Cari açığı azaltmak başarı mıdır?
Fotoğraflar: AA | Kolaj: Evrensel
Bakan Şimşek birçok farklı mecrada dile getirdiği şeyi en son bir televizyon programında da ifade etmiş: “Birincil önceliğimiz ülkenin dış kırılganlığını azaltmak… Geçen sene Mayıs ayı itibarıyla 57 milyar dolarlık cari açığımız vardı. Cari açığı 19 milyar dolar civarına indirdik. Çok önemli bir kazanım. Cari açığı önemli ölçüde azalttık”. Benzer söylemleri cari açığın azaldığı farklı dönemlerde bakanlık yapan farklı isimlerden de duymuştuk.
Ancak rakamların ekonomide kullanımı son derece ideolojiktir. Örneğin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’dan hareketle ölçülen iktisatçıların Mekke’si konumundaki büyüme… Onu nasıl tanımladığınız, tanımınızın dayandığı üretim anlayışı ve onun gerisindeki teorik konumlanma sonuçta ortaya çıkacak rakamı da belirleyecektir. Bu yüzden eski Cambridge’li, yeni SOAS’lı Profesör Chang “ekonomide rakamları bir filin ağırlığı ya da bir çaydanlık suyun sıcaklığı gibi “nesnel - ki o da tartışmalıdır” bir şey olarak görmememiz gerektiğini söyler.”
Ölçüm sorunları yanı sıra, bir biçimde ölçülen ekonomik büyüklüklerin nasıl kullanıldığı da bir o kadar önemlidir, özellikle de politikacılar için… Örneğin büyüme verisini nominal olarak, dolar bazında ya da reel olarak ya da sizin için daha iyi şeyler söylüyorsa satın alma gücü paritesine dayalı olarak ifade edebilirsiniz. Aynı veriyi mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış ya da arındırılmamış olarak kullanabilirsiniz. Yine aynı şekilde veriyi bir önceki yılın aynı çeyreğine göre ya da bir önceki çeyreğe göre farklı açıklayabilirsiniz.
Örneğin kur düşük, ulusal para değerliyken belirli bir dönem için dolar bazlı GYSH’yi üç kat arttırdığınızı söyler, aynı ölçüm yöntemi ile ölçüldüğünde sonraki dönemde durumun ne kadar vahim olduğunu dile getirmezsiniz. Onun yerine ulusal para ile ölçüme döner, satın alma gücü paritesine vurgu yapar, ölçüm metodunu filan değiştirirsiniz. Enflasyonu düşürdüğünüzü mü açıklayacaksınız, veri toplama usullerinde biraz oynar, enflasyon sepetinin içindeki unsurları takip edilmez kılar, ürün gruplarının toplam enflasyona katkısını gösteren katsayıyı değiştirirsiniz.
Bunların hiçbirinin yanlış olmaması söyleyene halel gelmemesini sağlar. Aksine veriler politikacıların istediği doğrultuda kamuya yayılmış olur. Geniş kamuoyunun kendi yaşadığı gerçeklikle, açıklanan veriler arasındaki uyuşmazlığa şaşırmasının, verilerin açıkça çarpıtıldığı durumlar yanı sıra, önemli sebeplerinden biri de budur.
Tüm bunların yanı sıra bir de verilerin kullanımı meselesi vardır. Dış ticaret politikanızı mı öveceksiniz ithalattan hiç bahsetmeden ihracatınızı ne kadar artırdığınızı kamuya duyurursunuz. Yanlış mıdır? Değildir. Ama verileri kullanırken aslında cambaza bak demiş olursunuz. Cari açığı mı “düşürüyorsunuz” verileri açıklar bunu bir başarı olarak koyar ama bunun büyük ölçüde cari ve yakın gelecekte büyüme oranlarındaki düşüşle ilişkili olduğunu ifade etmezsiniz. Hadi biraz yakından bakalım. Yalancımız veriler olsun.
Verileri kabaca eşleştirip 1998 yılının ikinci çeyreğinden bu yana çeyreklik bazda cari denge ve büyüme rakamlarına birlikte baktığımızda tek başına ele alındığında başarı olarak ortaya konan cari açıktaki azalışın ne anlama geldiği açıkça görülebiliyor. Bu dönem 105 çeyrekten oluşuyor. 105 çeyrek arasında 21 çeyrekte bir önceki çeyreğe göre negatif büyüme söz konusu. Diğer bir deyişle her 5 çeyrekten birinde negatif büyüme yaşamış ekonomi. Bu 105 çeyreğin 89 çeyreğinde Türkiye ekonomisi cari açık vermiş. Kabaca %85. Bu durum Türkiye ekonomisinin ilgili dönemde büyümeyi büyük oranda ancak cari açık vererek başardığını gösterir nitelikte. Çünkü bu dönemde 84 çeyrek Türkiye ekonomisi pozitif büyümüş. Neredeyse bire bir oranda cari açık pozitif büyüme ile çakışmakta.
Bu dönemde sadece 16 çeyrek cari açık pozitif yani cari fazla söz konusu, bunun 8'inde ise büyüme oranları negatif. Daha genel bir ifadeyle büyümenin pozitif olduğu 89 çeyrekten sadece 8 tanesinde Türkiye ekonomisi cari fazla vermiş. Ekonominin cari fazla verdiği dönemde pozitif olan büyüme rakamlarına yıllık olarak bakıldığında, onların da önemli oranda negatif olduğu, pozitifse de düşük ya da düşme eğiliminde olduğu görülüyor.
Hülasa 105 çeyreklik analiz kabaca bize Türkiye Ekonomisinin cari açık verdikçe büyüyebildiğini, cari açıktaki küçülme ya da cari fazla durumlarının ise büyük oranda ekonominin küçülmesi ile ilişkili olduğunu gösteriyor. Bu durum açıktır ki Türkiye kapitalizminin ithalat yapabildikçe büyüyebilen üretim yapısı ile ilişkilidir. Üretim için gerekli olan ara ve yatırım malları ithalatı azalırsa cari açık azalır ama ekonomide de büyüme oranları düşer, işsizlik de onu takip eder.
Son Evrensel yazımızda OVP için ifade etmiştim, “geç kapitalistleşen bir ülkenin yoksulları, emekçileri, işçileri için başarısı başarısızlık olan programlar” diyerek, verili ekonomik anlayışın cenderesi içinde cari açıktaki “başarı” da böyle değerlendirilmelidir. Cari açığı azaltmak ne zaman bir başarı olur onu da başka bir yazıda tartışalım.
- Lenin’den Keynes’e “teşekkür” mesajı 04 Aralık 2024 06:40
- İnsanlar her zaman sessizce ölmezler… 27 Kasım 2024 04:45
- “Marksist İktisatçı” olur mu? Ya da Nobel’in Marksist alternatifi… 20 Kasım 2024 05:49
- Arz-ı Hâl 13 Kasım 2024 04:59
- ABD seçimleri ve ekonomi 05 Kasım 2024 04:29
- Yüz bir yılda Türkiye kapitalizmi ve krizler 30 Ekim 2024 05:50
- Nobel vesilesiyle… 23 Ekim 2024 04:40
- Sineğe övgü… 16 Ekim 2024 04:56
- Doğru bilinen yanlışlar 09 Ekim 2024 04:55
- Enflasyon eşitsizliği 02 Ekim 2024 05:42
- OVP’yi yerli yerine koymak ya da bir fasit dairedir zulüm 18 Eylül 2024 05:15
- Ekonomi soğuk yenen bir yemektir 11 Eylül 2024 05:13