29 Eylül 2024 04:09

‘Protego ergo obligo’: Güvenlik devletinin ekonomi politiği

Yeşil Sol Parti'nin Kadıköy Yoğurtçu Parkı'nda düzenlediği kadın mitinginin ardından polisin gözaltı işlemi yapmak istemesi sonucu kadınlar polisi yuhaladı.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

Türkiye’de suç patlaması yaşanıyor. Organize suçlardan ağır suçlara, yolsuzluktan gasba, cinsel saldırıdan çocuk ve hayvan istismarına dek suçun çeşidi ve mahiyeti toplumun tüm nüfus katmanlarını içerecek şekilde genişliyor. Sokaklarda uzun namlulu silahlarla çatışmalar ve infazlar, uyuşturucu ve silah ticareti, mafya baronlukları, sokak ortasında kadınlara yönelik şiddet vakaları artıyor ve kamusal mekanlar giderek daha da tekinsiz hale getiriliyor.

Bir çocuğun organize suça sürüklenme süreci, yoksulluğun, okuldan uzaklaşmanın, geleceksizliğin temel yer teşkil ettiği çok katmanlı bir süreçtir. Evrensel’de yayımlanan bir röportajda düşük ücretlerle ağır işlerde çalışan 16 yaşındaki Çocuk İşçi Mehmet, mahallede çetelerin tekliflerde bulunduklarını, “Rahat para kazandıklarını”, bir keresinde yaptığı işten para almadan kovulduklarını anlatmıştı. Keza bir grup insanın, oluşturdukları çeteyle emniyet veya bürokrasi içerisindeki bağlantılarını kullanarak gasp, şantaj, tehdit, ihaleye fesat karıştırmasının merkezinde de illegal para trafiği bulunur.

Suç, homojenleştirilerek tek bir nedenle açıklanamaz. Suç ve suçlu sayısındaki artışı, toplumsal ahlaki çürümeyle veya değerler sistemindeki yozlaşmayla açıklama çabaları ise, neden-sonuç ilişkisini metafizik bağlamdan kurduğu için eksik ve hatalıdır. Kriminal ilişkiler maddi ve somut olup, siyasal ve ekonomik faktörlerin etkisiyle belirlenir.

RAKAMLARLA SUÇ

2023 yılına ait suç verileri Türkiye’de suçun mahiyetine dair veriler sunuyor:

Lozan Üniversitesi tarafından hazırlanan 2023 yılı “cezaevi raporu”na göre, Türkiye’de 31 Ocak 2023 itibarıyla 348 bin 265 mahkum ve tutuklu bulunuyor. 31 Ocak 2023 itibarıyla Avrupa Konseyine üye ülkeler arasında mahkum ve tutuklu sayısının en yüksek olduğu ülke Türkiye.

Adalet Bakanlığının “adalet istatistikleri”ne göre ceza mahkemelerinde seçilen 10 suç türüne göre yıl içinde açılan dosya sayısı artış oranları incelendiğinde 2023 yılında bir önceki yıla göre en fazla artışın dolandırıcılık, kasten öldürme, yağma, uyuşturucu madde imali ve ticareti suçlarında olduğu görülüyor.

Küresel organize suç endeksi raporuna göre dünyada 12. sırada, Avrupa ülkeleri arasında ilk sırada yer alan Türkiye’nin coğrafi açıdan transit ülke konumunda olması, ülkeyi insan ticareti ve insan kaçakçılığı için hedef haline getiriyor.

2023 yılı “güvenlik birimine gelen veya getirilen çocuk istatistikleri”ne göre 242 bin 875’i mağdur olarak, 178 bin 834’ü suça sürüklenme sebebiyle olmak üzere 537 bin 583 çocuk, suçun öznesi ya da mağduru olmak zorunda kaldı.

SUÇA DAİR İDEALİST YAKLAŞIMLAR

Suça ve suçluya dair teorik yaklaşımlarda liberal bakış açısı tüm sorumluluğu bireye yükler -tıpkı yoksulluk analizlerinde yaptığı gibi. Suçun sınıfsal, ekonomik ve siyasal kök-nedenlerini sorgulamaktan kaçınan liberal bakış açısı, sadece olaylara ve istatistiklere odaklanarak, çözümü güvenlik ve cezalandırma kapasitesinin fiziki ve teknik gelişiminde arar.

Kültür endüstrisinin de kolonlarından birisi olduğu bu bileşimde, feodal dönemdeki uygulamalara benzer biçimde, kalabalıkların kolektif histerisini tatmin etmeye hizmet eden cezalandırma pratikleri stilize ve estetize edilir. Polis Memuru Şeyda Yılmaz’ı öldüren katil Yunus Emre Geçti’ye çöp poşeti giydirilmesi ve hayvan taşıma aracına konduğu görüntülerin yayımlanması, toplumdaki adalet arayışını seyirlik intikam duygusuyla bastırma performansıdır.

“Kabil’den bu yana dünyanın cezayla ne korkutulduğunu ne de iyileştirildiğini” yazan Karl Marx, 1853 tarihli “Ölüm Cezası” makalesinde suçu sadece suçluyla açıklayan öznel-idealist görüşleri eleştirir. Soyut hak açısından bakıldığında, insan onurunu soyut olarak tanıyan Hegel’in ceza teorisinde “Ceza suçlunun hakkıdır. Bu onun kendi iradesinin bir eylemidir.”

Hegel, suçluyu bir nesne veya adaletin kölesi olarak görmek yerine, “özgür” ve “Kendi kaderini tayin eden” bir varlık konumuna yükseltir. Marx, Hegel’in aldatıcı formülasyonunda “özgür irade” soyutlamasını insanın kendisi yerine koyduğunu yazar. Cezayı suçlunun kendi iradesinin bir sonucu olarak gören bu teori, eski “jus talionis”in (Aynı türden ceza vererek misilleme yapma hakkının) metafizik bir ifadesinden ibarettir: “Göze göz, dişe diş, kana kan.”

SUÇUN FONKSİYONU

Suçun maddi ve nesnel zeminini yok sayarak tüm sorumluluğu bireye yüklemeden sonraki aşama, buna uygun güvenlik ve cezaevi konseptlerinin geliştirilmesidir. Suçlu sayısının artışına paralel güvenlik sektörünün ekonomik büyümesi de garanti altına alınır; Mark Neocleous’un belirttiği üzere “güvenlik, metadır”. Güvenlik talebi, güvensizlik ekonomisinin ayrılmaz parçasıdır. Güvenlik hizmetlerinin metalaşması, sermayeye daha fazla kaynak ayrılmasını, sermayenin genişlemesini ve dolaşımını kolaylaştıran etkendir.

Son 20 yılda Türkiye’de en fazla açılan kurumların başında cezaevleri geliyor. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün verilerine göre toplam 295 bin 268 kapasiteli 272 kapalı ceza infaz kurumu, 100 müstakil açık ceza infaz kurumu, 4 çocuk eğitimevi, 11 kadın kapalı, 8 kadın açık, 9 çocuk kapalı ceza infaz kurumu olmak üzere 404 hapishanede 356 bin 865 mahpus tutuluyor.

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında hükümlü sayısı 34 bin 808, tutuklu sayısı 24 bin 621 idi.

Adalet Bakanlığının 2023 yılı “performans programı” verilerine göre 2022 yılında 22 cezaevi açıldı; 2023 yılı için de 20 ceza infaz kurumu açılması planlanmıştı. 2024 yılında 5 yeni cezaevi ihalesi yapıldı. Ceza infaz kurumları ve personel eğitim merkezlerinin fiziki ve teknik altyapısının güçlendirilmesi için 2024 yılında 3 milyar 961 milyon 500 bin, 2025 yılında ise 3 milyar 944 milyon 430 bin lira ayrılması planlandı.

SUÇ VE DENETİM

Suçu ve suçluyu üreten ekonomik-siyasi-hukuki maddi zeminin ortadan kaldırılmadığı koşullarda, suçun olağanlaşması ve yaygınlaşması her türlü güvenlik politikasının meşrulaştırıcı dayanağına dönüşür.

Suç, kapitalist devletin yönetim şemasında sadece önlenmek istenen bir olgu değil, kontrol altına alınarak toplumsal denetimi sağlama uğraşının parçasıdır. Neocleous’un ifadesiyle “Emniyetsizliği düzenlemek”, kanunlar ve yönetim yoluyla “Zenginleri yoksullara, mülkiyeti olanları olmayanlara karşı korumak” için tesis edilir.

Sermaye ve devlet, güvensizliğin üretimi sayesinde kendilerini idame ettirdikleri ölçüde, güvenliğin asla gerçekten elde edilebilecek bir şey olmamasını da garanti altına almak zorundadır. Özel mülkiyete ve paraya endeksli toplumsal yapının kontrolünde tehlikeye işaret eden, tehlikeyi önleyen, tehlikeyi önlemek için kaynağa ihtiyaç duyan bir otoriteye, devlet aygıtına ihtiyaç duyulur.

Carl Schmitt, devletin “cogito ergo sum” (Düşünüyorum, o hâlde varım) ilkesinin “protego ergo obligo” (Koruyorum, o halde kendime bağlıyorum) olduğunu belirtir. Koruma ilkesi tek başına var olmaz, itaatle birliktedir. Lider ve maiyetinin, patron ve müşteri ilişkilerinin temelini oluşturmakla kalmaz, aksine koruma-itaat ilişkisi olmaksızın bir hakimiyet ya da tabiyet, mantıklı bir meşruiyet ya da yasallık durumu da mümkün değildir.

Suçlu üreten bir yapının nihai uğrağı, daha da güçlendirilmiş güvenlik devletidir. Güvenlik ve güvensizlik üzerine kurulu bir düzende, yeni nesil teknik ve teknolojilerin yardımıyla, hukuki alanda yaratılan muğlaklık ve boşluklarla, yargı sisteminde kurulan kayırma yapısıyla birlikte suç, önlenmekten ziyade kontrol edilen, kontrol edildiği ölçüde de toplumsal denetimi kolaylaştıran bir mekanizmaya dönüşür. Suçlu ordusunun büyümesi, yeni yetkiler ve yeni ihaleler demektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa