28 Eylül 2024 04:44

MEB okulları mı kapatmak istiyor?

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin

Kolaj: Evrensel

Paylaş

Yedikleri adını bile telaffuz edemeyeceğimiz yemeklerden bindikleri lüks araçlara, uçak konvoylarından gittikleri gezilere, kaldıkları ultra lüks otellere kadar “itibardan tasarruf” etmeyen iktidar, Amerika gezisinde de bunu bütün gözlere soktu, adeta çıkarma yaptı.

Peki, “tasarruf” kimlerden yapılıyor? Milyonlarca işçiden, emekçiden, emekliden… Okulların açılmasıyla buna çocuklar da eklendi. Milyonlarca çocuk aç ve yoksul. Araştırmalar, her beş çocuktan birinin okula aç gittiğini, her yüz çocuktan 30’undan fazlasının da eğitimi bırakmak zorunda olduğunu ortaya koyuyor. Eğitim Sen’in raporunda da belirtildiği gibi çocuklar “Suyla karnını doyuruyor”…

***

Ekmek ve Gül birkaç yıl önce “okullarda bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek” kampanyası başlatmıştı, bu kampanya geniş bir kesim tarafından sürdürülüyor… Bunun gereğini yapıp milyonlarca aç öğrencinin hiç olmazsa bir öğün karnını doyurması istenen Milli Eğitim Bakanlığı ne yaptı? Yeni kısıtlamaları içeren genelge ile taşımalı eğitime sınırlama getirip köylerden okullara taşınan öğrencilerin eğitim hakkını elinden aldı. MEB, yeni istismarların, çocuk işçiliğinin ya da çocukların cemaat, tarikat yurtlarına mahkumiyetinin yolunu açıyor. Aladağ örneğinde olduğu gibi çocuklarını ölüme ya da vakıf yurtlarında istismara göndermek istemeyen aileler, çocuklarını okuldan almaya başlıyorlar, bu artacak da.

***

Sadece cemaat, tarikat yurtları değil, devletin KYK yurtlarında da çocuklar dinci, gerici yöneticilerin eline bırakılıyor. Buna, deprem döneminde bizzat tanık da oldum. 6 Şubat depremi sonrası evleri ağır hasarlı ve yıkık olduğu için kalabalık bir aile Çubuk Yıldırım Beyazıt KYK yurduna yerleştirilmiş. Anne-baba, dört çocukları, anneanne ve dayı ile iki evden gelen kalabalık bir aile... Çocuklar ortaokul çağında. Bir süre kaldıkları yurtta, Kur’an kursuna gitmeleri, namaz kılmaları, hatta henüz 11-12 yaşındaki kız çocuğunun başını örtmesi yönünde baskılar başladı. Alevi kökenli aile rahatsız oldu ama başka gidecekleri yer de yok. Dayı Hatay’da gazeteci… Kızılırmak Federasyonu genel sekreteriyim ve federasyon olarak depremzedelere yardım yapıyoruz. Bize ulaştılar bir gazeteci arkadaş aracılığıyla. Aile adeta “imdat” diyordu. Çocuklarının konuşmalarının, hareketlerinin bile değiştiğinden yakınıp bir an önce bu yurttan kurtulmak istiyorlardı. Aşık Veysel Derneği de kız öğrenci yurdunu o zaman depremzedelere ayırmıştı, zira okullar da kapalıydı. Ailenin bu yurda yerleşmesi sağlandı da rahat bir nefes aldılar. Şimdi çocukların biri fen lisesinde, diğerleri not ortalamaları 95’lerin üzerinde oldukça başarılılar…

***

Yeni genelgenin kız çocuklarının eğitime erişiminde büyük engel olacağı kaygısını dile getiren Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, “MEB kimlerle, hangi tarikat ve cemaatlerle sözleşme imzaladı bir düşünelim. Tam da onların şehir merkezlerine yaptıkları yurtlara mahkum bırakılan çocukluktan bahsediyoruz. Aladağ yangını hepimiz için büyük bir facia olarak hafızalarımızda kazılı dururken, oğlan çocuklarının da o vakıflarda istismara uğradıklarını bile bile aileler buralara gönderir mi? Artık eğitimi bıraktırmayı çare olarak görüyorlar” diyor ve ekliyor: “Kaç çocuk bundan mağdur olacak, kaç çocuk okullaşma oranının gerisinde kalacak, onu da bilmiyoruz.”

Canan Güllü’nün de dile getirdiği senaryolardan biri de okulların temizliği… Temizlenmeyen ortamlardan salgın hastalığa geçiş, salgın hastalık sonrası okulların kapatılıp eğitimin EBA sistemi ile götürülmesi… “İnsanı senaryo üretmeye zorluyorlar” diyor Güllü, şunları da ekleyerek: “Eğitime ulaşamayan çocuğun geleceği olmayacak, tarikatlara mahkum olacaktır. O tarikatların şekillendirdiği hamur kıvamında çocuklar, iktidarın istediği yol ve yöntemle yaşamlarını devam ettireceklerdir.

Öte yandan da eğitime ulaşmasın diye engel üzerine engel çıkarıyorsunuz. Bu ideolojik akıl, siyaset aklı ve hakikaten 20 seneden sonra gelebilecek bu durum, Türkiye Cumhuriyeti’nin finalize edilmesine yönelik bir çalışma olarak görülmelidir.

Eğitimi yok ediyorsunuz, yaşam hakkını yok ettiriyorsunuz. Sokaklarda kadınlar yok ediliyor, akşam evine giderken sokakta bıçaklanıyor kadınlar. Hiçbirimizin can güvenliği kalmadı. Bunun sonucu çok fecaat. Tarikatları kapıda, kurt kuzuyu kapacak şekilde bekleten bir senaryonun parçaları gibi… Hepimizin kafasını duvarlara vurduracak derecede asap bozucu…”

***

Geçen hafta Narin’in izini süreceğimizi söylemiştik: Şimdi yeniden soruyoruz: “Narin’i kim/kimler neden öldürdü? Narin ne gördü de susturuldu? Ortalıkta dolaşan AKP’nin kutsal aile imgesini yok edecek bir ilişki mi vardı, Narin gördü de susturuldu? Ensarioğlu’na bildiğin ama sustuğun gerçek ne diye soruldu mu, ne zaman sorulacak? Devlet bu kadar mı acz içinde ki bir köyün bildiği gerçeği bulamıyor? Buldu da neden saklıyor?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa