03 Ekim 2024 04:43

Şiir yazmanın sorumluluğu

İran'ın İsrail'e gönderdiği füzeler.

Fotoğraf: Wisam Hashlamoun/AA

Paylaş

Son birkaç gündür telefon bedenimin bir parçası oldu. Ortadoğu her yanı katliamlara kesmişken yüreğim ağzımda bir işe yarayamamanın ağırlığını taşıyorum. Yapay sınırlarıyla yaratılan yanılsamanın ötesinde her bir parçasında onlarca yıldır birlikte çalıştığım, o parçalara egemen devletlerin işkencelerine birlikte göğüs gerip, hakikatin izin sürdüğümüz dostlarım şimdi daha da şiddetlenen ateş hattında. Birleşmiş Milletler İşkencenin Önlenmesi Alt Komitesi bbaşkanı sevgili dostum, işkence görenler için mücadeleden hiç vazgeçmeyen meslektaşlarım, dostlarım Lübnan’dalar, kiminin kuzeyde oldukları için görece güvende olduklarını duysam da Beyrut merkezinde yaşayanlardan hâlâ haber alamadım. Ancak her yer kan içinde, tüm canlılar tehdit altındayken, bir nebze nefes almanın ötesine geçemiyor bazılarının iyi olduğunu bilmenin verdiği rahatlama. Gazze’de pek çok meslektaşım tehdit altında, desteğe gitme girişimlerimiz hep bir duvarla karşılaştı bir yıldır Türk Tabipleri Birliği olarak. Desteğe gidebilenlerden yitirdiklerimizi saymıyorum. Batı Şeria’dakiler bir yandan çatışmalar, bir yandan gözaltı ve işkencelere siper olurken, bir yıla yaklaşan savaşın içinde ölenler 42 bini, yaralananlar 100 bini geçti çoktan. Gazze’de açlık, susuzluktan kırılan insanlar, gıdaya, temiz suya, ilaca, aşıya ulaşamazken eylül ayında yaşamsal desteklere ulaşabilenler 16 bin bile değil. Kudüs, Tel Aviv, Yafa’da birlikte İsrail devletinin Filistinlilere yaptığı işkenceleri görünür kılmaya çalıştığım dostlarım, İran füzelerinin videolarını gönderiyor dünden beri. Havada parçalanan füzelerden yayılan parçalar, kıvılcımlar düşüyor yaşam alanlarına. Kaç ağaca, canlıya mal olacak diye kaygıyla izlemenin ötesine geçemiyoruz.

 

Yurttaşı oldukları devletin suçlarını ortaya koymaya çalıştıkları, İsrail devletinin Filistinlilere işkence uygulamalarını görünür kıldıkları için kendi ülkelerinde güvende hissedemezken, Yahudi oldukları için de Türkiye’ye gelememenin, bu topraklarda güvende hissedememenin ağırlığını yüklenen dostlarımla buluşamıyoruz hanidir. Daha 90 yıl önceki Yahudi Pogromuyla yüzleşememiş, bu memleketin birlikte yaşadığımız ve acılarına yakından tanıklık ettiğimiz eşit yurttaşları Yahudi dostlarımız güvende değilken haksız değiller elbette. Oysa dün her birini İstanbul’da bir evleri olduğunu hatırlatmak için tek tek aradım. Savaşlarla yerlerinden edilenlerin geldikleri yerde de hiç güvende olamayacaklarını en yakından bilenlerden biri olsam da...

 

Yafa’daki dostumla konuşurken o güvende hissedememe haline yanıtım, bizi sürükledikleri güvensizliğin çaresiymiş gibi sunulan güvenlikçi anlayışın kimlerin yararına olduğunu hatırlatmanın ötesine geçemedi. Tüm canlıların korunması için kullanılabilecek araçların öldürmeye programlanması daha kârlıyken, kim Gazze’ye aşı taşımak için kullanır insansız hava araçlarını, hem kim güvenir artık o araçların ölüm taşımadığına.

 

Tüm kötülükler üzerimize boca edilip, hakikat bükücülük alıp başını gitmişken her seferinde bir nefeslik de olsa huzur veren, aklıma yer açan canım dostum Nilgün Toker’le konuştuklarım geliyor hâlâ mukayyet olmayı başarabildiğim aklıma. Akla yer kalmaması için çaba sarf edenlerin yarattığı bu kötülüklerin, savaşların ortasında Adorno’yu anıyoruz elbette. Neden şiir yazılamaz dediğini her seferinde daha çok anladığını, akıl bu kadar tutulmuşken sezginin felç olmasıyla, estetik bilincin yitip gideceğini anlatıyor bana sabırla. Derinden hissediyorum aklımıza mukayyet olmanın değerini o söyledikleriyle.

 

Bunları düşünüp yazımı yazarken tüm kargo şirketleri birer birer arzı endam ediyorlar bugün bir taraftan. Geçen hafta Galeri Salt Beyoğlu’daki kitap kapak çizimleri sergisinde keşfetmiştim. Nadir Kitap da sağ olsun, ’80 sonlarında nasıl gözümden kaçmışsa, BDS yayınlarından çıkmış “Ben Devletim...” serisinden kitapları olan tüm sahafları listelemiş. Türkiye’nin dört bir yanındaki sahaflardan kiminden 3-5, kiminden tek tek aldığım kitapların her biri tam da devletlerin aklımıza yer bırakmama çabalarına karşı dururken peş peşe kapımda beliriverdiler. Evet, devletlerin ne yapma kapasitesine sahip olabileceğini biliyoruz. Önemli olan aklımızı başımızdan almalarına izin verip vermeyeceğimiz. Görevimiz bu o zaman, aklımızı, hem de şiir yazmanın bilincini korumak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa