03 Ekim 2024 04:55

İktidar neden yapamayacağı bir anayasayı gündem yapmak için bu kadar uğraşıyor?

Tayyip Erdoğan

Fotoğraf: AA

Paylaş

TBMM’nin 28 dönem 3. yasama yılı önceki gün Meclisin “kendiliğinden” toplanmasıyla başladı.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un açılış konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan Meclise hitap etti.

Halkın büyük geçim sıkıntısı içinde olduğu; çiftçilerden işçilere, emeklilerden emeği ile geçinen her toplumsal kesimin eğitimden sağlığa, sosyal güvenlikten işsizliğe, yerel hizmetlere, hayatın her alanında büyük sorunlar yaşadığı ülkemizde Cumhurbaşkanı başlıca üç konu üstünde durdu:

  • Birincisi “yeni bir sivil ve demokratik anayasa” vaadi! Nasıl bir anayasa yapmak istediklerini 22 yıllık icraatlarını tarif etmeye çalıştıkları anayasa ile taban tabana zıt oluğunu hiç umursamadan anlattı! TBMM’nin 3. yasama yılında böyle bir anayasa yapmayı başaracaklarını iddia etti.
  • İkincisi; ekonominin iyiye gittiği, enflasyonun düşmeye başladığı ve yakın bir zamanda sıkıntıların aşılacağına dair çizdiği pespembe tablo. Buna “Halk inanır mı inanmaz mı”yı hiç umursamadan!
  • Üçüncüsü ise İsrail’in bir yıldır Filistinlilere karşı giriştiği kanlı katliamların Lübnan’a da yayılmasıydı. Dünyadaki ve İslam dünyasındaki duyarsızlıktan yakınan Erdoğan hamaseti İsrail’e karşı mücadelede dünyaya liderlik etme zamanının gelindiğine kadar götürdü! “İsrail’in gözü bizim vatan topraklarımızda, Anadolu’da” diyerek çıtayı Başdanışmanı Yiğit Bulut ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “İsral’in hedefi Türkiye’dir” iddiasına koydu. İsrail için hayati önemde olan ticaretin resmiyette yasaklansa da fiiliyatta üçüncü ülkeler üstünden bugün bile sürdürülmesini umursamadan!

ERDOĞAN VE PARTİSİNİN GERÇEKTEN ANAYASA YAPMA GİBİ BİR İSTEĞİ VAR MI?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis konuşmasında böyle ete süte karışmaması elbette tek adam rejiminin artık halka verecek inandırıcı herhangi bir vaadinin olmamasındandır. Ama bugün burada bu yanın üstünde durmayacağız. Tersine bugün AKP’nin TBMM’nin 1. ve 2. yasama dönemlerinde gündeme getirip çeşitli girişimler yaptığı yeni “sivil ve demokratik bir anayasa” yapma iddiasının üstünde duracağız.

28 Mayıs 2023 akşamı 3. kez ve anayasaya da aykırı olarak cumhurbaşkanı seçildiği günün hemen arkasından ilan ettiği “yeni anayasa yapma” çağrısından beri Erdoğan ve AKP yeni anayasa yapma iddiasını diri tutmaya çalışıyor. Ancak ne önceki ne de o çağrıdan sonraki uygulamalarına bakıldığında Erdoğan’ın mevcut anayasanın ne dediğini umursamadan, anayasaya aykırı ne yapılacaksa onları yapmaya devam ettiğine tanık oluyoruz. Bu yüzdendir ki Erdoğan’ın yeni anayasa iddiasına karşı çıkan muhalefet “Sen önce mevcut anayasaya uy” demektedir!

Erdoğan ve partisinin “Sivil ve demokratik yeni bir anayasa yapacağız” diye ortaya çıkmalarından beri sürdürdüğü uygulamaların; sivil ve demokratik anayasanın ‘s’ ve ‘d’si ile bile aralarındaki makası her geçen gün artırması açıkça gösterdi ki; Erdoğan ve AKP’nin Meclis grubunun aslında “sivil” ve “demokratik” bir yana; sıradan bir anayasa gibi bile ciddi bir isteği yoktur!

Tersine onların asıl talebi kendilerini yasa ve anayasa ile sınırlamamış keyfi bir yönetimdir. Bu yolda sermaye muhalefetinin de hoşgörüsü çerçevesinde mevcut anayasayı tanımamayı “kazanılmış bir hakka” dönüştürmüş bulunmaktadırlar.

İşlerine geldiğinde muhalefeti ve karşıtlarını anayasaya uymamakla suçlayarak sindirme, işlerine gelmediğinde “Bu cunta anayasası, buna mı uyacağız?” deme konforunu meşrulaştırmışken tek adam yönetimi neden yeni bir anayasa istesin ki!

Tabii gerçekte yeni anayasa amacı olmayan bu girişim mevcut anayasanın “Bir kişinin cumhurbaşkanı seçilmesinin ‘iki kez’ ile sınırlandırılması”, “Barajın yüzde 50+1’den yüzde 40’lara çekilmesi” gibi bazı maddelerinin pazarlıklarla değiştirilmesi Erdoğan ve partisi için çok iyi bir “bonus” olur!

MEVCUT MECLİS BİR ANAYASA YAPABİLİR Mİ?

Aslına bakılırsa mevcut Meclisin anayasa yapacağını iddia ederek ortaya çıkmanın kendisi bile iktidarın gerçekte anayasa yapma niyetinin olmadığının kanıtıdır.

Çünkü bırakalım “kurucu meclisi”; iktidar anayasa gibi temel bir yasayı yapmak istiyorsa bunu en güçlü oluğu, toplum nezdinde itibara sahip olduğu dönemde yapsaydı en azından niyetinin ciddiliği konusunda inandırıcı olabilirdi.

Ama tek adam yönetimi ve AKP iktidarı;

  • Sistemin tel tel döküldüğü,
  • Meclisin güvenirliğinin anketlerde bile en alt sıralara indiği ve toplumsal dayanağı bakımından meşruiyetinin tartışılmaya başlandığı,
  • AKP-MHP çoğunluğunun Saray’dan gelen istekler karşısında hiçbir itirazda bulunmadan kaldır parmak indir parmak tarzının tek yasa yapma yöntemi olduğu,
  • Kürtçe konuşan milletvekilinin Meclis zabıtlarına “Bilinmeyen bir dille konuştu” diye kayda geçirildiği,
  • Seçilmiş bir milletvekilinin Anayasa’ya aykırı olarak hapiste tutulmasını önleyebilecek bir otoriteye sahip olmayan bir Meclisin tüm ülke halklarını birleştirecek bir anayasa yapacağını iddia ederek elbette kimseyi inandıramaz. İnandıramıyor da.

Nitekim Numan Kurtulmuş da bunu kabul etmekte ve eğer AKP ve CHP önayak olursa “yeni anayasa” konusunun halkın gündemi olacağını söylemektedir.

Kısacası “yeni ve demokratik anayasa” sorunu tek adam rejimi ve onun müttefiklerinin boyunu çok aşan bir sorudur. Bu yüzden onların girişimleri gerçek bir demokratik anayasa ihtiyacını istismar etme ve bunun arkasında halkın boğazını sıkan Erdoğan-Şimşek programını hayata geçirmenin örtüsü olarak kullanmaktır.

MEVCUT MECLİSLE KURUCU MECLİSİN FARKI NE?

Gerek anayasa hukukçusu bilim insanları gerekse özgürlük ve demokrasiden yana tutum alan siyasi çevreler, olağan seçimlerle görevlendirilmiş bir meclisin yeni bir anayasa yapma yetkisi olmadığını söylüyor. Çünkü anayasa yapmada asıl olan anayasa yapma amacıyla seçilmiş delegelerden oluşan “kurucu meclis”lerdir ve bu çevreler Erdoğan’ın ve partisinin “Ben yaptım oldu” anlayışının ifadesi olan bu girişime esastan karşı çıkıyor.

AKP ise bütün itirazlara “Ne yani cuntanın anayasasını mı savunuyorsunuz? Cunta anayasasını milletin seçtiği vekiller feshedip neden yeni bir anayasa yapamasın?” diye itiraz ediyor. Kurtulmuş pazartesi günü Meclisin önceki yasama yıllarındaki çalışmalarını değerlendirdiği konuşmasında bunu “TBMM'nin böyle bir yetkisi yoktur, diyenler, demokrasiyi özümsememiş olan kesimlerdir” demeye kadar götürdü.

Oysa kurucu meclis sadece mevcut siyasi partiler ve parti liderlerinin, seçilmiş vekillerin oluşturduğu meclis değildir. Tersine kurucu meclis, sendikalar, emek örgütleri, kooperatifler, odalar, barolar, etnik gruplar, aydınlar, akademisyenler, kültür çevreleri ve tabii siyasi partilerin de temsilcileri… gibi toplumun mümkün tüm kesimlerinin temsilcilerinin özgürce “nasıl bir anayasa” tartışması içinde seçtikleri delegelerden oluşan bir meclistir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa