26 Eylül 2024 06:27

Erdoğan’ın ABD temasları: Mesaj mı yoksa yalvarış ve temenni mi?

Fotoğraf: AA

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan, beraberindeki ekonomi heyeti ile ABD’de 3 ayrı toplantı gerçekleştirdi.

Piyasanın ‘köpek balıkları’ fon yöneticileri ile…

Ucuz emek, sınırsız teşvik arayan uluslararası dev şirketlerin temsilcileriyle…

 ‘Dış güçler’ diye çemkirilen bankacı, finansçı ne bulunursa…  

Kısacası elinde para olan kim varsa!

Temaslar şu başlıkla özetlendi; Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan New York’ta 4 mesaj

Mesajların ne olduğuna gelmeden önce… Belirtelim ki, mesajlar Erdoğan’ın, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yaptığı konuşma üzerinden, ‘Dünyaya ayar veren lider’ parlatmasını söndürecek cinsten!

***

Mesaj 1: “Türk firmalarının vize başta olmak üzere gerekli kolaylıkların sağlanmasında aktif desteğinizi bekliyorum”.

Erdoğan bunu kime diyor? ABD’li tekel temsilcilerine.

Bir dünya lideri(!) yardım istiyor. Bir ‘yalvarış’ görüntüsü oluşturan bu çıkış şu cümleyle bir pazarlamacıda ekleniyor: “Sizlerle birlikte yeni yatırımcıları da Türkiye’de görmekten mutluluk duyacağımızı bilmenizi isterim.

Hazin değil mi?

Erdoğan, Amerikan pazarına giriş için destek beklediğini söylüyor ama sorun büyük. Epeydir ihracatçılar isyanda! Yurt dışı girişimlerinde vize problemiyle boğuştuklarını haykırıyorlar.

Özelikle küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (KOBİ) vize sorununun giderilmesi konusunda bastırıyor.

Erdoğan, iktidarının önemli dayanaklarından bu kesimlerin sorununu diplomatik yollardan çözebilmiş değil.  

Dünyanın çeşitli ülkelerine ihracat yapıyoruz ama hâlâ vize sorunu yaşıyoruz. Yüzlerce, binlerce işçi çalıştıran üretici vize sorunu yaşarken, herhangi bir devlet memuru elini kolunu sallaya sallaya her yere gidebiliyor” vb. hükümete duyurulan eleştiriler artıyor. 

Erdoğan siyasi liderler ile çözemediğini, para babaları ile çözmeye çalıyor; ‘ne de olsa ‘asıl sahip onlar’ mantığıyla… 

İKİSİ BİR ARADA OLUR MU HİÇ!

Mesaj 2: “BRICS ile ilişkiler canlı tutulacak.

Türkiye, Batılı ülkelerle büyük ölçüde entegre olmuş durumda; NATO üyesi, AB ile Gümrük Birliği içinde. Bir yandan buna uygun şekilde Batı çizgisinde kararlılık açıklıyor, öte yandan da bu blokun karşısındaki oluşuma göz kırpıyor.

Oysa…

BRICS ülkelerinin nedeyse tamamına karşı ülke ekonomisi dış açık veriyor; yani daha az satıp daha çok mal ve hizmet alıyor.

Özellikle Çin ticaret ve yeni tesisler kurma yolu ile ülkeyi istilaya başladı.

Bunlara rağmen Türkiye BRICS’e (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın Mısır, Etiyopya, İran, Birleşik Arap Emirlikleri ve S. Arabistan’ın üye olduğu bloka) göz kırpıyor.

Dünya ekonomisinden daha fazla pay almak üzere Batı ile rekabete girişen oluşuma göz kırpmak NATO ve AB ile gerilimi artırır.

Bu gerilim göze alınabilir!

Lakin göze alındıktan sonra şu mesaj verilemez.

Mesaj 3: “İlave gümrük vergileri ve yaptırımlar kalkmalı.

İkisi bir arada nasıl olacak?

Batı’nın, “Sen bizim hedefimizdeki Çin’in Rusya’nın Truva Atı ol, biz görmezden geliriz, eyvallah mı” demesi bekleniyor.

İYİ NİYET BEYANI

Mesaj 4: “Ülkemizin küresel yatırım pastasından aldığı mevcut yüzde 1’lik payı 2028 yılı itibarıyla yüzde 1.5’e çıkaracağız”.

Bu olsa olsa cumhurbaşkanının niyet beyanıdır. Çünkü koşullara bakınca dünya ticaretinde yüzde 50’lik sıçrama yapmak olası gözükmüyor.

Dünya ekonomisinin gidişatını yakından izleyen uluslararası kuruluşlar, dünya ekonomisinin 2025’te hayli zor bir yıl geçirmesini bekliyor.

Küresel ekonominin büyüme hızında yüzde 2.9 gibi düşük tempo bekleniyor.

ABD, Çin gibi büyük ekonomilerde düşüş öngörülüyor.

OECD raporu da Türkiye’nin büyüme tahminini aşağıya revize etti. 2025 enflasyonunu yüzde 29.1 olarak öngördü.

ABD Merkez Bankasının faiz indirmesinden medet umulsa da ufukta olumsuz alametler çoğaldı.

Savaşın yayılması, Ortadoğu’da savaşın tırmanması…

ABD - Çin geriliminin artması…

Jeopolitik gerilimlerin sürmesi gibi…

***

Bu tablo karşısında pompalanan umutlar da pek iç açıcı değil.

Türkiye Yatırım Konferansı, “ABD’li yatırımcılardan Türkiye’ye yatırım sözü” başlığıyla paylaşılsa da… Ayrıntılarda Amazon, Hilton gibi mevcutlar dışında yeni isimler gözükmüyor.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Başkanı Nail Olpak’ın dediği gibi… Türkiye’ye ‘50 milyar dolar kaynak gelir’ gibi bir durum yok.

Peki ne var(mış)… Olumluya dönen bakış!

Bu durumda iş sıcak paracılara, yani faiz vurguncularına kaldı.

Şimdilik ‘çok kısa vadeli’ ve ‘kısa vadeli’ para akışı var.

Biraz daha kalıcısı gelecekse de önce parmak sallıyor, uyarı görünümü altında: ‘Sakın yeni yıldan önce faiz indirmeyin’, ‘Faizde gevşemeyin’…

Toplantıya katılan banka temsilcileri demek istiyor ki… Yüksek faiz verin ve biz çok kazanalım; kurlar da zıplamasın çünkü tekrar döviz alırken kayba uğramayalım.

Akbabalar pusuda!

OVP KİMİN ÜSTÜNE KALACAK

Finans kapitalin Erdoğan’a güvensizliğini, kendisin o kesimlerin nezdindeki prestijiyle aşmaya çalışan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise… Aktarılanlardan anlıyoruz ki sürekli ‘kararlılık’ ve ‘orta vadeli programı (OVP) referans alın mesajı vermiş. 

Geçen yılın Eylül’ünde Şimşek… “Finans kapitalin istikrar programına uyumlu bir orta vadeli program da hazırladık, ‘program var, hadi para getirin’ diyordu.

Bu yıl da ‘programda kararlıyız, hadi gelin’ diyor.

Uluslararası sermayeye bağımlı, kırılgan, açmazları iyice açığa çıkan OVP’ye bakıp şöyle bir ifade kullanmış: ‘Seneye yüzde 20 enflasyon göreceksiniz’.

Oysa Merkez Bankasının sektörel enflasyon beklenti anketine göre buna itibar eden yok.

Seneye eylül ayı için reel sektörün (sanayicinin) enflasyon beklentisi yüzde 51.

Hane halklarınınki ise yüzde 71.5!

Vatandaş da sanayici de ‘yükselecek’ demek istemiyor. Bugün yaşadığı enflasyona bakıp ‘inmeyecek’ diyor.

Enflasyon kağıt üzerinde düşecek, o da işçinin emekçinin, çiftçinin, emeklinin gelirini düşürmenin payandası kılınacak.

Asgari ücret konusunda sorular yönelten fon yöneticilerine Bakan Şimşek, “Ekonomi yönetiminin beklenen enflasyona göre ücret artışına dayalı bir yaklaşıma sahip olduğu” güvencesini verdi.

Şimşek ayrıca ‘yeni ek vergiler getirmeyecekleri’ sözü de verdi.

OVP’nin yükünün milyonlarca emekçiye kalacağını haykırdı!

***

Geçen yıl eylül ayındaki BM zirvesi sonrası, ‘el açma ekonomisi’ başlığı altında şöyle yazmıştık:

Semt pazarında duyardık; ‘gel vatandaş gel, akşam pazarı bunlar’ bağırışını. Şimdi bu ‘yerli’ pazarlama taktiği ABD’ye taşındı; artık New York’taki Times Meydanı’ndaki dijital panolarda görüyoruz: ‘Gel sermaye gel, Türkiye’ye yatırım yap.

Bizim verdiğimiz vergilerle, ‘Benim paraya ihtiyacım var’ ilanı verilmişti. İlana değil, bol kazançlı yüksek faizi görünce geldiler. 

Toplantılar kapalı olsa da-ekonomi gazetelerine ve iktidara medyasına yansıyanlara bakınca-  toplantılarda ‘istenen’ sonuçların alınamadığı açık.

Bu yıl da diyoruz ki: Eller boş dönüldü, süreç daha çok tavizle ilerleyecek, reisin parlatılmasıyla örtülemeyecek bir gerçeklik bu! 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa