Latmos'a sahip çıkmak
Arşiv | Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Latmos'ta bir maden işletmesinin 14 yıldır İşletme izni olmadan çalıştığı ortaya çıktı!
Türkiye'de büyük-küçük bir işletme 14-15 yıl boyunca işletme izni olmadan çalışabilir mi? Ülkedeki yasalara göre izin almadan seyyar köfteci tezgahı bile açamazsınız. Oysa, bir maden işletmesi "Jeolojik kaya oluşumları nedeniyle dünyada eşi benzeri yok" denilen, binlerce yıldır insanlara ve Anadolu parsı dahil yaban yaşamına yurtluk etmiş, 8 bin 500 yıl önceki insanların yaptığı resimlerin kayalarda bulunduğu, zeytini, fıstık çamı ve zengin kültürel dokusu ile görenin cennetten bir köşe dediği Latmos (Beşparmak) Dağlarında 14 yılı aşkındır işletme izni olmadan faaliyette bulunmuş!
Bu işletme bir kuvars-feldspat madeni. Yani bulunduğu yerde ne var ne yoksa söküp alan, un gibi öğütüp çuvallara dolduran, bu çuvalları da seramik işleme fabrikalarına ya da doğrudan tuvalet taşı, banyo fayansı, yer karosu gibi malzemeler yapılsın diye yurt dışına satan bir işletme.
Bu feci olayın gelişimini aktarayım size;
Geçtiğimiz cumartesi günü Latmos'ta bulunan Çavdar Köyünün Eski Muhtarı İhsan Garagöz aradı. Garagöz, dağdaki madencilik talanına karşı köyünde bazen yalnız kalsa da mücadeleyi bırakmayan, bunun karşılığında da fiziksel şiddet dahil birçok saldırıya uğrayan bir isim. Son yıllarda Latmos'taki bu madenlere karşı bazen tek başına, bazen yanına bir köylüsünü bularak dava açıyor. Latmos Platformu ile dağın korunması için birçok eylem etkinlik yapmaya çalışıyor.
"BU DAĞ SAHİPSİZ DEĞİL"
Geçen hafta "Latmos'un kalbi" denilen Çörlen Yaylası’nda yapılmak istenen madencilik faaliyetine karşı açtıkları davanın bilirkişi keşfine, bu sefer yalnız başına değil yüzlerce köylüsü ve doğaseverle birlikte katılmıştı. Cumartesi günü telefonla aradığında bu bilirkişi keşfini anlattı;
“Köylüler, bastonuyla zor bela yürüyen yaşlı kadınlar, gençler, çocuklar... Herkes vardı. Taa Muğla'dan, Aydın'dan, Yatağan'dan, Didim’den, Kuşadası’dan, İzmir’den kalkıp gelmişti doğaseverler. Bir buçuk kilometre yürüdük neredeyse onlarca insan. Bilirkişi heyetine göstermek istedik bu dağ sahipsiz değil! Biz varız, buradayız’ diye. Çok güzel geçti keşif bu kalabalıkla. Keşfin üzerinden bir hafta geçmeden şirket alandaki iş makinesini çekti! Zaten izinsiz, arkeolojik sit alanını ihlal ederek, yasa dışı gelmişti. Çalışmaya başlamış, kayaların birazını kırarken köylüler tepki göstermiş, köylülerin karşılarına çıkan jandarmaya bu sefer Latmos Platformundan arkadaşlar ‘bu yapılan hukuksuz, buraya izin almadan geldiler, izin belgelerini sorun’ diye müdahalede bulunmuştu. Sonuçta ortada bir belge-izin olmadığı için kepçe birkaç kayayı kırdıktan sonra durmuş, o günden bu yana da çalışmamıştı. Şimdi o kırılan kayalar bir iki saatlik de olsa madencilik denilen vahşetin Latmos’ta nasıl bir tahribat yarattığının kanıtı olarak orada duruyor. Eğer davayı kazanırsak o yara doğa kendini onarana kadar nasıl bir belayı savuşturduğumuzun göstergesi olarak kalacak. Davayı kaybetme ihtimalini aklımıza dahi getirmiyoruz...” dedi.
Yüzlerce köylünün katıldığı bilirkişi keşfinin hemen arkasından madenci şirketin iş makinesini çekmesini “İşte böyle, köylü-halk doğasına sahip çıkarsa kimse bir şey yapamaz bu dağlara” diye keyifle anlattı.
Telefonda “İkinci bir bilgi daha vereceğim sana” dedi ve 14-15 yıldır işletme izni olmadan çalışan madenden söz etti.
“Hani seninle çekimlerini yaptığımız bir maden vardı ya. Fıstık çamlarını, zeytinleri buraya gömdüler dediğim yer. O maden işte. Sonrasında da çekim için gittiğimiz az ötedeki başka bir maden işletmesinde az daha başımız belaya girecekti. Hatırladın mı?”
"BURADA GÖZÜNÜZÜN GÖRDÜĞÜ HER YER POLAT'IN"
Hatırladım. Geçen senenin şubat ayında, soğuk ama yağışsız bir gündü. Çine Yaşam Platformundan Ahmet Uslu, İhsan Garagöz ve torunu güzel gözlü Abdurrahman ile ben. Dört kişi neredeyse tüm öğleden sonrasında Latmos’ta çekimler yapmıştık.
İhsan ağabeyin bahsettiği çekim yaptığımız yer madene epey uzaktaydı. Aşağı ovayı göz alabildiğine gören bir tepenin üzeriydi. Aşağıda, kayaları, tepeleri dümdüz ederek ilerleyen büyük bir maden işletmesi vardı. İçinde kamyonlar, araçlar vızır vızır çalışıyordu. Bizim çekim yaptığımızı görünce o araçlardan birisi bizim bulunduğumuz yere gelmiş, üzerlerinde "Polat Madencilik" yazan iş elbiseleri bulunan iki kişi çekim yapmamızı engellemeye çalışmıştı. ‘Burası maden alanının dışı, karışamazsınız’ desek de hiçbir belge göstermeden ‘Bu dağlar taşlar hep Polat’ın malı’ diye efelenmişlerdi. Oysa çekim yaptığımız yerde bölgenin maden alanı olduğuna dair ne bir işaret ne bir levha ne de tel örgü vardı.
Baktık iş uzayacak, tatsız bir hal alacak. Zaten göreceğimizi görmüş, çekimlerimizi tamamlamıştık. Hatta bu kişilerle yaptığımız tartışmayı bile çekmiştik ki o hafta yaptığımız Çepeçevre Yaşam Programında tüm olan biten, tartışma yer aldı. (Latmos Dağı delik deşik isimli Çepeçevre Yaşam programı) (https://www.youtube.com/watch?v=VSLBxAUai48).
Bu iki kişi ile çok fazla muhatap olmadan bölgeden ayrılarak bizi bekleyen Kisir Köyü Muhtarı Baki Suna ile buluşmaya gitmiştik. İhsan ağabey bu çekimlerden bahsediyordu.
İşte o gün çekimlerini yaptığımız madenlerden birisinin işletme ruhsatı olmadan 14 yıl boyunca çalıştığını söylüyordu. Madene karşı açılan dava sürecinde ortaya çıkmıştı bu bilgi de.
İhsan Garagöz şunları anlattı; “Fıstık çamlarını, zeytinleri gömen o madenin işletme izni yokmuş! Daha doğrusu ancak geçtiğimiz haziran ayında almışlar! Yani seninle çekim yaptığımız zamanlarında ve öncesindeki on yılı aşkın sürede bunlar kaçak kaçak madencilik yapmış. Böylesine büyük bir maden işletmesi kaçak kaçak çalışabilir mi? Çalışmış!.."
LATMOS'TAKİ MADENCİLİĞİN ÖZETİ
Önce tam anlamadım açıkçası, o kadar büyük bir alanda yıllardır madencilik yapan bir işletmenin izni nasıl olmazdı? Tamam, ülkede her şey zıvanadan çıkmıştı ama bu kadarı da olabilir miydi?
İhsan ağabey ile konuştuğumuz günün akşamı onun bana anlattıklarını Latmos Platformunun sosyal medya hesabında, fotoğraflar eşliğinde okuyunca olayın hiç de “tevatür” olmadığı anlaşıldı.
Latmos’un korunması için büyük bir çaba gösteren Latmos Platformunun üyelerinden Dr. Varol Aydın’ın yazdığı mesajı aynen aktarıyorum burada; “Madencilik çalışmalarının yapılması yasalar tarafından birçok hükme ve izne bağlanmıştır. Yasalar ve yönetmeliklere göre ilk adım işletme ruhsatının alınmasıdır. Sonrasında da 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 24. maddesinde ‘Çevresel etki değerlendirme kararı, mülkiyet izni, iş yeri açma ve çalışma ruhsatı ile diğer gerekli izinlerin alınması sonrasında işletme izni verilir’ denmektedir, madencilik çalışmaları ancak bu işletme izni alındıktan sonra başlayabilir. Arka fondaki 10 Mart 2024’te çekilmiş fotoğrafta görülen maden sahasının işletme ruhsatı 30 Mayıs 2014, işletme izni ise 19 Haziran 2024 tarihinde verilmiş olmasına rağmen şirket yasa dışı olarak 2010 yılından itibaren çalışmaya başladığı sahayı bu hale getirmiş durumda. Latmos’taki madenciliğin özeti ne yazık ki bu!”
Latmos'ta son bir ay içinde yaşananların özeti şu;
Dağa, doğaya sahip çıkılmazsa bir şirket gelip izin bile almadan 14 yıl boyunca dağı un ufak eder. Dağa sahip çıkıldığında ise iş makinesini yanına alıp arkasına baka baka gider!..
- Kaz Dağları kardeşliği... 11 Kasım 2024 04:44
- Namlunun ucunda yaşamı savunanlar: Kırılırız ama eğilmeyiz!.. 04 Kasım 2024 04:51
- ‘Etki ajanı yasası’ ve Bergama köylüleri için kaynatılan cadı kazanı 28 Ekim 2024 04:51
- Bilimle dalga geçmenin bedeli 21 Ekim 2024 04:40
- Kapadokya'da balon turizminin görünmeyen yüzü ve balon emekçileri 14 Ekim 2024 04:32
- Mor çiçekli garganlar, arılar, mezarlar... 07 Ekim 2024 04:48
- Gediz bitti!.. 30 Eylül 2024 04:34
- Göreme'yi neden göremedik? 23 Eylül 2024 04:25
- Kazan Gölü küstü bize! 09 Eylül 2024 04:56
- Göl kurudu RES'ler kuruldu! 02 Eylül 2024 05:18
- Küresel ısınma böyle devam ederse Efes, Milet, Knidos, Kaunos sular altında! 26 Ağustos 2024 04:35
- Bu kadar düşük tenörle madencilik yapılır mı? | Avunmayacağız! 19 Ağustos 2024 04:26