26 Eylül 2024 04:45

Siyah çöp torbasına atılan insanlığımız

Yunus Emre Geçit

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Tam da geçen hafta bu memlekette hâlâ sistematik işkence varlığından söz etmişken, bu hafta başında işkencenin hepimizi insanlıktan çıkartan dehşet verici ağırlığı ile kalakaldık. Kim olursa olsun, ne yaparsa yapsın bir insana işkence uygulanmasının, bu uygulamaya hep birlikte tanıklık etmemizin, bir insanlıktan çıkarma eyleminde insandan yana tutum alamamanın ağırlığını hep birlikte taşımaya zorlanmamızın o siyah çöp torbasını hepimize giydirmeleri anlamına geldiğini gördük.

Özellikle 11 Eylül 2001 sonrası yaşananlar, özel kurulmuş merkezlerde hepimizi suç ortağı kılan görüntüleri göstere göstere uygulanan işkencelerle bizi adım adım insanlıktan çıkardı. Boşuna değil “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” diye haykırmamız yıllardır. Tek bir canlının işkence görmesine, insanlıktan çıkartılma girişimlerine insan kalmakta direnerek karşı koymadıkça, insanlık onurumuza sahip çıkmadıkça tüm insanlık, tüm canlılar tehdit altında olacak.

Bir insanın daha 19 yaşındayken onlarca suç işleyebileceği bir yere savrulmuş olmasında hiç birimizin sorumluluğu yokmuş gibi davranabilir miyiz? Bize tekinsiz hayatlarımızda koruyucu gibi sunulan güvenlikçi anlayışın daha çocukluktan yeni çıkmış bir insanın onlarca suç işlemesini asla önleyemediğini bir insanın canı pahasına, bir diğerinin de insanlıktan çıkarılmasıyla bir kez daha gördük.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı yaptığı açıklamada hepimizi uyarıyor: “Maalesef medya, 19 yaşındaki, daha çocuk sayılabilecek bir gencin neden bu kadar kabarık bir suç sicilinin olduğunu, neden şiddete başvurduğunu ve hangi saikler ile silaha sarıldığını, bu duruma dair başta devlet olmak üzere tüm topluma düşen görev ve sorumlulukları hiçbir şekilde sorgulamamaktadır. Ancak asıl kaygı verici olan, genç bir polis memurunun gerçekten üzüntü verici ölümüyle sonuçlanan olayın hemen ardından yasalar ve insan hakları normlarıyla belirlenmiş kamusal yetki ve sorumluluklar üstlenen kolluk görevlilerinin geliştirdiği tutum ve tepkilerdir. Söz konusu kişi, gözaltı işlemleri sırasında kolluk görevlilerinin işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ve onur kırıcı muamelesine maruz kalmıştır. Yıllardır işkenceye karşı mücadele eden ve bu süreçte işkence gören 22 bin 500’den fazla kişiye tedavi ve rehabilitasyon hizmeti sunan bir insan hakları kurumu olarak, bıkmadan usanmadan tekrar ettiğimiz bir gerçeği bir kez da hatırlatmak istiyoruz: İşkence mutlak olarak yasaktır!”

Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler (BM) İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme’nin 2. maddesi’nde şöyle denmektedir:

Sözleşmeye taraf devlet, yetkisi altındaki ülkelerde işkence olaylarını önlemek için etkili kanuni, idari, adli veya başka tedbirleri alacaktır. Hiçbir istisnai durum ne harp hali ne de bir harp tehdidi, dahili siyasi istikrarsızlık veya herhangi başka bir olağanüstü hal, işkencenin uygulanması için gerekçe gösterilemez. Bir üst görevlinin veya bir kamu merciinin emri, işkencenin haklılığına gerekçe kabul edilemez.”

Vakfın açıklamasıyla devam edelim: “Oysa dün kolluk görevlileri, söz konusu BM sözleşmesine taraf olan bir devletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin memurları olarak Anayasa’nın 90. maddesi gereğince de uymak zorunda oldukları, yasa niteliğindeki bu sözleşmeye aykırı davranarak mutlak yasağı çiğnemişlerdir. Gözaltına aldıkları kişiye şiddet uygulamışlar, siyah bir çöp torbası giydirerek, bu iş için düzenlenmiş olağan gözaltı araçları yerine “hayvan durum izleme aracı” ile adliyeye sevk etmişlerdir. Kolluk görevlilerinin bu uygulaması, hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde işkence ve zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele ve cezalandırmadır. Yani suçtur! Ve işkence görüntülerini kullanan basın da insanlığa karşı bu suça ortaktır. Ölen polis memuru ve kişiyle ilgili bilgilerin karşılaştırmalı bir şekilde paylaşılması ve acının büyüklüğü bir kişinin bu şekilde insanlıktan çıkartılmasını hiçbir şekilde meşru kılmaz. Şunu da hatırlatmak isteriz ki böyle davranarak bir insanı insanlıktan çıkarttığınızda aslında kendinizi de insanlıktan çıkartmış olursunuz. Daha da korkuncu, buna ortak olan ya da sessiz kalan herkes insanlıktan çıkarma suçuna iştirak etmiş olur. Yani toplum olarak hepimiz insanlıktan çıkmış oluruz. Bu nedenle tüm toplumu işkence ve diğer kötü muameleye karşı sessiz kalmamaya, suça ortak olmamaya, dolayısıyla insan onuruna sahip çıkmaya, yetkilileri de mutlak yasak kuralını silsile yoluyla ihlal eden tüm kolluk görevlileri hakkında derhal şeffaf ve etkin soruşturma başlatmaya davet ediyoruz.”

Son günlerde kadınların gözaltında tecavüz sonucu gebe kaldıkları iddialarından 13-17 yaş aralığında kız çocuklarının özgürlüklerinden alıkonulmasına ilişkin çocuk hakları ihlaline dair iddialara pek çok irkiltici haber de peş peşe gelmişti. Neler oluyor demeye kalmadan, bu son olayla birlikte insanlık onurumuza sahip çıkmanın en acil ödevimiz olduğunu bir kez daha hissettik. İnsanlığımız çöpe atılmasın diye...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa