26 Eylül 2024 04:27

Lübnan savaşın eşiğinde!

İsrail Lübnan'a saldırdı

Fotoğraf: Ramiz Dallah/AA

Paylaş

Lübnan Hizbullah’ı ile İsrail arasında 8 Ekim’de başlayan çatışmalar Lübnan’ı da içine çekecek kadar büyüdü. İsrail yaklaşık 10 gündür Hizbullah’a yönelik saldırılarını artırdı. Geçtiğimiz hafta çoğunlukla Hizbullah militanlarının kullandığı cep telefonları ve çağrı cihazları patladı. Aralarında sivillerin de olduğu onlarca kişi hayatını kaybetti. Bu hafta başından itibaren İsrail güney Lübnan’dan Beka Vadisi’ne ve Beyrut’un Dahiye bölgesine kadar Hizbullah’ın güçlü olduğu bölgeleri vurmaya başladı. Sadece 2 günlük hava saldırılarında hayatını kaybeden insan sayısı 600’e yaklaşırken ölenlerin arasında çok sayıda kadın ve çocuk olduğu biliniyor. 

İsrail sivillerin yaşadığı yerleşim birimlerini vurduğunu reddetmiyor ancak bu bölgelerdeki binalarda Hizbullah’ın silah depolarının ve hatta füzelerinin saklandığını iddia ediyor. İsrail’in şiddetli hava saldırılarından dolayı güney Lübnan’da sınıra yakın bölgelerdeki köylerde ve kasabalarda yaşayan on binlerce insan üstlerindeki pijamalarla yollara düştü. Sınıra en yakın kent olan Sur’un dış mahallelerine kadar yerleşim birimlerinin içlerine kadar birçok noktayı vuran İsrail saldırılarından kaçmak üzere yaklaşık yarım milyon insanın evini terk ettiği belirtiliyor. Bu insanlar başkent Beyrut başta olmak üzere güvenli sayılan bölgelere kaçmak zorunda kaldı.

Peki İsrail Hizbullah’a yönelik son saldırısını nasıl gerekçelendirdi? 8 Ekim’de başlayan İsrail-Hizbullah çatışması sebebiyle kuzey İsrail’den tahliye edilen 100 binden insanın geri dönmesini sağlamak… Yani İsrail kendi insanlarının evlerine geri dönüşünü sağlamak için yarım milyon Lübnanlıyı evinden etmekten çekinmedi.

İsrail’in saldırıları Hizbullah’a ait binden fazla noktanın vurulması ile sınırlı kalmadı. Hizbullah’ın askeri ve siyasi üst düzey isimleri de hava saldırılarına hedef oldu. İsrail bu saldırıların ardından Hizbullah’ın hem komuta kademesi hem de silah açısından kapasitesinin önemli ölçüde zayıflatıldığını duyurdu. Hizbullah’ın İsrail saldırılarında her açıdan epey sarsıldığı ve kan kaybettiği açık ancak örgütün çökmek üzere olduğu, İsrail’e saldıramayacak hale geldiği gibi yorumları yapmak için henüz çok erken. Çünkü Hizbullah içine kapalı bir örgüt. Silah kapasitesi net olarak bilinmiyor. Ayrıca İran’dan Irak ve Suriye’yi geçerek Lübnan’a uzanan lojistik hattı hâlâ açık. Bu nedenle Hizbullah’ın İsrail saldırılarında ne kadar hasar gördüğüne ve mevcut durumuna dair yorum yapmak mümkün değil. Ancak Lübnan’da İsrail’in bazı saldırıları içeriden bilgi almadan gerçekleştiremeyeceği konuşuluyor. Yani İsrail’in Hizbullah’ın içine sızdığına dair iddialar var.

Her halükarda İsrail ile Hizbullah arasındaki gerilim kolay kolay yatışacak gibi görünmüyor. Bu gerilimin bütün Lübnan’ı kapsayacak şekilde yayılması riski giderek yükseliyor. Bu nedenle Lübnan ordusu mevcut çatışmalara taraf olmazken siyasetçiler gerilimin bir an önce yatıştırılması için uluslararası topluma çağrı üstüne çağrı yapıyor. Beyrut sokaklarında ise farklı görüşler hakim… Kimisi Hizbullah’a tam destek verdiğini ve savaştan korkmadığını söylerken kimisi bir savaş daha istemediğini belirtip Hizbullah’ın savaştan çekilmesi gerektiğini savunuyor. Olası bir Lübnan-İsrail savaşından korkanlar Hizbullah’ın Gazze’ye destek olmak için İsrail ile çatışmaya başlamasının yanlış bir karar olduğunu ve Hizbullah’ın Lübnan’ın çıkarlarını düşünerek bu savaştan çekilmesi gerektiğini söylüyor. Hizbullah’ın Gazze konusundaki politikasının doğru olduğunu savunanlara göre İsrail Gazze’yi kontrol altına aldıktan sonra yönünü zaten Lübnan’a çevirecekti. Bu nedenle Hizbullah erken davranarak İsrail’in Lübnan’a saldırısını engellemeye çalıştı.

