16 Eylül 2024 05:30

Önce ölüm fermanını imzaladı, sonra kurbanıyla kağıt oynadı

ellerinde pankart ve döviz taşıyan kadınlar

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

“İstanbul Mebusu Zohrab ve Erzurum Mebusu Vartkes’in tutuklanma müzekkerelerini bir veya iki gün önce imzalamış olan Talat Paşa, son derece sakin ve olağan bir davranış içinde Krikor Zohrab’la karşılıklı sohbet etmektedir. Zohrab da aynı ölçüde sakindir ve mebus dokunulmazlığının verdiği aymazlık içinde elindeki oyun kağıtlarıyla şansını test etmektedir.

1915 haziran ayının ilk günlerinde ılık bir gecede, tehcire gönderilme ve ardından öldürülme sırasının kendisine geldiği düşüncesinden çok uzaklardadır.

20 Mayıs-2 Haziran Çarşamba gecesi Zohrab Efendi, tevkif edildiği gece, Cadde-İ Kebir’deki Cercle d’Orient Kulübü’nde Talat Paşa ve Halil Bey ile kağıt oynamış, oyun gece yarısına kadar devam etmiştir. Zohrab Efendi gitmek için ayağa kalktığı sırada Talat Paşa da kalkmış ve Ermeni mebusa yaklaşarak yanağından öpmüştür.” (Nesim Ovadya İzrail, Krikor Zohrab- 1915 Bir Ölüm Yolculuğu, Kor Kitap, İstanbul, 1. Basım. Ağustos 2024, s. 292)

O gece evlerinden alınan Zohrab ve Vartkes için bu bir ölüm yolculuğuydu. Yolda vahşice katledilirler.

‘Ermeni meselesi’nden 50 yıl boyunca kurtulma üzerine kurulu planı yukarıdan İttihat ve Terakki Cemiyetinin üç paşasından biri olan Talat Paşa yönetirken, aşağıda Teşkilat-ı Mahsusa uygular.

Üst üste alınan yenilgiler, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra, İttihatçı paşaların (Talat, Cemal ve Enver) bir Alman torpidosuna binerek Osmanlı topraklarını terk etmesi, Kurtuluş Savaşı’nın dışında kalmaları ve cumhuriyetin ilk yıllarında tasfiyeye uğramaları onlar açısından pek hesap etmedikleri bir sondu.

Talat Paşa, Berlin’de, Soğomon Tehliryan tarafından 15 Mart 1921 tarihinde öldürülürken, ülke içinde onun emirlerini uygulayan Teşkilatı Mahsusa ‘fedaileri’ açısından ise saklanmanın bile kolay olmadığı bir dönem yaşanır. Kemal Tahir’in ‘Yorgun Savaşçı’ adlı romanında bu tablo çarpıcı bir biçimde resmedilidir. İttihatçıların Ermeni Soykırımı planının uygulayıcılarından Diyarbakır Valisi Doktor Çerkez Reşit Bey kapatıldığı Bekirağa Bölüğünden kaçırılmıştır ve topçu ‘Cehennem Yüzbaşı’ Cemil’in evine ulaşabilse kurtulabileceğini ummaktadır. Ancak bunu başaramadan çevresi sarılınca ele geçmemek için kendisini vurmayı seçer.

Ermeni Yazar, Hukukçu, Edebiyatçı ve Gazeteci Krikor Zohrab, Nesim Ovadya’nın kitabında, “Ermeni sorunu ve çözümü konusunu, Osmanlı devletinin refah ve mutluluğu içinde gören bir bakışa sahipti” ifadeleriyle tarif edilirken, 102 yıl sonra aynı kaderi paylaşan Hrant Dink ile benzerlikleri bakımından ele alınır. Ölüm yolculuğuna gönderildiğinde bir mebus olan Zohrab, kendisine yapılan ülkeden çıkma teklifini, halkını zor bir dönemde yüzüstü bırakmak olarak değerlendirerek geri çevirir.  

Türkiye’de uzun süre, öldürülen gazeteciler listesinde Ermeni gazeteciler göz ardı edildi. İttihatçılar tarafından öldürülen Türk gazeteciler dahi “faili meçhul” olarak kaydedildi. Son 14 yıldır Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin ‘Öldürülen Gazeteciler’ listesinde iki Ermeni gazeteci de yer alıyor. Onlardan biri de Krikor Zohrab.

Tüm bu uzun hatırlatmalar, güncel bir bağlama gelmek içindi. Bu coğrafyada, öldürmek bir karar haline gelince, sorumluluğu gizlemek geleneksel bir fiil olarak peşi sıra geliyor.

Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinin Tavşantepe Mahallesi'nde 21 Ağustos'ta kaybolan ve 8 Eylül'de cansız bedenine ulaşılan 8 yaşındaki Narin Güran'ın öldürülmesine dair soruşturma sürerken, aile tarafından yapılan açıklamada ‘devlete bağlı bir aile’ olarak linç edilmek istendikleri savunularak, “Tavşantepe Mahallesi’nin stratejik ve coğrafi konumu da ayrı bir etkendir” ifadeleri bile kullanıldı.

AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu’nun, Narin’in henüz arandığı günlerde yaptığı, “Bizlerin bazen bilmediği, bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler var çünkü aile, bizim dostlarımızdır” açıklaması, Narin’i öldüren ve sonra da gizleyenler açısından kuşkusuz tutunulacak çok önemli bir daldır.

Kamuoyu baskısı olmasaydı, muhtemelen daha önceki örneklerde görüldüğü gibi, Narin’in cansız bedenine ulaşılabilmesi bile mümkün olmayacaktı.

Gizlilik kararı alınan bir dosyada, bazı görüntüler ve bilgiler sızdırılıyorsa, bu soruşturma sürecine bir çerçeve kazandırılması bakımından algı oluşturulması çabası olarak okunur. Kamuoyunun yakından takip ettiği pek çok davada benzer şeyler olmuştur.

O nedenle Narin’i öldüren, yardım eden ve gizleyerek suça ortaklık edenlerin cezalandırılması bakımından hem bu sürecin yakından takibi çok önemli hem de, Türkiye’yi çocuk mezarlığına çeviren ilişkiler silsilesinin tarihsel, siyasal, sosyal, kültürel pek çok boyutunun sorgulanması bir o kadar hayati.

Büyüklerin ölüm fermanını imzalayanların, kurbanlarıyla kağıt oynayıp sonra da öperek uğurladığı bir tarihsellik içinde çocuklara neler düşer?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa