"Kamyoncular", işçi sınıfı ve Amerikan seçimleri
Fotoğraf: Teamsters Sendikası
Düşük şiddetli bir deprem Amerikan işçi hareketini bir parça salladı.
Ülkenin en köklü sendikalarından Teamsters (“Kamyoncular” ya da “Taşıma İşçileri Sendikası”), Kamala Harris’i destekleyen tüm büyük sendikaların aksine, seçimlerde herhangi bir adayı desteklemeyeceğini açıkladı.
İsmine aldanmayın. Bu sendikanın taşıma işçisi üyelerinin yanında, gazete işçilerinden inşaat sektörüne her meslekten toplam 1.3 milyon üyesi var.
Depremin arka planı, “beyaz işçi sınıfı”nın elli yıldır Cumhuriyetçi Partiye peyderpey kayışı ve Taşıma İşçileri Sendikası Başkanı O’Brien’ın Cumhuriyetçi Parti Ulusal Kongresine konuşmacı olarak katılması. Görünürdeki dozu açısından bu sarsıntı, seyrek olarak yaşanan korkutucu Marmara depremlerinden ziyade, Los Angeles’da birkaç ay arayla yaşanan rutin depremleri çağrıştırıyor. “Çok büyük haber” olmasa bile, ulusal ve uluslararası basında gördüğü ilgiden fazlasını hakkeden bir olay. Zira biliyoruz ki ufak çaplı depremler bile, yeraltındaki büyük tabakaların uzun erimli hareketleriyle bağlantılıdır.
Sendikanın resmi olarak tarafsızlık kararı alması, seçimleri doğrudan etkilemeyecek. Sendikalı taşımacıların çoğu kararlarını vermiş durumda zaten. Ciddi bir çoğunluğu Trump’ı destekliyor. Sendika başkanının herhangi bir kararı bu tabloyu değiştiremezdi. Tabandaki önderlerin bir kısmı ise Trump karşıtı büyük bir kampanya düzenliyor. Kilit öneme sahip eyaletlerde, Harris’i destekleyeceğini açıklayan Taşıma İşçileri Sendikası şubeleri de oldu. Bunların hepsi, O’Brien’ın “tarafsızlık” kararını açıklamasından önceydi.
Yine de bu kararın dolaylı etkileri olacak. Birincisi, sendikanın muazzam kaynaklarının seçime giden son haftalarda atıl kalacak olması.
Daha büyük etki ise ideolojik ve stratejik: Amerika’nın en köklü sendikalarından birisinin, Trump seçilirse onunla çalışmanın kapılarını aralamış olması. Daha doğrusu, Cumhuriyetçi Parti Ulusal Kongresinde başlayan bir ortaklığın, tabanın ve orta kademe önderliğin bir kesiminin ciddi direncine rağmen tescillenmiş olması.
Başka bir deyişle, sendika başkanının tarafsızlık diye pazarlamaya çalıştığı duruş, aslında tüm kariyerini ateşe atmadan alabileceği en Trump taraftarı pozisyondu. Bunu da Demokratlarla tüm köprüleri atmadan yapmış oldu.
Biraz daha genel plandan bakarak söyleyelim. Diğer tüm yerleşik sendikaların ezbere Demokratik Parti taraftarlığının aksine bu hamle, Amerikan işçi sınıfının “beyaz ama örgütsüz” kesimleri arasında görülen ırkçılığa, cinsiyetçiliğe genel kayışa örgütlü bir destek anlamına geliyor. Ve arz ettiği asıl tehlike de bu.
Karşılaştırmalı bir bakışla tehlikenin ciddiyetini daha da iyi kavrayabiliriz. Klasik faşizmde işçilerin kayda değer bir kısmı, sadece milli ve dini kimliklerinden dolayı değil, bunlara ek olarak iş ve işçilikle kurdukları ilişkiden dolayı Führerlere ve Duçelere aktif ya da pasif destek vermişlerdir. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da takriben elli yıldır yaşanan aşırı sağa kayışta ise böyle bir “yeniden yorumlanmış işçi kimliği”nin çok büyük bir katkısı yok. O’Brien’ın emek örgütleriyle ve çalışma hayatıyla kurulan ilişkiyi sağcılaştırma projesi başarılı olursa, bambaşka bir dünya yaratacaktır.
O’Brien hedefine ulaşabilirse, hayalini kurduğu Trump yönetimini de görece daha (“beyaz”) emek dostu kılacak. Ki bu da ufuktaki Trump yönetiminin, ilk Trump hükümetinden daha sürdürülebilir toplumsal dayanakları olması anlamına gelecektir.
Elbette şu aşamada, taşımacılar sendikası, Cumhuriyetçi Partinin genelini bırakın, Trump üzerinde bile böyle bir etki sahibi değil. Cumhuriyetçi Parti Ulusal Kongresinden çok kısa bir süre sonra Elon Musk ile yaptığı görüşmede sendika düşmanlığını gizlemeyen Trump, taşımacılar sendikasından gelecek desteği aslında çok da umursamadığını göstermiş oldu. Üstelik -Trump’ın “milli ekonomi” nidalarını Trump’ın kendisinden daha ciddiye alan ve “beyaz işciler”e yarayacak ekonomi paketleri hazırlayan bir iki ayrıksı düşünce kuruluşu bir tarafa- Cumhuriyetçi Partinin şimdiye kadar ortaya koyduğu ekonomi planlarının emek dostluğuyla uzaktan yakından alakası yok.
Taşıma İşçileri Sendikasının en tepesinde yaşanan ideolojik deneyin tabanda büyük bir etkisi olduğunu düşünmemize sebep olacak herhangi bir veri yok şu anda. Yani, bildiğimiz kadarıyla, muhafazakar beyaz işçiler (en azından bilinç düzeyinde) sınıfsal değil ırksal, dini ve cinsiyetçi eğilimlerinden dolayı Trump’ı destekliyorlar.
Tüm bunlara rağmen, O’Brien’ın ve benzeri sendika bürokratlarının sembolik hamleleri, bu dinamiği değiştirebilir.
İşte bu yüzden, deneme-yanılma yoluyla ilerleyen bu “faşist” sendikacılığa karşı, bizzat taşımacılar sendikasının içinde ve çeperlerinde verilen mücadele büyük önem taşıyor.
Sendika bürokrasisine ve örgütlü faşizme karşı bu mücadeleden daha büyük mesele ise emek önderlerinin halihazırdaki momenti kullanıp, örgütlü ve örgütsüz “beyaz işçi sınıfı”ndaki ırkçılaşma ve cinsiyetçileşme eğilimini tersine çevirip çeviremeyeceği.
- Göçmen karşıtı göçmenler 21 Aralık 2024 04:29
- Türk sağının Trump coşkusu 07 Aralık 2024 04:55
- Batı solunun açmazı 23 Kasım 2024 04:33
- İşçi sınıfına ihanetin bedeli 09 Kasım 2024 04:16
- Amerikan seçimlerini aşırı sağ kazandı 03 Kasım 2024 04:35
- Filistin, iklim değişikliği ve seçim olmayan seçim 26 Ekim 2024 04:45
- Amerikan aşırı sağı ne kadar örgütlü, ne kadar tehlikeli? 12 Ekim 2024 04:16
- Türk-İslam tahakkümünün ve Netanyahu terörünün ortak kökenleri 14 Eylül 2024 04:51
- Dünyanın sonu mu geliyor? 31 Ağustos 2024 04:10
- Kamala Harris neyi değiştirecek? 17 Ağustos 2024 05:06
- Doğu Avrupa’da aşırı sağın durumu 03 Ağustos 2024 05:34
- Amerika, daha da sağa 20 Temmuz 2024 04:51