Hizbullah’ı destekleyenler hatta Hizbullah’ın kendisi bile savaş istemediğini söylüyor ancak Hizbullah’ı destekleyenler “Savaşı İsrail başlattı ve kendimizi savunmak zorundaydık” diyor. Hizbullah’a eleştirel yaklaşanlara göre örgüt, ateşle oynuyor ve Lübnan’ı değil İran’ın bölgedeki ajandasını ön plana alarak hareket ediyor.

Her halükarda savaş riski henüz Beyrut’u sarmadı ama Beyrut kapılarına dayandı. Her ne kadar Lübnan ordusu bu savaştan uzak durmaya çalışsa da İsrail’den gelen açıklamalar, zaman zaman İsrail basınında yer alan planlar İsrail’in Lübnan’ı topyekûn savaşa çekmeye çalıştığı izlenimi veriyor. Son olarak İsrail basınında Lübnan’a yönelik geniş çaplı askeri operasyon ihtimalinden bahseden senaryolar yer almaya başladı. Kara operasyonunun da seçenekler arasında olduğunu İsrail’in aşırı sağcı kabinesi zaman zaman dile getiriyor. Güney Lübnan’ın 3 noktadan işgal edilebileceğine dair senaryoların tartışıldığı bugünlerde İsrail’in Hizbullah’a yönelik saldırılarla sınırlı kalmayacağına dair sinyaller geliyor.

Lübnanlıları tedirgin eden bir diğer senaryo ise, İsrail’in Lübnan topraklarının içine sarkan bir tampon bölge oluşturma niyeti. Bu çerçevede sınırlı da olsa İsrail’in Lübnan’a kara operasyonu yapması, sınıra yakın bölgelerde yaşayan Lübnanlıları topraklarından göç etmeye zorlaması gibi ihtimaller konuşuluyor.

Lübnan’a dair bu senaryolar konuşulurken Lübnanlı siyasetçilerin resmen eli kolu bağlı. 2019 yılındaki bankacılık krizinin ardından resmen batan Lübnan’da 600 günden fazladır cumhurbaşkanlığı koltuğu boş, hükümet geçici, devlet kurumları durmanın eşiğinde…

Elbette gerilimin artık Lübnan’ı ve hatta Suriye’yi de içine çekebilecek kadar büyümesi bütün bölge ülkelerini tedirgin etti etmesine ama Suudi Arabistan’ın bile “Endişeyle izliyoruz” açıklaması yaptığı bu süreci yatıştırmaya kimsenin gücü yetmiyor. Son olarak Amerika İsrail-Hizbullah gerilimine de el attı ve sınırın her iki tarafındaki sivillerin evlerine dönmesini sağlayacak bir plan üzerinde çalışıldığını duyurdu. Evet, uluslararası toplum boş durmuyor, sürekli planlar açıklanıyor, diplomasi trafiği aylardır baş döndürüyor ancak ne İsrail’i ne de İran’ı ve desteklediği grupları sahada durmaya ikna edebiliyorlar.

Netanyahu’nun savaşı kuzeye yani Lübnan’a kaydırmak istemesinin sebeplerinden biri de Gazze’yi unutturmaktı ve hedefine büyük ölçüde ulaştı. Artık hiç kimse Gazze’yi konuşmuyor. Batı Şeria’ya ve Doğu Kudüs’e yönelik artan saldırılar çoğunlukla doğru düzgün haber bile olmuyor. Gazze’de bir ateşkes ümidi bile yok.

İsrail-Hizbullah arasındaki gerilimin de Gazze’de bir ateşkes ile yatışabileceği söyleniyor ancak bu gerilimi besleyen o kadar çok nüfuz savaşı, hesap, sebep var ki artık Gazze’de bir ateşkes tansiyonu düşürmeye muhtemelen yetmeyecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa