22 Eylül 2024 04:49

ABD medyası ve ‘tarafsız’ gazeteciliğin sınırları

İsrail'in Beyrut'a saldırısı sonrası enkaz kaldırma ve kurtarma çalışması

Fotoğraf: Houssam Shbaro/AA

PAZAR
Paylaş

Bir anlığına İsrail’in Lübnan’da gerçekleştirdiği, çağrı cihazları ve kablosuz cihazları silahlaştırdığı, bombalaştırdığı devlet terörü saldırısında rollerin değiştiğini düşünelim. Eğer Lübnan Hizbullah’ı İsrail’in aktif ve ihtiyat askerlerinin ve yakınlarının kullandığı cihazları uzaktan, aynı anda ve kimlerin yanında patladığını düşünmeden patlatmış olsa, ABD medyası ve siyasetçileri terör saldırısı diye çığlıklar atıp Lübnan’ı işgal etmekten bahsediyor olurdu. ABD’de ise saldırının ertesi günü geleneksel ve dijital medya, bazı istisnalar hariç, bu terör saldırısını savunmakla, mantığa büründürmekle, hatta övmekle meşguldü. Bu cihazları Lübnan’da sadece Hizbullah kullanmıyor. Kaldı ki sadece Hizbullah kullanıyor olsaydı bile Lübnan’da Hizbullah yasal bir parti ve politik ve günlük hayatın her alanında örgütlü.

Birkaç haber başlığına bakalım: New York Times gazetesi çarşamba günü “Hizbullah'ı hedef alan patlayan çağrı cihazları 11 kişiyi öldürdü, binlercesini yaraladı” manşetiyle çıktı. Bu cihazlar birden kafaları bozulmuş ve patlamaya karar vermişler bu gazeteye göre. “Yapay zekalı” ya da “akıllı” makine dedikleri bu olsa gerek. Web sitelerinde ise İsrail’in “taktik kudreti”nden ve bu saldırıların Hizbullah’ı nasıl “utandırdığından” bahsediyorlardı. USA Today saldırıyı birinci sayfasından görmezken internet sitesinde “Hizbullah yeni telsiz patlamalarıyla vuruldu” başlığı ile sanki sadece Hizbullah savaşçıları bu cihazları kullanıyormuş gibi duyurdu.

İkinci gün insanların günlük kullandığı elektronik cihazlar patlarken CNN “Hizbullah telsizleri patladı” başlığı ile verdi haberlerini. Lübnan’da hangi cihaz patlarsa ABD medyasına göre o cihazı sadece Hizbullah kullanıyor. MSNBC de son dakika haberinde “Hizbullah’a ait cihazlar” ifadesini kullanıp “İsmini vermek istemeyen ABD’li yetkililer saldırının arkasında İsrail olduğunu teyit etti” demesine rağmen web sitelerindeki hiçbir haber başlığına İsrail’i çıkaramadı. Fox News ise web sitesinde ana haberin altında İsrailli kaynaklarına dayanarak “İsrail, İran destekli Hizbullah teröristlerini ‘en dahiyane’ şekilde aşağıladı” başlığını attı.

ABD medyasının imamları böyle yazınca tabloidi iyice zırvalıyor tabii. New York Post çarşamba günü “Beep beep boom” manşetiyle çıktı.

‘OBJEKTİFLİK’ YA DA STRATEJİK BİR RİTÜEL

Ayrım gözetmeksizin doktoru, pazarcıyı, taksi şoförünü, çoluk çocuğu yanındakilerle yaralayıp öldüren bu saldırıları ABD’lilerin o çok övündükleri “objektif” gazeteci muhakemeleri bu açılardan görmüş. Bu haberlerde Lübnan’da bu çağrı cihazlarının yaygın kullanımı ve nedenleri yok; saldırının devlet terörü içeriği yok, yani cihazları annesine babasına götürürken evde anne babalarının gözleri önünde paramparça olan çocuklar yok; pazarda, çarşıda alışveriş yaparken, takside müşteri götürürken, hastanede hasta bakarken yanındakilerle yaralanan, uzuvlarını kaybeden siviller yok.

İsrail bu saldırısıyla “dijital medya çağı”nda yeni bir devlet terörü çağı başlattı. Bizzat cebimizde bomba olmaya bir adım kalmış cihazlar taşıyoruz. İşin bu kısmına değinen yazılar da çok gündem olamadı, çünkü cuma günü İsrail bu kez apartman binalarını uçaklarla bombalamaya başladı.

Batı tipi gazeteciliğin üzerinde yükseldiği ve o çok övündüğü “objektiflik” kavramı aldatmacadan, Gaye Tuchman’ın deyimiyle eleştirileri atlatmak için kullanılan “stratejik bir ritüel”den ibaret. Bildiğimiz anlamda gazetelerin ortaya çıkışı ABD’de 1600’lü yılların sonlarına kadar uzanıyor. 1850’lere kadar bu ilk gazeteler, taraf tutan, haberlerinde belirli bir politik duruş sergileyen, genelde de politik parti ve gruplarla bağlantılı ya da partizan gazetelerdi ve partililerin, sempatizanların abonelikleri, politik parti ve grupların destekleri sayesinde yayın yapabiliyorlardı.

1820’lerden itibaren de siyahların çıkardığı, aleni kölecilik ve ırkçılık karşıtı gazetelerin büyük etki yaratmaya ve siyahların özgürlük mücadelelerinin ve örgütlenmelerinin birer parçaları olmaya başladıklarını görüyoruz. Bu yılların ve gelişmelerin hemen sonrasında, 1800’lerin ortalarından itibaren ise bugün bildiğimiz, reklama dayalı, dolayısı ile politik partilere muhtaç olmadığı için tarafsızlık/objektiflik iddiasındaki model egemen olmaya başlıyor.

Hükümetleri, başkanları eleştirebilmekle övünen, diğer ülkelerdeki medya ve basını aşağı gören bu kendisi ve kârları büyük medya kuruluşları, mevzu Amerikan sermayesinin ve devletinin çıkarlarına ve sömürgeci, emperyalist savaşlara, müdahalelere ve politikalara gelince, Amerika- ve Avrupa-merkezci, emperyalizm yardakçısı bir hatta hizalanıyorlar. Batı’nın solu da böyledir. Ancak o başka bir yazının konusu.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa