27 Eylül 2024 05:37

Sorumluluk sizde

Fotoğraf: Burkay Rende/Evrensel

Paylaş

Türk-İş’in 24 Eylül için aldığı 1 saat iş bırakma kararının ardından bu eylem fabrikalarda çeşitli biçimlerde hayata geçirildi. Gazetemize yansıyan haberlere göre bu çağrı demir yolu, harp sanayi, sağlık gibi kamu iş yerlerinde etkili bir biçimde uygulanırken petrokimya, gıda ve taşımacılık alanlarında da kısmen uygulandı. Bazı iş yerlerinde sadece açıklama okunurken özellikle metal sektöründe sessizlik hakim oldu, işçilerin çalıştığı pek çok fabrika ise eylemin olduğundan bile habersizdi. Sendika yöneticilerinin çağrı yaptığı yerlerde işçilerin katılımının tam olarak gerçekleştiği görüldü. Uzun yılların ardından gerçekleşen bu eylem, işçi sınıfının mücadelesi için önemli dersler içeriyordu.

Öncelikle vurgulamak gerekiyor ki Türk-İş yönetimi bu kararı işçilerin tabandan gelen baskılarının etkisiyle almış ve eylemi en etkisiz bir biçimde gerçekleştirmeye yönelmiş olsa da bu karar olumlu bir karardır. Türk-İş yönetiminin hesapları ne olursa olsun, kısa süreli ve sınırlı etkili olsa da özellikle iş bırakmayı da içeren bu tür kararların işçi hareketi açısından nesnel sonuçları oluyor ve olacaktır. Özellikle işçilerin Türk-İş üst yönetimine bu kararı almaya zorladıkları gerçeği dikkate alınınca. İşçilerin tabandan gelen baskısı on yıllardır Türk-İş üst yönetiminin önlerine çektiği barikatta ciddi bir gedik açmıştır. Görülmüştür ki artık mızrak çuvala sığmıyor ve işçiler mücadeleye hazır ve kararlıdırlar. Ama önlerinde aşmaları gereken ciddi engeller de var.

Yerel sendika yöneticilerin çağrı yaptığı yerlerde eylemin etkili olması, mücadeleci ve namuslu sendika yöneticilerinin üzerinde artık daha fazla sorumluluk yüklemiştir. Sendikaların harekete geçmediği yerlerde işçi temsilcilerinin alttan zorlaması ve kendi aralarında bağlantılar kurarak hareketin genişlemesini ve yayılmasını sağlamaları, yerel platformlar oluşturmaları sınıfın mücadele gücünü artıracak, önlerine dikilen bürokrat ve sarı sendikacılığın barikatlarını parçalamalarını sağlayacaktır. İşçi sınıfının geçmişte işçi temsilcileri platformu, sendika şube platformları vb. deneyimleri vardır ve bugün işçi sınıfının içinde bulunduğu ağır ekonomik ve politik koşullar bu tür platformların kurulmasının aciliyetini ve sınıf üzerinde etki kurmasının zorunluluğunu daha da öne çıkarmaktadır. Eylemlerde işçilerin attığı genel grev ve direniş sloganları, bu eylemler hemen gündeme gelecek olmasa da hareketin gelişme yönünü işaret eden nitelikleriyle oldukça dikkat çekicidir.

Mücadeleci her sendika yöneticisinin, işçi temsilcisinin, sınıfın mücadelesinin gelişmesi için çaba gösteren öncü işçilerin, bu gelişmelerden hareketi ilerletici sonuçlar çıkarması gerekiyor. Yani kendi sınıfının ekonomik, sosyal ve politik haklar için mücadelesini geliştirmek, sermayenin ve iktidarın saldırılarını püskürtmek için ayağa kalkmasını sağlamak görevi onların omuzlarına binmiştir ve işçi sınıfının mücadelesi eğer önündeki barikatları parçalayıp aşacaksa onlar bu ilerlemede belirleyici bir rol oynayacaklardır. Sendika üst yöneticilerinin zorunlu olarak aldıkları kararlar, mücadeleyi omuzlayacaklar için sadece bir meşruiyet ve haklılık alanı açmaktadır. Mücadelenin sınıfı kucaklaması ve onun gövdesini harekete geçirmesi ise ancak bu sınıfa bağlı mücadeleci kesimlerin çabası ile gerçekleşecektir.

Türk-İş’in iş sınırlı da olsa üretimi durdurma kararı alması, DİSK yönetiminin Saraçhane mitingi sadece başlangıçtır. DİSK yönetiminin iş günü olması nedeniyle üretimi durdurarak mitinge katılma çağrısı yapması, Türk-İş’in 1 saatlik üretimi durdurma kararını kendi alanında da uygulaması beklenirdi. İşçi sınıfının birleşik mücadelesini sağlamak son derece önemli ve bu konuda da görevin öncü işçilere, mücadeleci yönetici ve temsilcilere düştüğü açıkça görüldü.

İşçi ve emekçilerin, küçük üreticilerin, emeklilerin, gençlerin içinde bulundukları açlık ve sefalet koşulları ortadadır ve bu koşullar her geçen gün biraz daha ağırlaşmaktadır. Gelen her gün işçi ve emekçi halka yeni saldırının hazırlandığını haber vermektedir. Bu koşullar ortadayken işçi hareketi biraz ayağa kalktığında bütün bu kesimleri kendisinin müttefiki olarak yanında bulacağını ummak hayalcilik olmayacaktır. Kısacası hareketin işçi sınıfının merkezinde olduğu, omurga görevi gördüğü bir işçi ve halk hareketi olarak gelişmesi olanaklıdır. Bunun için mücadeleci kesimlerin sorumluluklarını hakkını vererek yerine getirmeleri gerekiyor. İşçi ve emekçi halk iktidarın ve iş birlikçi sermayenin saldırılarını püskürtecekse, işçi hareketinin ihtiyaç duyduğu örgüt biçimlerini gerçekleştirme, bu yolla sınıfın eylem birliğini sağlama görevinin üstesinden gelmek acil bir zorunluluk olarak öne çıkıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa