13 Eylül 2024 05:23

Narin'in gerçek sırrı

Narin Güran

Narin Güran | Fotoğraf: Aile arşivi

Paylaş

Madam Defarge Fransız Devrimi mahkemelerinde, halka zulmeden aristokratların aile armalarını örer roman boyunca. Charles Dickens’ın İki Şehrin Hikayesi’nde kocasıyla birlikte bir içki evi işleten asık suratlı kadın; dükkanın tezgahında çalışırken, dedikodu yaparken, duruşmaları izlerken örgü şişleriyle isimleri birbirine ekler. Durmadan örer. Eski düzenin üyeleri ölüme mahkum edilen soyluları, onun örgüsünde resmi geçit yapar.

Küçük Narin’in Diyarbakır’ın küçük bir köy mahallesinde kaybolmasından itibaren her bulguyu, tahmini, duyumu, zanlıların ifadelerindeki çelişkileri birbirine ekleyerek bir dedektif gibi çalışan milyonlarca insan; edinilen her bilgi kırıntısından bir ailenin, köyün, düzenin resmini çıkarmaya çalıştı. Muhtar-‘amca’nın şahsında simgelenen iktidar ilişkileri halkın örgüsünde belirdi.

Jandarmanın arama soruşturmasındaki baştan savmalık, ‘taşra sosyolojisi’ndeki tekinsiz öğeler, ‘güçlü aile’ korkusu, ataerkil karanlık, HÜDA PAR, Kur’an kursu, yerel güç odakları arasındaki karanlık ilişkiler, yalanda örgütlenmiş görünen köy halkının anatomisi… Hepsinin birden çözülmez bir düğüm halinde birleştiği vakada Narin’in katilini bulmak, daha büyük bir sırra vakıf olmak anlamına geliyordu.

Bu ülkede birçok çocuk kayboldu ve öldürüldü. Kimisi ölü bulundu kimisi hâlâ aranıyor. Çocuklar için gözle görünür biçimde kötüleşen dünya; birçoğunu sanayinin dişlilerinde öğütüyor, bir lokma ekmeğe muhtaç bırakıyor, savunmasız bedenlerinin istismar edildiğine dair sayısız vakayla yüzleşiliyor. Oyunbaz, sevimli, neşeli, hayat dolu Narin; kıyafetleri hem kız çocuklarına erken yaşta öğretilen kaç göçe sığmayan hem yeşil başörtüsü ve elifbasıyla Kur’an kursuna giden hem şehirli hem köylü hem Kürt hem de devletin Kürt algısının kapsama alanı dışında kalan çocuk; birdenbire her şeyi, her değeri, kimliği anaforuna çeken afetin yok ettiği halk masumiyetinin simgesi oluverdi.

O küçük köyde Narin’in öldürülmesindeki sır çözülürse, küçük bir çocuğun hayatını yiyen canavarla birlikte dinsel-siyasal Leviathan’ın gizemi de anlaşılacaktı. 

Kişisel hayatların her gün neden büyük bir çatırtıyla yıkıldığının, iki yakanın bir araya gelememesinin, adaletsizliğin; birileri çevre çeper klanıyla birlikte yükselirken diğerlerinin ezilmesinin, hukuksuzluğun, dün darbeci bugün kardeş olan Sisi’yle muhabbetin, Filistin’e timsah gözyaşı dökerken İsrail’le devam eden ticaretin, açlık bir realiteyken ‘İyi gidiyoruz’ diyen ekonomi kurmaylarıyla, dalkavukların ve çıkar çevrelerinin başına kutsal bir hale taktığı ‘Ne eylese güzel eyler’ baş şeyhin rol aldığı daha bir dizi tutarsız ve kuralsız mevzunun ardındaki vakıf olunamayan gizemin açığa çıkma ihtiyacı Narincikle patlama noktasına geldi.

Ama bu memleket tipi bir patlamadır. Birçok olayda görüldüğü gibi bir enerjiye dönüşebilmek için bir dizi kültürel ve ahlaki barikatı aşması gereken halk potansiyelinin kendine özgü açığa çıkma tarzı; şu an en sağlam tutamağını, en meşru ve birleştirici gücünü çocuk mefhumunda buldu. Çocukluğun kimlikten ve siyasetten azade olduğu bilgisi halkın inatçı vicdanını birleştirdi.

Narin vakası şimdi taşra sosyolojisinin kendiliğinden kuruluşundan daha fazlasını göstermiş bulunuyor. Tek adam yönetiminin sayısız replikası dağıtıldığı zamanın Tavşantepe’de muhtar olan amca; modern, feodal-kapitalist bir derebeyi olarak payına düşen rantı alıyor ve dağıtıyor. Babanın evinde zulalanmış silahlar ve kurşunlar ‘Bizim sitede oturan bazıları var, 15 Temmuz’da eksik bıraktığımız işi tamamlayacağız’ diyen hazır kıta nüfusun ruhuyla birleşiyor. ‘Bildiklerimi söylememem gerekiyor çünkü aile dostumdur’ diyen Galip Ensarioğlu, ailenin iktidarla kaynak noktası. Bütün bunların arasında iki evlilikler, ensest, zina, havyan istismarı, çocuk tacizi ve katli ile üstü örtülmüş sır bir yönetme hikayesidir aslında. Memleket ahvalidir.

Şehre ve havaalanına bu kadar yakın, yönetici ailesi o kadar zengin, Porschelerin sokaklarında dolaştığı, çevrenin imara açılmasının köy ağasının topraklarını sermaye haline getirdiği, arkaik olanla yeni olanın bir arada yaşadığı bu araftaki köye benzer kim bilir daha kaç Tavşantepe var? Kim bilir daha kaç Narin, aile içindeki rant paylaşımına kurban gidecek? Kim bilir kaç çocuk çıkar ilişkileri içinde yozlaşmış aile, çevre, toplum düzeninin bekası için harcanacak?

Kâr, rant ve yerellerde egemenlik vekaletini bölüşme esasına dayalı hilafetini halkın cebinden çaldıklarıyla besleyen iktidar biçimi, kendi yozlaşmasını da yukarıdan aşağı alt düzeydeki taşeronlarına sırtlan payı olarak dağıtıyor. Onlar da her durumda korunacağını biliyorlar. Çünkü onlar bu rejimin sadık uç beyleri. Narin’in katli işte iktidar bıçağıyla bölünmüş nüfusu aynıları aynı yerde ayrıları ayrı yerde topladı. Sınıfsal olanın gizemi halkın ısrarı ve inadıyla kral çıplak denecek noktaya kadar soyuldu.

Eski savunma bakanı daha okulların açıldığı gün eğitimin amacının bilgi edinmek olmadığını, Allah’tan korkmak ve itaat etmek olduğunu söylemedi mi? Cahil ve yoksul, ümmi ve sessiz, korkak ve çaresiz nüfus yaratılmadan yukarıdan aşağı işleyen iktidarın volan kayışı dönmez çünkü.

Narin’in masumiyetinde bilinip de dile getirilemeyen sır buydu. Sobelendi ve halkın örgüsüne soru işaretleriyle birlikte işlendi.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa