15 Eylül 2024 04:43

İktidarın kara propagandasına karşı emek ve demokrasi güçlerinin tutumu

vergi

Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel

Paylaş

Bir zamanların Hazine ve Maliye Bakanı damat Berat Albayrak, henüz Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı iken mayıs 2018’de,“Geçenlerde seçmen vatandaşlarımızla konuşurken, biri dedi ki, ‘Ak Parti’ye o kadar güveniyoruz ki Sayın Bakanım. Cumhurbaşkanımız çıksa, şuradan Ay’a kadar 4 şeritli yol yapacağım dese, Vallahi inanırız’. Yani Ak Parti çıtayı öyle bir noktaya koydu ki, icraat ve hayata geçirme noktasında böyle bir teveccühe mazhar olmuş!” diyerek taraftarlarının kendilerine biat etmedeki sınırsızlığı ile övünmüştü!

İşte o zamanlarda Erdoğan ve AKP’nin sözcüleri, yaptıkları icraatları ya da yapacaklarını açıkça söyler sonra da bunun gereğini anlatmakla yetinirlerdi.

Ama o zamanlardan bugüne köprülerin altından çok su aktı. Berat Albayrak çoktan evine döndü. Zorunda kalmadıkça halkın içine hiç çıkmayan münzevi yaşam sürdürüyor. İstifasını da “Allah sonumuzu hayretsin” diye bitirmişti!

Ama öyle görünüyor ki son yıllarda sadece “Ay’a dört şeritli yol yapımına inanların” bölük bölük AKP’den ayrıldığını değil ama aynı zamanda Allah’ın sonlarını hayır etmeyeceğine dair pek çok alametin zuhur ettiğini de görüyoruz.

Elbette bütün sermaye partileri halkın karşısına cilalı vaatlerle çıkar ve bu vaatlerin cilası kazındığında arkasındaki sermayenin çıkarına hizmet görünür. Ama AKP, dünden ya da sıradan bir sermaye partisinden farklı olarak vaatlerindeki halk düşmanlığında düne göre bile çok ileri gitmiştir.

Aşağıdaki örnekler bunun bazı göstergeleridir.

‘ACI REÇETE’NİN ZEHİRLİ TABLETLERİ RENKLİ AMBALAJLARLA HALKA YUTTURULMAYA ÇALIŞILIYOR

Uzun bir zamandan beri tek adam rejimi ve AKP propagandası, icraatlarını ve icraatlarındaki amaçladıklarının tam tersini göstermeye çalışan yol ve yöntemlere başvuruyor. Kara propagandanın envai türünü uygulamak için kırk takla atıyorlar. Örneğin Erdoğan-Şimşek programının “acı reçetesi”nin zehirli tabletleri cicili bicili ambalajlarla halka “şeker”miş gibi yutturmaya çalışılıyor.

Bu tutumun öne çıkan son örneklerinin bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Elektrik ve doğal gaza fahiş zam: Son günlerde Enerji Bakanlığı ve AKP sözcüleri, elektrik ve doğal gazın faturalarının yüzde 60’ını sübvanse ettiklerini öne sürüp az elektrik (doğal gaz) kullananlara daha düşük fiyatla, çok elektrik (doğal gaz) tüketenlere daha yüksek zam yapacakları yeni bir tarifeyi uygulamaya sokacaklarını propaganda ediyorlar. Ama az ve çok elektrik kullanmanın sınırı belirsiz. Tabii zam miktarının alt ve üst sınırları da!

Kıdem tazminatının ortadan kaldırılması: Son birkaç aydır tek adam yönetimi ve AKP Meclis Grubunun sözcüleri sosyal güvelik sitemini baştan aşağı değiştirmek için çalıştıklarını söyleyerek, bu alandaki tüm şikayetleri ortadan kaldıracaklarını iddia eden açıklamalar yapıyorlar. Ama aslında yapmak istedikleri “24 Ocak Kararları” denilen 1980’de çıkarılan kararların da ruhunda olan gerçekte sosyal güvenliğin tamamen özelleştirilmesini amaçlayan bugüne kadar bir türlü uygulanamayan neoliberal aşırı emekçi hakları düşmanı plana yasal bir zemin hazırlamaktır. Ki, burada amaç emeklilik yaşını 70’e kadar çıkarmayı, kıdem tazminatını fiilen ortadan kaldıran, emekli maaşlarını daha da aşağı çeken, “tamamlayıcı emeklilik sitemi” (TES) adı altında sosyal güvenliği adım adım özelleştiren adımların önünü açmaktır. Ki, bu emek ve emekçi düşmanı girişimlerin sarıldığı ambalaj ise mevcut sosyal güvenlik sisteminden yapılan şikayetleri ortadan kaldırmaktır!

Esnek çalışmanın yasallaştırılması: Sosyal güvenlik siteminin özelleştirilmesi gibi, “Esnek çalışmanın yasal bir dayanağa kavuşturulması” da sermayenin “24 Ocak Kararları”ndan beri bir türlü ulaşamadıkları hayalidir! Böylece sermaye işçi sınıfını 200 yıllık ve sermayenin emek üstündeki egemenliğini sınırlayan tüm yasal kazanımlarını ortadan kaldırarak emek üstündeki sınırsız egemen olduğu bir çalışma düzenini geri getirmeyi istemektedir. Bunu da herkesin istediği zaman isteği kadar çalıştığı, canı çalışmak istemediğinde de “Nehir kenarına gidip balık tuttuğu bir özgürlük sistemi” olarak sunmaktadır. Ki esnek çalışma, ’90’lı yıllarda küreselleşme propagandasının en popüler malzemesiydi. Böylece sosyalizmin vadettiği çalışma (çalışmama) özgürlüğü kapitalizm tarafından başarılması olarak propaganda edilmiş, eski Marksist liberal aydın çevrelerden de hayli destek bulmuştu! Şimdi bu zehirli girişim, “Haftalık çalışma süresinin kısaltılması” girişimi olarak sunulmaktadır. Son yılların OVP’lerinde de açıkça yer alan “Esnek çalışmanın yasal bir dayanağa kavuşturulması” için AKP Meclis Grubu ve patron örgütlerinin ortak çalmaya başladığı, önümüzdeki yasama dönemde artık Meclisten geçirilmesi somut bir gündem konusudur.

BURADA ESAS OLAN DA ETRAFA UYUM SAĞLANMASI DEĞİL MÜCADELENİN İLERLEMESİ İÇİN UYGUN TUTUM ALINMASIDIR

Sermaye ve iktidarı gerek Erdoğan-Şimşek programıyla ilgili yasal düzenlemeler gerekse diğer yeni anayasa, Öğretmenler Meslek Kanunu, 9’uncu yargı paketi, ücret ve maaşlar zamlarının “Beklenen enflasyona endekslenmesi”… gibi girişimlerde çok ince yöntemlerle bir yandan kamuoyunun nabzını tutup öte yandan halk yığınlarının kara propaganda ile kafasını karıştırma ve çeşitli emekçi kesimleri birbirinin karşısına çıkaran yöntemler kullanıyor.

Sermaye ve iktidarı cephesi böylesi topyekûn bir saldırı için seferber olmuşken emek ve demokrasi cephesinin önemli güçleri ise ayrı ayrı davranma ya da “ölü taklidi” yapmakta birbiriyle yarışıyor. İşçi ve kamu emekçisi konfederasyonları ve bağlı sendikalar, emek meslek örgütleri, ziraat odaları, esnaf odaları, emekten yana parti ve siyasi çevreler, demokrasi güçleri ayrı ayrı davranmakla da yetinmiyor emek ve demokrasi güçlerini olduğundan zayıf gösteren birtakım etkinlikler düzenleyerek günü kurtarmaya bakıyorlar. Son günlerde düzenlenen, bırakalım başka yönlerini Türk-İş ve Hak-İş’in yüz binlerin katılabileceği mitingler ne yazık ki bir avuç, seçilerek getirilmiş işçiyle, dönemin nasıl mitingler düzenlenmesi gerektiğinin değil de nasıl mitingler düzenlenmemesinin örneği oldular!

“Gibi yaparak” ya da “Bu işçiden bir şey olmaz” …diyerek bir şey yapmamanın teorisini yaparak geçiştirilecek bir dönemden geçmiyoruz.

Tersine bugün;

İktidarın renkli jelatinlere sardığı “zehirli tabletlerin” içeriğini ve amacını teşhir eden,Bunları işletmelerde, hizmet birimlerinde, emekçi semtlerinde,…yığınların bulunduğu her yerde tartışmaya açarak artık emekçiler arasında az çok bilinen talepler etrafında birleştirilerek mücadeleye çekilmesi dönemin başlıca tutumu olmak durumundadır.

Tutumun bu olması gerekince; ülkemizdeki sendikaların üst yönetimlerinin de vaziyetinin ortada olduğu dikkate alındığında burada ileri işçilerin, mücadeleci sendikacıların, her emekçi kesimden ileri emekçilerin, yerellerdeki emek ve demokrasi güçlerinin çeşitli platformlarının inisiyatif almaları bunun için yukarıdan emir beklememeleri mücadelenin ilerlemesi için belirleyici önemde olduğu bir dönemden geçiyoruz.

Burada esas olan da herkesin etrafına bakıp olana uyum sağlaması değil mücadelenin ilerlemesi için gerekli uygun tutum alınmasıdır.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa