OVP’yi yerli yerine koymak ya da bir fasit dairedir zulüm
Fotoğraf: AA
OVP yayımlandıktan sonra konuyla ilgili hemen her köşe yazarı çeşitli değerlendirmeler yaptı. Kimi yazılarda farklı ekonomik verilere dair beklentilerin gerçekçiliği, geçmiş OVP’lerin tahminlerindeki başarısızlıklar, hedeflerin birbirleriyle çelişkili niteliği öne çıktı kimi yazılarsa haklı olarak bir adım daha geriye giderek tutturulacak hedeflerin kendisinin ne anlama geldiğine odaklandı.
Hedeflerin tutturulması kabaca iki noktayı beraberinde getirecek, ücretli/maaşlı çalışanların çalışma koşullarında bozulma, hak ve kazanımlarının daraltılması yanı sıra ücretlerinde zaten başlamış olan ve zamana yayılarak devam edecek bir gerileme ve geniş kesimlerin “öyle ya da böyle” faydalandıkları kamu hizmetlerini mümkün kılan kamu harcamalarında azalma. Programın dile getirebildiği ölçüde söylediği bu. Ama bunu farklı şekilde ifade ediyor program: İşgücü piyasalarında esneklik, yeni nesil esnek çalışma şekilleri, esnek istihdam modelleri yanı sıra enflasyon oranlarında düşme (örneğin, asgari ücret artışlarının dezenflasyon süreciyle uyumu gözetilmeye çalışılmaya devam edilecek) ve bütçe açığında azalma. İktisadi göstergeleri sınıfsal olarak okumak gerekliliği hatırlatan güzel bir örnek program.
Kemer sıkma programlarının en temel unsurlarını içeren bir program OVP. Eskiden IMF eliyle “dışarıdan dayatılırdı” kemer sıkma, şimdi anlaşılan dayatmayı içselleştirmişiz… Dinle küçük adam! Aslında her dönem bu konuda iç ve dış bir arada... Tek yürek, tek cephe, tek politika, tek…
Türkiye’de yoldan çıkan ekonomi küresel finans sermayesi ve onun rasyoneller koalisyonu tarafından yeni bir krize kadar rayına oturtulmaya çalışılıyor. Çözüm eski usul sonuçlar da öyle olacak. Bu politikalarla en iyi olasılık kriz büyüme kriz sarmalına devam…
Şimdi tartışma şu, haklı olarak muhalif iktisatçılar bu programın refah kaybı ile sonuçlanacağını, ekonominin küçüleceğini, büyümenin düşeceğini, işsizliğin artacağını dile getiriyorlar. Şüphesiz haklılar. Ama bu programı uygulayanlar da bunu biliyor zaten. Hatta tam da bunun için uyguluyorlar. OVP’de ise bu gerçeği biraz makyajlıyorlar o kadar.
Kemer sıkma tartışmaları eskidir, savunanlar enflasyonu düşürmeden, ki onunla ilişkili olarak büyüme, ücretler, refah, kamu harcamaları vb. düşürülmeden sürdürülebilir yeni bir büyümenin mümkün olmadığını söylerler. Karşı çıkan muhalif kesimin eleştiri noktası da burasıdır: Kemer sıkma, büyümeyi düşürür, ücretleri baskılar, refah kaybı yaratır, kamu hizmetlerini daraltır vb.
Diğer bir deyişle kemer sıkmacılar sabredin der, muhalifler ama faturayı hep emek kesimi, yoksullar ödüyor der. Sabır talebi aslında emeğe faturayı ödeterek yeni bir denge kurma sürecine dairdir. Kabaca anlatmaya çalışayım: Piyasacı anlatı, kendi haline bırakıldığında piyasanın temizleyeceğini anlatır bize. Piyasaların temizlemesi arz ve talebin bir denge fiyatında dengeleneceği ve arz fazlası, talep eksikliği vb. olmayacağını söyler. Buradaki örtük varsayım arz ve talepteki değişimlere fiyatların (ki nasıl belirlendiği çok fantastiktir) sorunsuz bir şekilde uyacağıdır. Dolayısıyla “bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler”. Ama bu fantezi gerçek ekonomide işlemez. Fiyatların öyle bir kabiliyeti yoktur. İşte piyasanın yapamadığını bu noktada onun “kadife eldiven” içindeki görünür eli yapar, bu zaman zaman IMF programı olur, zaman zaman da OVP gibi metinler: Geç kapitalistleşen bir ülkenin yoksulları, emekçileri, işçileri için başarısı başarısızlık olan programlar. Örneği çoktur. Programlar aracılığıyla düşürülen reel ücretler, kamunun yeni “dengesi” sermayenin kârlılığı için yeni alanlar ve olanaklar sunar. Şüphesiz sermaye sınıfının kendi içinde bu süreçten farklı etkilenen unsurlar da vardır. Onların sınıf içi mücadeleleri başka bir konu ama öncesi ve sonrası iki farklı resme bakıldığında kurulan yeni dengede işçi sınıfının, emekçilerin ekonomik, sosyal ve politik refahının onlar aleyhine göreli olarak bozulduğu açıkça görülür. Ekonomi bir süre sonra büyümeye geçebilir, kaçınılmaz değilse de mümkündür ama bu büyüme koşulları bu kez daha da zayıflatılmış emeğin sırtına binerek sağlanır, ta ki bir diğer kriz sürecine kadar.
Berna Durmaz’ın yazdığı gibi: “Bir fasit dairedir zulüm, kuyruğunu yutmuş yılan ... Döner döner tekrarlanır, döner döner tekrarlanır, döner...”
- ABD seçimleri ve ekonomi 05 Kasım 2024 04:29
- Yüz bir yılda Türkiye kapitalizmi ve krizler 30 Ekim 2024 05:50
- Nobel vesilesiyle… 23 Ekim 2024 04:40
- Sineğe övgü… 16 Ekim 2024 04:56
- Doğru bilinen yanlışlar 09 Ekim 2024 04:55
- Enflasyon eşitsizliği 02 Ekim 2024 05:42
- Cari açığı azaltmak başarı mıdır? 25 Eylül 2024 04:28
- Ekonomi soğuk yenen bir yemektir 11 Eylül 2024 05:13
- Değerden eşitsiz gelişmeye... 28 Ağustos 2024 04:58
- Oligarşi ya da “kaçlıysa artık” çeteler üzerine… 14 Ağustos 2024 04:50
- İktisatçılara Masallar 31 Temmuz 2024 05:48
- Hamlet’ten Morgan’a ‘hayatın ücreti’ ya da işçi sınıfının hayatı değerlidir… 17 Temmuz 2024 05:12