birbirine bütünüyle karşı. Bu nedenle de çareyi daha fazla şiddette ve gericiliği körüklemekte arıyor. Ana muhalefet partisinin etkisizliği ve beklemeciliği, yasak savma kabilinden eylemleri, sendikaların da benzer tutumu işçi ve emekçi kitleleri daha ileri eylemlere yönelme konusunda şimdilik frenliyor. Ama nereye kadar?

Birkaç yüz teğmen kılıcında darbe hazırlığı gören ama halka salladığı kılıçla onu korkutacağını sanan tek adam yönetimi halkın en sert tepkisi ile henüz karşılaşmadı. Ama bu tepki birikiyor, olgunlaşıyor ve kararlılığını artırmanın hazırlıklarını yapıyor. Bugün ortaya çıkan birbirinden yalıtık her eylem ve mücadele aynı kanala akan küçük akarsular gibi kabaracak ve elbette yatağına sığmayacak bir duruma da gelecek. O zaman ellerinde yalın kılıç halka saldıranları hiçbir kalkanın kurtaramayacağını göreceğiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa