13 Eylül 2024 05:20

Narin cinayeti ve arkasındaki "kutsal ittifak"!

Narin Güran

Kayıp Narin Güran | Fotoğraf: Aile arşivi

Paylaş

Narin Güran cinayeti toplumun geniş kesimlerinde büyük bir öfke ve duyarlılık yarattı. Türkiye’nin kadın ve çocuklara yönelik cinayet ve istismar tablosunun oldukça karanlık olduğu biliniyor. Ancak bölgede (Kürt coğrafyasında) kadın ve çocuklara yönelik cinayet, tecavüz ve istismar davalarına bakıldığında bunların arkasında başka bir sosyoloji ve politik tutumun olduğu da görülüyor.

Narin cinayeti ve sonrasında sürdürülen tartışmalarda bizi bu cinayetin ayak izlerine götürmesi bakımından önem taşıyan iki nokta öne çıkmıştı: Birincisi, bu cinayet karşısında Narin’in ailesi ve köyünün suskunluğuydu. İkincisi ise iktidar ve ‘devlet partileri’nin bu cinayete siyasetin bulaştırılmaması gerektiği söylemiydi.

Narin cinayeti konusunda ailenin ve köyün günlerce süren suskunluğu, birçok yazı ve değerlendirmede mafyanın ‘omerta’ (sessizlik) yasasına benzetildi. Oysa bu suskunluğun arkasında asıl olarak feodal kültür ve aşiret ilişkilerinin canlı tutulması gerçeği yer alıyordu.

Bölgede/Kürt coğrafyasında feodalizm ekonomik üretim biçimi olarak büyük oranda çözülmüş olsa da devlet Kürt ulusal mücadelesine karşı feodal-aşiret kültür ve ilişkilerinin canlı tutulmasına yönelik özel bir politika uygulamaya devam ediyor. Bugün iş birlikçi burjuvalara dönüşmüş olsa da aşiret reisleri bu politikada özel bir rol oynuyor.

Narin cinayetinde bu iş birlikçi Kürt burjuvaların temsilcisi olarak AKP’li Galip Ensarioğlu karşımıza çıkmıştı. Ensarioğlu’nun büyük tepkiye yol açan “Bizlerin bazen bilmediği bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler var. Aile de bizim dostlarımız” açıklamasını da bu ilişkiler içinde okumak gerekiyor. Ensarioğlu, kendisinin ve AKP’nin aile-köy ile ilişkisini açığa vuran bu açıklamasına gelen tepkilerden sonra “Aileden İyi Partide il yöneticiliği yapan oldu” diyerek durumu kurtarmaya çalışıyor. Ancak ikinci açıklama fotoğrafı daha da netleştiriyor. Çünkü Galip Ensarioğlu’nun Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde bakanlık yapan amcası Salim Ensarioğlu, son seçimlerde İyi Partiden seçilmiş ve sonra yaşadığı anlaşmazlık nedeniyle partisinden istifa etmişti. Dolayısıyla Ensarioğlu’nun bu açıklamaları sadece ailenin ulusal mücadele karşısında devlet partileriyle ilişkisini ortaya koymakla kalmıyor, AKP ve HÜDA PAR’ın neden bu cinayetin üstünü örtmeye çalıştıklarını da açıklıyor.

Bu noktada eşi ve iki çocuğu 2018’de Suruç’ta AKP Eski Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın yakınları ve korumaları tarafından katledilen Emine Şenyaşar’ın katillerin yargılanması için sürdürdüğü adalet mücadelesine ve bu mücadeleye karşı iktidar ve yargısının takındığı tutuma dikkat çekmek anlamlı olacaktır.

Bölgede feodal-aşiret ilişkilerinin bugüne kadar canlı tutulabilmesinde devletin aşiretleri ‘koruculuk sistemi’ adı altında maaşa bağlamasının da büyük bir rolü bulunuyor. 1985’ten bugüne kadar sürdürülen koruculuk sistemi içinde bugün 75 binden fazla ‘korucu’ bulunuyor. Korucular hakkında cinayet, tecavüz, işkence, insan kaçırma, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı başta olmak üzere binlerce suç dosyası bulunsa da devlet ve aşiretlerin ‘kutsal ittifakı’ nedeniyle bu dosyaların üstü örtülüyor.

Bölgede 21. yüzyılda Van ve çevresindeki aşiretlerin oluşturduğu ‘Kadim Aşiretler Federasyonu’ gibi örgütlenmelerin ortaya çıkmasının ve bu aşiretlerin her seçimde Erdoğan ve AKP’ye ‘destek’ açıklamaları yapmasının kerametini de devlet ve aşiretler arasındaki bu kutsal ittifakta aramak gerekiyor.

Narin cinayetinin arka planındaki sosyolojiye ve bu sosyoloji üzerine inşa edilen politik çıkarlara dikkat çekenler, AKP ve HÜDA PAR’dan Muharrem İnce’ye kadar devletin Kürt coğrafyasındaki politik uygulamalarının temsilcisi ve savunucusu partiler tarafından “Acılar üzerinden siyasi rant devşirmek” ile suçlanıyor.

1990’lı yıllarda Kürt ulusal mücadelesine karşı devlet tarafından kullanılan Hizbullah’ın devamcısı HÜDA PAR’ın yöneticilerinden Vedat Turgut, Narin cinayeti ile ilgili açıklamasında “Bu tür vahşilikler, vandallıklar bizim kültürümüz değil, bunlar Avrupa’nın, Amerika’nın, İsrail’in kültürü” diyerek partisinin de oy tabanını oluşturan ve ideolojik harcını dincilikten alan gerici aşiret ilişkilerini aklamaya çalışıyor. HÜDA PAR’lılar; Hizbullah’ın mezar evlerini, IŞİD’in habercisi olan işkence ve katliamlarını acaba hangi kültürle açıklıyor?

Galip Ensarioğlu, Serbestiyet’te yer alan röportajında “DEM Parti’liler Narin kızımızın kaybolduğu ilk günlerde köye gittiler. Pek bir oylarının olmadığı, etkilerinin olmadığı bir köy. Aileden devlet aleyhine, AK Parti aleyhine açıklamalar almaya çalıştılar, aileyi bu yönde kışkırttılar. Aileden bu tip siyasi tepkiler alamayınca bu sefer aileyi hedef alan açıklamalara başladılar” diyor. Aslında Ensarioğlu, DEM Parti’yi suçlamak isterken ailenin devlet ve iktidar partisi ile olan ilişkisini, başka bir deyişle Narin cinayetinin öncesindeki karanlık ilişki ve suçların bir devamı olduğunu da itiraf etmiş oluyor-ki, “Narin’in ailesi” adına yapılan açıklamada da “vatana ve millete, Kur’an kursları ve dine bağlılık” vurgusunun yapılması dikkat çekiyor.

Böylesi bir tabloda “Cinayete siyasetin bulaştırılmaması” söylemi, gerçek suçluların açığa çıkartılmasının ve böylesi cinayetlerin bir daha yaşanmaması için atılması gereken adımların önüne geçilmesini amaçlıyor. Küçük Narin hangi gerekçeyle öldürülmüş olursa olsun cinayetten sonraki suskunluk ve iktidar temsilcilerinin zanlılara ‘koruma kalkanı’ olmaya çalışması, bu cinayeti bölgedeki karanlık ilişki ve suçların bir parçası haline getiriyor. Bu nedenle Narin’in alçakça katledilmesine karşı oluşan öfke ve tepkiler, bu cinayetin ve öncesinde işlenen binlerce suçun arkasındaki ‘kutsal ittifaka’ karşı karanlıkların aydınlatılması ve demokratikleşme mücadelesine dönüşmedikçe bu gidişata ‘dur’ denilmesi de olanaklı görünmüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa